Cezaevleri büyük ölçüde boşaltılmıştı! Bir sürü insan tahliye edilmişti. Sonra bunların bir kısmı yeniden suç işleyip yeniden içeri alınmaya başlanmıştı.

(Bu hususta) İstanbul Emniyet Müdürü, son bir ay içerisinde İstanbul’da işlenen suçlarda, yâni af sonrasında, büyük artış olduğunu açıkla(mış)tı. (Emin Çölaşan, Hürriyet, 27 Ocak 2001, s. 5)

Nitekim “Af Cinayet işletti!” başlıklı haber şöyleydi:

Kahramanmaraş’lı S. B. 2 yıl önce ağabeyini öldüren A. T.’ü bıçaklayarak öldürdü. Af ile serbest kalan kardeşinin katilini öldürdüğünü belirten B., “Katil ben değilim; affı çıkaranlardır!” diye konuştu. (Yeni Asya, 26 Ocak 2001, s. 3)

“Affın Tadını Çıkardılar!” serlevhalı haber: 13 otomobil, 2 teyp, 11 çanta çaldılar, 4 ev soydular...Ve tüm bunları tahliyeden sonraki 20 günde yaptılar. (Milliyet, 24 Ocak 2001, s. 1)

“Al sana af!” başlıklı haber ise, işlenen suçları geniş bir şekilde ele alıyordu. (a. g. gazete)

“Afla çıktı, 2 kişi öldürdü, intihar etti!” haberine gelince: Şartlı Salıverme Yasası’ndan yararlanarak tahliye edilen ‘yaralama’ hükümlüsü M. Ş. Abisinin katilini bulmak için Fikirtepe’ye gitti...tartıştığı A. K.’ya ateş etti. Ardından da manav H. A.’yı ensesinden vurdu...A. ve K. hayatını kaybetti. (Milliyet, 24 Ocak 2001, s. 5)

Ya bu habere ne demeli: Hırsızlık suçundan hükümlü bulundukları cezaevinden, Şartla Salıverilme Yasası’ndan yararlanarak tahliye olan 3 kişi, aynı suçtan tutuklanarak tekrar cezaevine konuldu. (a. g. gazete)

Sonucu “Aftan 23 bin kişi yararlandı.” haberiyle noktalayalım: Adalet Bakanı...Şartla Salıverme ve Cezaların Ertelenmesine ilişkin Yasa’dan 929 tutuklu ve 22 bin 385 hükümlü olmak üzere toplam 23 bin 314 kişinin yararlandığını bildirdi. (Cumhuriyet, 24 Ocak 2001, s. 6)

Konumuza, affın içyüzünü anlatan Hz. Mevlânâ’dan bir alıntı ve buna düşülen açıklayıcı bir notla devam edelim:

Zâlimleri affetmek, mazlûmlara zulmetmektir! Hırsızlara ve her türlü kötü insanlara acımak; zayıf insanları dövmek, onlara merhamet etmemektir! Aklını başına al; merhamete kapılıp da, kötü bir kişiden intikam almaktan, canını yakmaktan çekinme! Onun uğrayacağı zahmete, eziyete pek bakma; suçsuz halkın, başkalarının düşeceği zahmeti, eziyeti düşün! Bütün vücudun zehirlenmesini önlemek için yılanın ısırdığı parmağı kes, at! Sen; kesilen tek parmağı değil, bütün bedenin helâk olacağını gör, düşün!

Hz. Mevlânâ’nın bu üç beyitte anlatmak istediği hakikati; yanlış yola çekip götürmemelidir. Hz. İsa; “Sana bir tokat vurana, öteki yanağını da uzat!” diye buyurdu. Yûnus Emre Hazretleri de:

“Döğene elsiz gerek

Sövene dilsiz gerek

Derviş gönülsüz gerek

Sen derviş olamazsın!”

diye buyurdu. Peki, Mevlânâ niye: “Kötü kişiden intikam almaktan çekinme!” diye buyuruyor? Yâni, birisi bize tokat vurunca, biz de ona tokat mı vuracağız? Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz Taif’te taşlanarak mübarek ayaklarından kanlar aktığı zaman, o büyük ve eşsiz Peygamber onlara taş mı attı, kötü sözler mi söyledi? Hayır, hayır! Hz. Mevlânâ, şahsı düşünmüyor; toplumu, bütün insanları düşünüyor da, böyle söylüyor. Biz, şahsımıza yapılan kötülüğü affedeceğiz; umuma, kardeşlerimize yapılan kötülüğü affetmeyeceğiz.

Hz. Ali (r. a.) aynı hakîkati şöyle ifade buyurmuştur: “Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz; vatanınıza, milletinize kötülük eden bir kimseyi asla affetmeyiniz.” Bu yüzdendir ki en azılı bir düşmanını yatırmış kesecekken, düşmanı Hz. Ali’nin yüzüne tükürünce, onu affetti. “Ben seni öldürsem, şahsıma hakaret ettiğin için öldürmüş olacağım!” dedi.