Sana bir zehir içirsek ve bu yavaş yavaş ölmene sebep olan bir zehir olsa. Hayattan zevk almaya başladığın anda da zehrin gücü artsa. Zehir’i içmemeyi mi yeğlerdin? Hayattan zevk almamayı mı?

İyi bir televizyon seyircisi olduğum söylenemez. Geçenlerde TV kumandalarını karıştırdım ve yarım saat nasıl açılacağını bulmaya çalıştım. Düşünün artık! TV yi sevmediğimden değil aslında. Ama sanırım diziler beni yoruyor ve izlerken yapmam gereken başka işleri düşünüp onlara yoğunlaşıyorum. Bu yüzden hemen hemen yedi yıldır TV pek seyretmiyorum. Peki, TV seyretmeyince ne oluyor?

Daha çok kitap okuyabiliyor insan. Kelimelerin ritmik ve ahenkli dünyasına bodoslama dalabiliyor. Hayal dünyası da insanın o denli şekilleniyor. Beyin sinyaller gönderiyor kelimeler kanalıyla ruha. Ve kelimeler dans ediyor iç yörüngelerde. İç benliklerde hatta alt benliklerde. 

Yazarlar ile yakın bir bağ kuruyor insan. Tanımasa da tanıdık hale geliyor zaman içinde. Sesi tanıdık, kalemi tanıdık, siması tanıdık oluyor. Ve onunla bağ kurmaya başlıyor bu defa içinizdeki benlikler. Üzgün benlik sorguluyor hayatı, mutlu benlik sorguluyor. Her şeyi sorgulayan benliğiniz atak yapıyor ve o da sorguluyor. Hiçbir şeyi sorgulamayan benlik bir süre kendisini tutuyor. Sormayacağım. Merak etmiyorum hiçbir şeyi. Hayatın manasızlığı karşısında dibe çökmeyi yeğlerim, çabalamak yerine diyor. Ancak kelimelerin tılsımı o fark etmeden damarlarında gezinmeye başlıyor. Nimet gibi. Adrenalin gibi. Doping gibi. Ve fışkırıyor sorgusuz benlik. Her şeyi merak ediyor. Romanın devamını, hayatın devamını, sevginin devamını… Yirmi dokuz tane harfin onca benlikleri harekete geçirecek güçte olması yazarlar kanalıyla da okuyucuya aktarılması mucize değil mi sizce de? 

Hayatımızı tüm ekranlar zapt etmiş durumda. TV dışında bilgisayarlar, telefonlar… İçine çekildiğimiz bu tatlı şekerlemelerden bir nebze uzak durabilirsek, iç benliklerimizle el sıkışır, çok daha eğlenceli bir hayatın içine akabiliriz. 

Çünkü zaman dediğimiz şey, yok oluşun üzerine serpiştirilmiş renkli şekerleri andırıyor. Yedikçe sizi eriten, yedikçe yok eden…

Zamanın kapısını kapatalım mı? 

Yoksa sonuna kadar açalım mı?

Sevda kaçsın çayınıza.