Haberleri seyretmez, dinlemez olduk. Zannediyoruz ki seyretmezsem, görmezden gelirsem bir şeyler olduğu gerçeğinden kaçabilirim. 
Kilis’e bomba atıldı, halk can verdi. Haberler; “Yanlışlıkla Suriye’den düşen bomba” diye anons ettiğinde zannettik ki orada savaş yok. Zannetmek istiyoruz, “Yanlışlıkla olur böyle şeyler” deyip geçiştiriyoruz.
Güneydoğu’da aylardır şehit veriyoruz. Ülkede canlı bombalar patlıyor, halk ölüyor. Yine zannediyoruz… “Terör hep vardı zaten” deyip geçiştiriyoruz. Tepki vermiyoruz. Bu ateşin bir gün bizim evimize de düşebileceğini hesap edemiyoruz.
Almanya Başbakanı Merkel birtakım tavizler için “Vize serbestisi yakın” diyor. 72 talebin 71’ini yerine getiriyoruz. Ardından İngiltere Başbakanı Cameron “Türkiye, AB’ye 3000 yılında ancak girer” diye ti’ye alıyor. Ama anlamazdan, duymazdan geliyoruz. Zannediyoruz ki alacaklar...
Türkiye’nin 2015 yılı insani yardım yapan ülkeler arasında 3’üncü sırada olduğu açıklandı. 1,5 milyar dolar Suriye, Somali, Tunus halklarına yardım ettik. Bu bizim için övünç kaynağı iken, yaptığımız yardımları Avrupa Birliğinden bir takım tavizler karşılığında geri istedik. Alamaz isek Suriyeli halkın Avrupa’ya geçmesine göz yummak ile tehdit etmeyi doğru zannettik. 
“Bir elin verdiğini, diğer el görmesin” düsturundan uzaklaştık. Bir de üzerine tamamını bilmediğimiz birçok taviz verdik. Bir tek uyanık biziz zannettik.
Bundan altı sene önce “Doları 1 TL’nin altına indireceğiz, Türk lirasını güçlendireceğiz” denmişti. Yıllar sonra dolar 3 TL’yi bulunca aynı kişiler “Dolar’ın artması iyidir, ihracattan kazanırız” dedi; her ikisini de doğru zannettik. Düşmesi doğru ise artması nasıl doğru olur? Sorgulamadık.
Merkez Bankasına faiz düşsün baskısı yapıldı. Zannettik ki faiz düşünce, enflasyon düşecek, döviz kurları düşecek, üretim parkurları artacak, yatırımcı akın edecek.
Ülkemizin bir çok verimli topraklarına estetiği olmayan binalar dikildi, siteler kuruldu. Halk, rant ve faiz gelirine yönlendirildi. Zannettik ki duran, kıpırdamayan, çalışmayan yatırımlar ülkeyi kalkındıracak. 
Zannettik ki duran yatırımlar, durmayacak çalışacak.  
Ergenekon ve Balyoz davasında, parelel yapıda, şike soruşturmasında, PKK ile çözüm sürecinde, halkı şehit edenlerin dağ inişi alkışlatıldığında, çocuk istismarında, vakıflara yapılan astronomik bağışlarda, kadına şiddette, tecavüzde, çocuk evliliklerinde, KPSS sınav soruları el altından verildiğinde, Kur’an ile dalga geçildiğinde, pahalı hediyeler alındığında hep zannettik. 
Hani daha önce demiştik ya; “Akıl yargılar. Akıl için bir şey ya vardır ya da yoktur” birini seçer ve böler. 
Ama bazı anlar gelir akıl seçemez, zanneder. 
Zannetmesi; aklın karar vermekten korkmasıdır. Aklın kendini inkârıdır. Aklın kendi vücuduna ihanetidir. Aklın yüreksizliğidir. 
İşte “aşk” bu sebeple çok değerlidir. Aşk asla bölmez, zannetmez. Her koşulda dimdik yanında durur.
Bu yüzden hak, vatan, millet sevdası “aşk” ile ölçülür. Bölmeden, zannetmeden, yuvarlamadan ama dimdik…