Ve tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşayan Fenerbahçe için Avrupa drefteri de kapandı. Hani ligde ne sonuçlar alırsa alsın, Avrupa’da farklı bir karakter ve buna bağlı olarak sağlam bir performans ortaya koyan o Fenerbahçe de maalesef Krasnodar karşısında eriyip gitti.

Düşünebiliyor musunuz; Sezona üç kulvarda da başarılı olabilmek adına iddialı gireceksiniz ve ligde zirvenin on puan gerisine düşüp, şansınızı neredeyse ‘sıfır’ noktasına getireceksiniz. Ligin bitimine daha 12 hafta varken, elinizde kalan tek hedef Ziraat Türkiye Kupası olacak. Kısacası Fenerbahçe gibi bir takımın böylesi bir performans grafiği çizmemesi gerek.

Burada durup şöyle bir geriye baktığımızda, aslında Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğunu görmeliydik. 

Her şeyden anladığı gibi, futboldan da çok iyi anlayan ve yanına alıp yönlendirdiği ve sıfat olarak ‘yönetici’ adı verilen bazı isimlerle Fenerbahçe’yi, ‘tek adam’ mantığıyla yöneten Aziz Yıldırım’ın Vitor Pereira’yı, sezon başladıktan sonra göndermesi sonun başlangıcı oldu. 

Evet Pereira Fenerbahçe için uygun bir isim değildi. Bence getirilmesi en büyük yanlıştı. Ancak, eğer bir adamı göndereceksen sezon başlamadan evvel göndereceksin. Transferi de sezon boyunca takımı antrene edecek hocanın tavsiye ve istekleri doğrultusunda gerçekleştireceksin. 

Peki sen ne yaptın sayın başkan?

Sezon başladıktan sonra, Vitor Pereira’ya kapıyı gösterip, takımı Dirk Advocaat’a teslim ettin. Yani, “Dere geçerken at değiştirdin”.

Pek tabi ki bu olumsuz tablonun yegane nedeni, artık yıpranmak şöyle dursun, içinden seni sevmese de, yüzüne karşı methiyeler düzen Fenerbahçeliler bile artık tepkilerini daha net bir biçimde dile getirir hale geldiler.

Şöyle kısaca bir özet yapmak gerekirse, futbolcusu, teknik adamı ve artık kulüp üzerinde bir karabasan haline dönüşen Aziz Yıldırım fobisiyle, yani topyekun bir revizyona ihtiyaç duyan Fenerbahçe, kelimenin tam karşılığı olarak karaya oturmuş durumda. Bu gemiyi yeniden yüzdürmek için, bu kulübün vizyonunu tepeden tırnağa revize etmesi gerek diye düşünüyorum.

İçinden yalnızca birkaç tanesini hariç tutarsak, bu kadar ruhsuz insanlardan bir araya nasıl geldiğine anlam veremediğim futbolcu grubunun sezon sonunda acilen kulüple ilişiğinin kesilmesi, yeniden oluşacak kadronun ehil bir ele teslim edilip, başkanlık koltuğunun, Fenerbahçe gibi bir halk takımının misyon ve nosyonunu geleceğe taşıyacak bir ele emanet edilmesinin şart olduğu kanısındayım.

Kelimeleri hayli özenle seçip, dikkatli olmaya özen göstersem de içimden bir ses, başta Aziz Yıldırım olmak üzere bu günlerin yaratıcılarına veryansın etmemi söylüyor. Ancak o sese uymayacak ve yutkunmayı tercih edeceğim.

Son olarak, her fırsatta, “Ne yaptıysam Fenerbahçe için yaptım”, “İdam sehpasında olsak da son sözümüz Fenerbahçe” diyen sevgili başkan Aziz Yıldırım’a, bu andan itibaren Fenerbahçe için yapabileceğin en iyi şey, kenara çekilip, biraz da ‘Onursal başkan’ olma gururunu yaşamayı öneriyorum.

Kalın sağlıcakla…