Sevgili okurlarım merhaba, Önce Vatan gazetesinde (Anavatanımda aile hekimliği) adlı bir makale yazmıştım. Mahallemizin aile hekimi yurtdışı kayıtlı olmam sebebiyle tedavi etmemiş devlet hastanesine gitmemi tavsiye etmişti. Hipokrat yemini etmiş olan doktorun beni tedavi ettikten sonra başka doktor veya hastaneye yönlendirmesini beklerdim. Bu durumu orada bırakmadım ve SGK yurtdışı birimini aradım: “Yurtdışında ve yurtiçinde sigortalısınız. Tedavi etmeme sebeplerine anlam veremedim. Lütfen İl Sağlık Müdürlüğünü arayıp bilgi alın umarım geçerli bir sebepleri vardır.” Dediler.

İnternetin yararlarını bu tür durumlarda daha iyi anlıyorum. Aradığım veriyi aldıktan sonra İl Sağlık Müdürlüğünü aradım: “Aile hekimliğiyle biz sorumlu değiliz. Halk Sağlık Müdürlüğünü arayın, konu hakkında yardımcı olurlar ve aile hekiminin sizi tedavi etmeyip devlet hastanesine yönlendirdiğine açıklık getirirler, olmazsa doğru yere yönlendirirler.” Dediler. 

Sonuna kadar gitmeye kararlıydım üçüncü aradığım Halk Sağlık Müdürlüğü: “Sisteme geçmeniz gerekiyor. Bunu biz değil Aile Sağlık Merkezi yapıyor. Siz nüfus cüzdanınızla birlikte gidin kaydınızı oradan yaptırın.” Dediler.

Üşenmeden bisikletime atladım Aile Sağlık Merkezine gittim. İlginçtir benim geleceğimden haberleri vardı. Form doldurmamı istediler, istenilen o formu doldurduktan sonra sisteme girdiler, ama yurtdışı kayıtlı olduğumdan dolayı sistem kabul etmedi: “Bu sorunla karşı karşıya kalan tek siz değilsiniz 184’ü ararsanız belki bu sorunu birlikte çözeriz.” Diyen görevli yardım etmek adına yapması gerekeni yaptı, ama sonuca varamadık.

184 Sağlık Bakanlığının telefonuydu. Eve geldikten sonra aradım, kızımız bir şikayet formu doldurdu ve en kısa zamanda aranacağımı söyledi. Aradan tam bir hafta geçti aynı numaradan arandım: “Sistemimizde Yurtdışı Kayıtlısınız. Birinci adresinizi Türkiye’ye alırsanız aile hekimliğimizden yararlanabilirsiniz. Ayrıca aile hekimliğimizi Avrupa ülkelerindeki gibi düşünmeyin sağlıklı bakım görmek istiyorsanız devlet hastanelerini tavsiye ederim.” Dedi. 

Çifte vatandaş olmanın sorumluluklarını, zorunluluklarını bazen algılamakta zorlansam da ağır ağır alışıyordum. Muhtarlık seçimlerinde seçilemiyordum. Genel seçimlerde Havalimanında oy kullanmak zorunda kalıyordum. Aile Hekimliğinden yararlanamıyordum. Eğer ki, birinci adresimi Türkiye’ye alırsam bütün haklarımı ardımda bırakarak Türkiye’de sıfırdan başlıyordum. Oğlumu gelinimi ve torunlarımı özleyip Hollanda’ya gitmek istediğimde Hollanda Konsolosluğundan vize alma sorunuyla karşı karşıyaydım. 184’den arayan kızımıza bunları anlattığımda: “Efendim bu tamamen sizin seçiminiz olacak.” Demekle yetiniyordu. 

Artık bu konuyu uzatmanın kimseye faydası yoktu. Birinci adresimi vatanıma aldığımda muhtar ve muhtarlık seçimlerine katılacaktım. Genel oyumu bana yakın bir okulda kullanacaktım ve aile hekimliğinden yararlanacaktım. Lakin oğlumu gelini ve torunlarımı özlediğimde Hollanda’ya istediğim zaman bilet alıp gidemeyecektim. Çünkü önce Hollanda konsolosluğundan vize alma gibi bir durumla karşı karşıyaydım!.. 

Ana-vatanım Türkiye, baba-vatanım Hollanda ikisinden birini seçme lüksüm yok, dördüncü kuşak torunlarım orada her ne kadar çoğuna bu durum fazla kolay olsa da, bedelini ödediğiniz hayatın Padişahı Sultanı sizsiniz eğer ki, sindiremeyenler varsa size zararları dokunuyorsa sollayın. Sol yanım her iki ülke içinde çarptığı sürece bu türden ufak tefek sorunların bedelini ödemeye razıyım, sizlerde olumsuzluklarda hakkınızı sonuna kadar arayın!..

Sevgi ve saygılarımla