Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu’yu işgal etmeye kalkan Yunanistan’a, İkinci Dünya Savaşı’nda komşu diye yardım eli uzattık. Ama onlar her fırsatta bize karşı “dost” olmadıklarını haykırmaktan çekinmediler. Son yaşadıkları yangın felâketinde yardımımızı bile kabul etmediler. Ama tatilcilerimiz, nedense Yunan adalarında sirtaki oynayıp tabak kırmayı marifet sayıyorlar.

Komşu komşunun külüne muhtaç demiş atalarımız. Doğrudur elbette… En dar zamanımızda yardıma koşabilecek en yakın insanlar komşulardır. Akşamın dar saatinde, hatta gecenin bir yarısı, bir baş soğan, bir diş sarımsak, bir tutam maydanoz, bir bardak pirinç, bir kaşık kahveye ihtiyacımız olsa kimin kapısını çalacağız? Tabii ki komşunun…

Gerçi bunlar biraz eskilerde kaldı. İnsanların gerçekten insan olduğu, iyiliğin, yardımlaşmanın da bir insanlık borcu olduğu bilinen zamanlardaymış o komşuluk… Ucundan kıyısından yetişenler varsa gayet iyi bilir. Ama gençlerimizin maalesef bu alanda yaşadıkları güzel bir deneyim, hafızalarına yer eden tatlı bir anıları yok denecek kadar azdır, eminim çoğunun da yoktur.

O dönemlerde, çocuklar komşuların bahçesinde top oynarlar, erik ağaçlarına tırmanır, kirazı, şeftaliyi dalından koparıp yerlerdi. Televizyon çıktığı zaman haftanın belli gün ve saatlerinde konu komşu bir evde toplanır, üstüne üstlük ev sahibi, çay, kuru yemiş, çekirdek, patlamış mısır da ikram ederdi.

Komşuluk ilişkisi bu kadar yakın ve sıcak olunca, yazlığı olanlar da samimiyetle komşularını davet ederler, hiç tatil yapma fırsatı olmayanlar bile böylece insanlık namına neredeyse bedavaya tatil yaparlardı.

Ülkelerin de Komşuları Var

Komşuluk ilişkisi sadece insanlar, evler arasında değil tabi. Ülkeler de birbiriyle komşu olur. Bizim bir de “Ev alma, komşu al” diye bir atasözümüz var. Ev alırken neyse de, Komşu ülkeyi seçmek öyle kolay değil.

Birinci Dünya Savaşı sonunda yeniden dizayn edilen dünya coğrafyasında bir sürü ülke ortaya çıktı. Geniş bir alana sahip olan Osmanlı’dan koparılan topraklar üzerinde yeni devletçikler oluşturuldu ve ülkemiz birçok mecburi komşuya sahip oldu.

Bildiğiniz gibi son yıllarda komşu ülkelerle aramız pek iyi değil. Bazıları bunu dış politikamızın yetersizliği veya seviyesizliği ile izah etmeye çalışıyorlar. İyi de, toplumumuz yıllardır yaşadığı apartmanda hangi dairede kimin oturduğunu bilmeyen, bir kerecik bile komşularından birinin kapısını çalmayan, yan dairedekini bile evine davet edip bir çay ikram etmeyen insanlardan oluşurken, nasıl olacak da ülke olarak komşumuzla iyi münasebetlerimiz olacak?

Yakın Komşumuz Yunanistan

En yakın komşu ülkelerden biri Yunanistan. Üstelik onlarla çok ilginç bir tarihi bağımız da var. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bildiğiniz gibi yaklaşık 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan –bugünkü- Yunanistan’ın Selanik kentinde doğmuş. Selanik, o zamanlar 1830’larda bağımsızlığını kazanan Yunanistan sınırları içinde değil, bir Osmanlı şehri.

Komşumuz Balkan Savaşları sonunda Selanik’i kendi topraklarına kattığı gibi, Birinci Dünya Savaşı’nın karmaşasından yararlanarak daha Atatürk’ün sağlığında, Anadolu’ya da saldırdı. Tarih kitaplarımızda “Yunanlıların Denize Dökülmesi” anlatılırken acaba komşuya karşı ayıp mı ediyoruz diye düşünenler de çıkabiliyor.

Tarihi çok fazla kurcalamak gerçekten çok tehlikeli. Sonucun nereye varacağını kestirmek zor. İnsanların artık bu anlayışa bir “dur” deyip, bundan sonraki hayatlarını daha medenice devam ettirmenin yollarını aramaları lazım. Tabii bu tarihi gerçekleri değiştirmez. Ama sonuçta komşu komşudur.

Turizmde Komşu muyuz, Rakip miyiz?

Son yıllarda dünyada hızla gelişen turizm anlayışı, ekonomik imkânlarımızın artmasıyla bizde de gelişti. Çalışanların yasal olarak sahip oldukları yıllık izinler, bir tatil fırsatı olarak değerlendiriliyor. Yetmedi, milli ve dini bayramlarımız bile, tatil kaçamağı yapmak için bulunmaz bir fırsata dönüştürüldü.

Eskiden belli bir zümrenin tekelinde olan Bodrum, Kuşadası gibi sayılı birkaç tatil beldesine yüzlercesi eklendi. Maşallah orta direğin bu tür imkânlara kavuştuğu günden beri, yazlıklar da, oteller de dolu. İnsan doyumsuz bir varlık… Aynı güzelliği birkaç kez yaşadıktan sonra ondan bile bıkıyor. Yeni yerler görmek, yeni güzellikler keşfetmek istiyor.

İşte turizm firmaları ve komşumuz Yunanistan’ın gayretiyle son yıllarda Yunan adaları tatil için farklı bir alternatif olarak sürekli gündemde. Gazetelerde boy boy, çarşaf çarşaf ilanlar var. Çok uygun fiyatlar, Vizesiz ada turları, rüya gibi tatil fırsatları, cennet gibi güzellik, yakın, ucuz, güzel vs vs.

Türkiye’de görmediğiniz yer kalmadıysa, imkânlarınız elverişliyse, bu kadar reklamdan sonra niye gitmeyesiniz değil mi? Birçok vatandaşımız da böyle düşünüyor ve bavulunu alıp gidiyor. Biraz sirtaki oynayıp efkâr dağıtanlar, tabakları kırıp stres atanlar, Avrupa Birliği’nin bu ekonomisi bozuk, batma tehlikesi geçiren ülkesine karınca kaderince hizmet ediyorlar, yardımda bulunuyorlar.

Öcalan’ı Kenya Büyükelçiliğinde Saklayan da Yunanistan’dı

Komşumuz, gelen her Türk turist için ellerini oğuştururken, yaptığımız bu iyilik için bize dua mı ediyor dersiniz? Yooo, hiç de öyle bir niyeti yok. Gazetelerde neredeyse her gün Yunanlı komşularımızın aleyhimize bir şeyler pazarladığını görüyoruz.

Kardak krizini gençler hatırlamazlar belki ama yakın tarihimizin önemli olaylarından biridir. İki ülkeyi neredeyse savaşın eşiğine getiren bu durum, o gün bugündür ilişkilerimizin normale dönmesini de engellemiş gibi. Tabii her şey bununla sınırlı değil. Abdullah Öcalan’ın Yunanistan’ın Kenya Büyükelçiliğinde saklanması hadisesini görmezden gelemeyiz.

Yunanistan’la Türkiye arasındaki olaylar ve krizler bir tarafa, komşumuz 2007 yılında ABD’de patlak veren subprime mortgage krizi nedeniyle, küresel finansal sisteminde büyük kayıplar yaşamış ve söz konusu kayıplar küresel piyasalardaki risk ve belirsizliklerin artmasına neden olmuştu.

Uluslararası piyasaları etkileyen bu kriz, birçoklarının farkında bile olmadığı şekilde ülkemizde az hasarla atlatılırken, komşumuz bu krizin altından kalkamamış ve AB’ye avuç açmak zorunda kalmıştı.

Başta Almanya ve Fransa olmak üzere, Avrupa Birliği ülkeleri, Yunanistan’ın ayakta kalabilmesi için milyarlarca euroluk kredi açmak zorunda kaldılar. 340 milyar Euro borcu olduğu belirlenen Yunanistan’a AB ülkeleri birliğin dağılmaması için el uzattılar. Borç yiğidin kamçısı elbette ama, bir taraftan da insanın belini büken bir kambur.

İzmir’i İşgal Eden Yunan’a Yardım Ettik

II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgaline uğrayan Yunanistan 20. yüzyılın en sert kışı ile yüz yüze kalmıştı. Hava koşulları zaten kendi kendine yetme gücünden yoksun olan Yunanistan’ı dışa bağımlı kılmıştı. Ne var ki savaş ve ambargo da bu yolu tıkamış, Yunan halkı soğuk kadar açlık ve sefaletin de kollarına atılmıştı. Türkiye, yanı başında hüküm süren felakete seyirci kalmadı. Dostluğun ve komşuluğun gerektirdiği sorumluluğu Türk Kızılayı vasıtasıyla yerine getirmişti.

Son geçirdiği krizden sonra Yunanistan AB ülkelerine karşı nasıl davranıyor bilmiyoruz ama, bize olan katı ve kötü tavrından hiç vazgeçmiyor. Hemen her gün gazetelerde komşumuzun yaptıklarından bir habere rastlarsınız: “Atina adalarımızda üs kurdu”, “Adalardaki asker sayısı 5 bine çıktı”, “Yunan Bakandan haddini aşan sözler”, “Yunan askeri kepçe operatörümüzü göz altına aldı”, “Yunanistan balıkçı teknelerimize el koydu”, “Ege’de kriz tırmandı”, “Yunanistan bir adamızı daha işgal ediyor”, “Yunanistanla tekne krizi”, “Yunanistan Ege’de karasularını 12 mile çıkarmak istiyor”, “İkinci Kardak krizi”, “Yunanistan’dan tehdit dolu açıklama”, “Yunanistan adaları silah deposu yaptı”, “Yunanistan darbecilere kucak açtı”, “Yunanistan Ege’yi kendi gölü yapmak istiyor” vs… Peki bütün bunlara karşılık biz ne yapıyoruz? Tutukladığımız ilk yunan askerini serbest bırakıyoruz. Dostluğumuz devam etsin diyoruz. Onlar bizim vatan haini askerleri bize iade etmedikleri halde.

Komşu Bizim Yardım Teklifimizi Reddetti

En son çok sayıda insanın can verdiği bir yangın felaketi geçirdi Yunanistan… Ve Türkiye’nin yardım tekliflerini de kabul etmedi.

Ne yazık ki bu tür olumsuz haberleri uzattıkça uzatabiliriz. Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var. Bütün bunları bir çırpıda silip süpürmeye yetecek tek bir haber: “Yunan adalarına Türk akını…” Hani buyrun cenaze namazına derler ya, bu işte öyle bir şey.

“Efsanevi limanlar, antik şehirler, yerel lezzetler, saklı hazineler, derin mavinin sonsuz huzuru” gibi övgü dolu sözlerle reklamı yapılan Yunanistan’da tatil çağrısına uyanların sayısı günden güne artıyor.

Evet, ülkemizde kimsenin seyahat özgürlüğüne karışan yok. Demokratik bir ülkeyiz. İçerden dışarıdan bütün uğraşmalara rağmen ekonomimiz de çürük değil. Ne serbest piyasada ne turizm alanında kimseye döviz sınırı koymuyoruz. Harcayan dilediğince harcayabiliyor.

Parayı Harcarken Azıcık Bilinçli Olsak…

Bir “kısıtlama” çağrısı yapıyor değiliz. Ancak her vatandaşın biraz bilinçli olmasını istiyoruz sadece. Cebimizdeki parayı harcarken nasıl hesap kitap yapıyorsak, dövizimizi harcarken de azıcık düşünelim. Bu parayı nereye harcıyoruz, kimin cebini dolduruyoruz bilelim.

Hani vergileri toplarken kullanılan “Bunlar yol, su, elektrik olarak size geri dönecek” diye bir söz vardır ya… “Bu dövizler de acaba bir gün, kriz, kaos, düşmanlık, hatta top-tüfek, kurşun olarak bize geri döner mi” diye düşünürsek, sanıyorum o kadar rahat sirtaki de oynayamayız, tabak çanak da kıramayız.

Keşke gerçek bir barış ortamı doğsa da, ülkeler artık bulundukları yeri ve konumu kabul ederek bundan böyle dostluk anlayışı içinde bir hayat yaşamayı kendilerine düstur edinseler. Biz de komşumuzun yazlığında serinlemenin rahatlığı içinde Yunan adalarına gidip yüzsek, eğlensek, onlar da bizim sahillerimizde yazın, güneşin, kumun tadını çıkarsalar.

“Koş vatandaş Koş, 9 günlük bayram tatilinde vizesiz yunan adaları için erken rezervasyon %35 indirim, Bu turda Kadir Mısırlıoğlu da size refakat edecek.