Aziz Kardeşimiz Yusuf Kubat’ın yorumlarına ve suallerine cevapların devamıdır:
Mübârek geceler arasında en hayırlı ve faziletlisi şüphesiz, Kadir Gecesi’dir;
(Şüphesiz ki biz, o (Kur’ân)’ı Kadir gecesinde indir(meye başla)dık. (Habibim!) Sana hangi vâsıta-i Ma’rifet bildirir ki, Leyle-i Kadir âlî bir gece’dir?. O Kadir gecesi (ibâdet), bin ay (ibâdet)den hayırlıdır. O gece, Melekler ve Cebrâil Rab’lerinin izniyle her bir emirden nâşî fevc, fevc (yeryüzüne) iner. O (gece) tâ şafak sökene kadar tamâmiyle eminliktir.” (Kadir Suresi/97)
Bu Sûre-i Celile’nin indiriliş sebebi hakkında: Vâhidî’nin Mücâhid’den rivayetine göre, bir kere Resûl-i Ekrem Ashâb-ı Kiram’a İsrail oğullarından birisinin silahını kuşanarak Allah yolunda bin sene cihad ettiğini bildirmişti. Ashâb-ı Güzin bu haberi çok büyük bir hayranlıkla karşılamışlardı da, Cenab-u Hakk, Kadir Suresini inzal buyurmuştur.
Buhârî, Kadir gecesinin fazileti babında, Ebû Hüreyre radiya’llahu anh’den şu hadis-i Şerif’i rivâyet etmiştir:
Nebî salla’llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Kim ki, Ramazan’da orucun farz bir ibâdet olduğuna inanarak, sevâbından ümid-vâr olarak oruç tutarsa, geçmiş küçük günahları mağfiret olunur. Yine kim ki, Kadir gecesinde bu gece’nin yüksek kadr-i kıymetine inanarak, rızâ-yi İlâhî’den ve onun sevâbından ümid-vâr olarak bu gece’yi ibâdet’le ihyâ ederse, küçük günah’ları mağfiret olunur.”
Bu geceye Kadir isminin verilmesi, çok yüksek bir kıymete hâiz olmasındandır; Zirâ Kur’ân-ı Kerim bu gece indirilmeye başlanmıştır. Bu gece’de ibâdet diğer gecelerden, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin ay ibâdetten hayırlıdır, diye tavsîf buyrulmuştur.
Ayrıca, bu gece, (Dühân Sûresi, 4/44) âyet-i Kerime’si mûcibince gelecek sene Kadir gecesine kadar meydana gelecek her şey hakkında Allah’ın ezelî kazâ ve takdiri bu gece infaz ve bu gece meleklere açıklanır ve tebliğ edilir. Bu gece böylesine müstesnâ bir kıymet ve fazileti hâiz olmasından dolayı müstekîl bir sure ile (Kadir Suresiyle) şanı, ta’ziz ve i’lâ (yükseltilmiş) buyrulmuştur.
Ba’zı müfessirler de başta Cebrâil aleyhisselâm olmak üzere sayısız melek bu gece’yi ihya etmekte olan mü’minlere du’a ve istiğfar etmek üzere yeryüzüne indikleri için yeryüzündeki ma’betler, zikir mahalleri insanlar, melekler ve mü’min-mü’mine, cin’ler kalabalığından çok sıkışık olduğu için “Kadir Gecesi” olarak isimlendirilmiştir.
Kadir gecesi hakkında vârid olan hadis-i Şerif’te “Men Kâme” yalnız, kâim olmak namaz kılmak değil, bu gece’yi “Envâ-i İbâdetle ihyâ”dır. Kadir gecesinde yalnız namaz kılınmaz. Du’a edilir, Kur’ân okunur, tefekkür edilir. Bunlar da sünnettir. Hattâ Süfyân-i Sevrî, “Kadir Gecesi” du’a ve istiğfar etmek namaz’dan sevimlidir; Kur’ân okuyup sonra du’a etmek daha güzeldir, demiş.
Buhârî’nin Âişe radiya’llâhu anhâ’dan şöyle dediği rivâyet olunmuştur (Ramazan’ın) son on günü girince, Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem (ibâdet hususunda) ciddî sa’y-ü içtihad (çok büyük bir gayret ve çaba) arzederdi. Gecesini ihyâ eder, ehl-ü âilesini de (ibâdet için) uyandırırdı. Görüldüğü gibi Peygamber’imiz sadece bir gece değil, Ramazan’ın son on gecesinin tamamında ibâdet hususunda müstesnâ bir gayret gösteriyor bu geceleri türlü türlü ibâdetlerle ihya buyuruyordu. Ehl-i Beyti de ibâdet için ikaz buyuruyordu. Ramazan geceleri tertil ile (tâne tâne) Kur’ân okurdu. Bu i’tibarla Kadir Gecesini, namaz, Kur’ân okumak ve du’a ederek ihya etmeliyiz. Kadir gecesinde namaz hususunda şöyle bir inceliğe dikkat etmek gerekir. Hanefî Ekolü’ne göre, üzerinde kaza borcu bulunan Müslümanlar, başta revâtip sünnetler, beş vakit farz namazların önünde ve sonunda kılınan sünnetlerle, teheccüd, duhâ (kuşluk) ve Evvâbîn gibi sünnetleri kılabildiği gibi diğer nâfile namazları da kılabilirler. Kadir gecesinde üzerlerinde kaza borcu olanlar nâfile namazlara başlamadan önce, en az, beş vakit kaza namazı kılmaları, daha sonra da istedikleri kadar nâfile namazları kılmaları zarif olur, uygun olur.
Kadir gecesinde du’a hususunda sünen sahiplerinin neredeyse bütün hadis külliyatında yer alan bir hadis-i Şerif’e göre Âişe radiya’llahu anhâ’nın rivayetine göre, Âişe Hazret’leri diyor ki; Resûl-i Ekrem’e:
- Yâ Resûlellah! Kadir gecesine rastlarsam nasıl du’a edeyim? diye sordum. Resûlüllah:
(Allâhümme inneke afüvvün tühibbü’l-afve fa’fü annî)
- “Allahım! Sen afvedersin; afvetmeyi seversin? Benden sâdır olan günahları da afvet!’ diye du’a et,” buyurdu.
Bırakınız, mübârek gece günler’de ibâdeti sene’nin herhangi bir gün ve gecesinde hangi niyetle olursa olsun herhangi bir Müslümanın kaza namazı veya nâfile namazlar kılmasında, Kur’ân okumasında, Evrad-ı Ezkâr’da bulunmasındü ne mahzur vardır? Bu namazların, Fıkh-ı İslâm’a ve Sünnet-i Seniyye’ye uygun olarak kılınması şartıyla bid’atlerle ne alakası vardır?
Cenab-u Hakk, bir Hadis-i Kudsî’sinde, “Benim Kulum farz’ları eda ederek azabım’dan kurtulur. Nâfile namazları kılmakla da bana yakınlaşır,” buyurmuştur.
Taberânî, Haz.Ümâme radiya’llâhu anh’den rivâyet edilen bir Hadis-i Kudsî’de, Cenab-u Hakk, şöyle buyurmaktadır:
- Mü’min kulum nâfile ibadetlerle bana mütemâdiyen yaklaşır, nihâyet bana takarrüp ede ede (yaklaştıkça) o dereceye varır ki, ben onu severim. Bir kere de onu sevdim mi? Artık ben o kulumun işittiği kulağı, gördüğü gözü olurum. Benimle işitir benim ile görür benimle duyar.”
(Her işittiğini Hak kulağı ile işitir, her gördüğünü Hak gözüyle görür, her bildiğini Hak bilgisiyle bilir; hiç bir işte şaşmaz, yanılmaz, aldanmaz doğruca murâdına erer, Allah ile arasında bu derece yakınlık ve visâl (ulaşma) peyda olur.)
Çeşitli mülahaza ve saplantılarla, günümüzde, üzerinde kazâ namazı borcu olan Müslümanlara, bırakınız, nâfile namazları, teheccüd, kuşluk ve Evvâbîn gibi ehl-i tasavvuf’un tertip ettikleri nâfileleri, beş vakit kılınan farz’lardan önce ve sonra kılınan müekked sünnetleri bile kıldırmayan, kılınmasına mâni olan gruplar var...
Esâsen, nâfile namazlarla iştigâl edenler avam-ı Nâs değil, ehl-i Tasavvuftur.
Bid’at ve riyâ’dan (görsünler, duysunlar) uzak, nâfile ibâdetlerde gizliliğe riâyet edilerek kılınan nâfile namazlar ehl-i Tasavvufu Allah’a yaklaştırır.
Meselâ, Şa’ban-ı Şeref’in 15.gecesinde, Berat gecesinde kılınan, her rek’atta Fatihadan sonra 10 ihlas okunarak yüz rek’at veya her rek’atte Fâtihadan sonra 100 ihlas okunarak on rek’at namaz esas i’tibariyle tek başına bir Hatm-i Hâcegân-i Nakşiyye’dir.
Bilindiği gibi, Hatm-i Hâcegân-i Nakşiye, İstiğfâr, Salavât-ı Şerife, evvelinde yedi, âhirinde yedi, Fâtiha okunarak bin İhlas-ı Şerif okumaktır.
Sahih Hadis-i Şerif’lerde, Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “İhlas ve samîmiyetle okunan bir İhlas Suresi, Sülüs-ü Kur’ân’dır. (Kur’ân’ın üçte biridir. Üç İhlas Kur’ân’ın tamamına bedeldir. Dolayısiyle, bin ihlas, 333 kere Kur’ân hatmi demektir. Bu sayı, Bedir Gazâ’sındaki Ensâr ve Muhâcirlerden müteşekkil, İslâm ordusunun adedine tekâbül eder.
İslâm tarihi boyunca, Yüce İslam Dini’nin üçüncü rüknü “İhsan” boyutunu inkâr eden, diğer iki rükün, “İman” ve “İslâm” boyutudur ehl-i Bid’at ve dalâletin günümüzdeki temsilcileri maalesef, bugün tasavvuf ve tarikati de inkar ediyorlar, Allah’ın kullarını Allah’a yaklaştıracak nâfile ibâdetlere de karşıdılar.
Diğer bütün mes’ele’lerde olduğu gibi biz bu mes’ele’ye de, ehl-i Sünnet penceresinden baktık...