Muhterem Kardeşimiz Ömer EREN Beyefendi: 

Bir zamanlar beraber çalıştığımız ve hâlen de, “Merhâbamız,” bulunan birisiyle sadece soy isim benzerliğiniz vardır. Aksi halde üzüntüm kat be kat artar. Kuzum, bu kadar adâveti, kini, buğzu, hikdu-hasedi küçücük kalbine nasıl sığdırdın, hayretler içindeyim. 

Bir kişinin ne zaman normal ve ne zaman anormalleştiğini teşhis zımnında, derîn psikiyatr bilginize de hayran olmamak elde değil?!.. Sizi kimsiniz? Yaşınız, hayat tecrübeniz, müktesebatınız nedir, bilmiyorum. Fakat, tasavvufî, ahlâki, dinî ve ailevî bir terbiye almadığınız anlaşılmaktadır. 

Âmirâne bir tarz’da, yazı yazmamı yasaklamak yerine, yazılanlar hakkında bir i’tirazınız varsa, bir fikriniz, bilginiz varsa onları ortaya koymanız gerekmez mi? Ortaya koyun ki, bizim de bir hatamız varsa bu hatalarımızı tashih edelim. Kuzum! Hani derler ya! İmanın şartları altıdır, yedincisi haddini bilmektir. Haddinizi biliniz, hem sonra siz kim oluyorsunuz da, İmam-ı Rabbânî Evlâdı adına icraatta bulunmaya yelteniyorsunuz? 

Aziz Kardeşim Sadık Ahmed Beyefendi: 

Zât-ıâlinize yakışanı yaptınız. Yorumcu’ların ifrât ve tefrit’den uzak yorum yapmalarını tavsiye ediyorsunuz. Biz’ler teferruatta farklı düşüncelere sahip olsak da, aynı kaynak’tan feyz aldığımız için, buyurduğunuz gibi, ifrat ve tefritten, hakâret ve şetm’den uzak selîm bir lisanla hitap edebilmeliyiz. Niyyet hâlis. Kibrit-i Ahmer olan yolumuzu, her tür bid’at ve dalâletten korumak, Kardeş’lerimizi bid’at ve dalâletten tevakki, sünnet’lere temessük ve tam teb’iyyet üzere olmalarını te’mindir. Bu zemine bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da seviyeli katkı vermeye devam buyurmanızı hasseten rica ederim. 

Pek Muhterem Hasan Güneş Hocamız: 

Merhûm Ali Erol Ağabey için du’a, niyaz ve temennilerinize aynen katılıyorum. Ayrıca, şahsıma müteveccih sitayişkâr sözlerinize teşvik ve terğip’lerinize teşekkür eder, Hüsn-ü Zannınıza lâyık olmaya gayret ediyorum. 

Değer’li Kardeşim Adem Beyefendi: 

Fitne zuhur ettiğinde, orada haklı-haksız aranmaz. Öncelikle, fitne ateşi söndürülür. Zâhirî idareciler arasında zaman zaman idare san’atı ve metodu üzerinde ihtilâflar vuku bulabilir. Bu ihtilâflarda, benim kırmızı çizgim, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) Efendi Hazretleri’dir. Şahsen, ihtilâf zuhur ettiğinde de Merhûm Büyüğümüz, Kemal Bey Ağabeyimiz’in izni ve müsaadesiyle bilgisi dahilinde, Hüseyin Ağabey’e yine “Hüseyin Ağabey,” diyordum, te’lif-i Beyn için gayret sarfediyordum. Vaziyetin daha da vahim bir hâl almaması ve İmam-ı Rabbânî Evladına daha çok zarar vermemesi için çabalıyordum. Bir Hadis-i Şerif görmüştüm. Sevgili Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Ahirzaman’da insanlar, sanki, 100 develik bir kervân katarı gibi ve fakat hiçbirisinin üzerinde yük ve azık bulunmayacak,” buyurmuştur. Üzerinizde bir yük, bir mes’ûliyyet hissetmiyorsanız o zaman bir derdiniz, tasanız olmaz. Yaşınızı, müktesebatınızı bilmiyorum. Fakat bugün için her iki zâtta, ebediyyete intikâl etmiş bulunduklarına göre, hisaplarını Allah’ın huzurunda vereceklerine göre de, bizlere düşen, hasmâne bir tutum yerine daha merhametli, daha müsamakâr olmaktır. 

Aziz Kardeşim Abdullah Beyefendi: 

İsâbet buyurmuşsunuz. Başta Dr. Tayyar Altıkulaç olmak üzere, pek çok şahıs ve kurum’un bu muazzez Câmia’dan Millet huzurunda özür beyan etmesi gerekmektedir. Hata’dan dönmek ve bunu i’tiraf, elbette bir fazilettir. Fakat bunlar’dan bu fazileti göstermelerini beklemek de beyhude bir gayrettir. 

Aziz Ali Benli Kardeşimiz: 

Çok doğru ifade buyurmuşsunuz. Elbette i’tibar ve dünya’nın hay-huyuna değil, sonlarımıza ve âkibetlerimizedir. Rabbim, cümlemizin akıbetini hüsn-ü havâtimle neticelendirsin. Âmiiiin!

Aziz Kardeşim Ertuğrul Bektaş Beyefendi: 

Bizim vazifemiz, bir türlü anlamayanlara, anlamak istemeyenlere de bir şekilde doğruları anlatmaktır. İnanıyorum ki, bir gün gelecek idrâk za’fı olanlar da, anladıkları halde anlamak istemeyenler de, anlamamış görünenler de elbette hakîkatleri anlayacaklardır. 

“(Bunlar,) günahkârlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi.” (Enfâl 8/8) 

“Ve Allah bâtılı yok eder, sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir.” (Şûrâ 42/24) 

Değerli Azize Kardeşimiz Şerife Çiftçi Hanımefendi: 

Bu zemini ta’kip eden az sayıdaki hanımefendilerden birisi sizsiniz. Alâkanız, beğeniniz, teveccühünüz için size çok teşekkür ederim. Lütfen, bundan sonra bu zemini zenginleştirmek için katkı vermenizi hasseten istirham ederim. Efendim. 

“15 Temmuz 2016 En Uzun ve En Karanlık Gece’nin Şafağında!...” serlevhalı yazılarım üzerine, güyâ yorum yapan ve “KARDELEN,” remzini kullanan Kardeşimiz yorumunu sadece “SEN KİMSİN?,” diye yapmış... Benim kim olduğum, görüş ve düşüncelerim cümle âlemce ma’lumdur. Asıl sen kimsin? 15 Temmuz 2016 Gecesi Aziz Milletimizin Vatanına, dinine, İstikbâl ve İstiklâl’ine sahip çıkması ve bu destansı mücadelenin dile getirilmesi sizi bu kadar niçin rahatsız etmiştir? Yoksa siz de, bu âhirzaman deccâlcilerinin kopili, Eşerrü’n-Nâs’tan olan, Rezilin azâd kabul etmez haşşâşiîn’lerinden misiniz? 

Azîz Kardeşimiz Osman KARAMAN Beyefendi:

Âhirzaman’da, giden’lerin yerine onlardan daha hayırlı’lar gelmeyecektir. Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Âhirzaman’da, ilim yeryüzünden kaldırılacaktır,” buyurduğunda, Ashab-ı Güzîn’den ba’zıları, “Yâ Resûle’llâh! Yeryüzünden ilim nasıl kaldırılacak?” dediler. Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Alimler ölecekler, onların yerine yeni alimler gelmeyeceği için, ilim de onlarla birlikte yeryüzünden kaldırılmış olacak.” Beyağabeyimizin irtihalinin üzerinden 17 yıl geçti. Kendisini rahmetle, minnetle yâd ediyor, büyük bir hasretle aradığımı i’tiraf etmek istiyorum. 

Pek Değer’li Kardeşlerim, H.İbrahim KURUÇAYLI, Fahri İlhan, M.Öztürk, Üveys, Ertuğrul Bektaş, Osman Ertürk, Abdülmuttalip GÖKÇEK, Yunus Emre. Geçirdiğim zorlu bir ameliyat dolaysiyle lütfettiğiniz geçmiş olsun ve şifa temennîleriniz için hepinize ayrı ayrı derîn teşekkürlerimi arz ederim. 

10 Mayıs 2015 tarihinde geçirdiğim trafik kazası sonrası meydana gelen sol omuzumda humerus ve kaburga kemiklerinde çok başlı kırıklar dolaysiyle yapılan titiz bir ameliyye ile her ne kadar, 9 vidalı, plâtin bir tespit aparatı yerleştirilmiş olmasına rağmen, sol kolumu kullanamadığım için, her an da, bir enfeksiyon ihtimâli bulunduğundan, yeni bir ameliyat zarûrî görüldü. Müşâhede dönemi sırasında, çok ciddî bir enfeksiyona ma’ruz kaldık. Çok yoğun bir antibiyotik tedavisi sonucu atlattık. Ameliyatım sırasında sol omuzuma bir protez parça yerleştirilmesi düşünülüyorken, enfeksiyon ihtimali dolaysiyle, daha sonraki bir ameliyye ile yerleştirilmesi kararlaştırıldığından, 31 Mart 2017 Cum’a günü, hey’et huzuruna çıkacağım. Eğer, bir mâni çıkmaz ise de, 04 Nisan veya 11 Nisan 2017 Salı günü bir ameliyat daha geçireceğim. 

Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: 

“Günah işlemediğiniz dillerinizle du’a ediniz. Allah du’â’larınızı reddetmez,” buyurmuştu da, Ashab-ı Güzîn “Ey Allah’ın Resûlü, Bizler dillerimizle hep günah işleriniz, bu takdirde du’â’larımız hiç mi kabul edilmeyecek?” diye sorduklarında: 

- “Hiçbiriniz diğerinin diliyle günah işleyemeyeceğine göre, her biriniz diğerleriniz için du’a ederseniz, Allah du’â’larınızı reddetmez” buyurmuştur. 

Daha önceleri olduğu gibi bundan sonra da, hâlisâne, müstecab du’â’larınızı beklerim.