YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/48) 

İsmail – 03.09.2018, 10:39

Hocam Allah razı olsun, ihya ettiniz. 

Azîz İsmail Kardeşim. Teveccüh ve takdirleriniz için çok teşekkür ederim. Bizim vazifemiz, Nezîh Câmia’mızı Sırat-ı Müstekîm haricindeki yollara sevk etmek isteyenlere karşı koymak, tekrar ve tekrar Yolumuzun esâsâtını ve düstûrlarını hatırlatmaktır. Elimizden geldiği kadar yapabildiğimiz de budur. 

MEHMET EMRE HOCA DA HAKK’A YÜRÜDÜ... 

Ali Er – 25.08.2018, 05:48

Bir Ramazan bayramında kendisinin elini öpüp bayramlaşmıştık, Allah mekanını cennet etsin. 

Azîz Kardeşim. Kendileriyle, “Cihâna Değer Nîce Hatıratım,” olan pek çok Ağabeyimi-Kardeşimi kaybettim. Ali Ak Hoca’mız, Ağabey de bunlardan birisidir. Kendisi, 1977-1980 arasında T.B.M.M.’sinde, Merhûm Büyüğümüz, Beyağabey, Kemal Kacar, devrin Antalya Senatörü, Şerafeddin Paker’le birlikte Câmia’mızı temsil etmişlerdi. Bir mülakatımızda devrin Başbakanı, Süleyman Demirel, “Sizinkiler, Kemal Bey’in riyâsetinde üç kişilik küçük bir grup, fakat bir ordu gibi mü’essirler,” demişti. 

Bu yıllarda Bendeniz de devrin Sabah ve Ufuk Gazete’lerinin idarecileri arasında bulunduğumdan, sık sık, Ankara’ya giderdim. Ankara’da, Beyağabeyin ta’limat ve direktifleriyle, Ali Ak Hoca ile birlikte, muhtelif temaslarda bulunurduk. Türkiye’de, Din Eğitimini ve Kur’ân öğrenimi imkânsız hâle getiren Kur’ân Kursları Yönetmeliğinin değiştirilmesi için, omuz omuza, çalışmalar yapmıştık. Rabbim’den Ali Ak Hoca’ya, âhirette intikâl etmiş diğer ağabey ve Kardeşlere vâsî rahmetini niyaz ederim.  

BEYŞEHİR NOTLARI, GÖRMEK İSTEDİKLERİM, GÖRMEK İSTEMEDİKLERİM!... (2) 

Mehmed – 09.09.2018, 21:40

Hocam TORKU hakkında verdiğiniz bilgi hissi mi? Yoksa sahıh tespitler mi? Sizin kefaletinize güvenmek istiyoruz. Teşekkür ederiz... 

Pek Azîz Mehmed Kardeşim. Yorum’larımı yaparken hislerimle, Akl-ı Maâşımla yapmamaya gayret ederim. Sadece sözünü ettiğimiz, TORKU hakkında değil, doğrudan şahsımı alakadar eden hususlarda da değişmez. Görüşlerimi Akl-ı Meâd, Akl-ı Selîm ile yapmaya gayret ederim. 

Aziz Kardeşim. TORKU, ma’mûlleri, “Helâl Gıda Sertifikası,”na sahip olduğu için, Şirketin üretim fabrikalarında ve besi çiftliklerinde, henüz, üretim başlamadan, beside, yem aşamasında, teftiş başlar, üretimin her aşamasında, ambalajlanıp raflara ininceye kadar devam eder. 

TORKU’nun ma’mûlatında, Raf Ömrünün uzatılması için, haram ve sağlığa zararlı hiçbir katkı maddesi kullanılmaz. 

TORKU’nun Ana firması, Konya Şeker Fabrikasıdır. Fabrika’nın ana ürünü, Şeker Pancarından, geleneksel usullerle üretilen Kristal şekerdir. Bisküvi, kraker ve tatlı çeşitlerinde, hekimlerin, “zehirdir, sağlığa zararlıdır,” dedikleri, Nişasta bazlı, glikoz, mısır bazlı, tatlandırıcılar kullanılmaz. Süt ürünlerinde de raf ömrünün uzatılması için, diğer pek çok firmada olduğu gibi, ucuz ve fakat domuzdan elde edilmiş jelatin değil, pahalı da olsa, helâl ve temiz katkılar kullanılır. Et ma’mûlleri, kendi besi çiftliklerinde yetiştirilen, İslâmî Usullerle kesilip doğranan hayvanlar’dandır. 

Kısaca, TORKU, Torku ma’mulu, ürünler, % yüz yerlidir, Millî’dir, “Helâl Gıda Sertifikası’na” sahiptir. Aksi sâbit oluncaya kadar tercîh edilmelidir. 

Aslında, Kâinatta-Eşya’da hıll (helâllık) esastır. Haramlık, istisnadır. Allah’ın helâl kıldığı hiçbir ni’met, sıhhate zararlı değildir. Yeter ki, ölçülü kullanalım. “Yiyiniz, içiniz, aslâ israf etmeyiniz! Allah israf edenleri sevmez.” Bir de aslında zararlı olmadığı halde, G.D.O.’suyla oynanmış, faydalı olduğu halde daha çok kazanma hırsıyla aslı değiştirilmiş, zararlı hale getirilmiş maddeler vardır. Nişasta bazlı, mısır bazlı, glikoz tatlandırıcılar gibi... 

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samîmî olduğuna) Allah’ı şahid tutar. Halbuki o, hasımların (düşmanların) en yamanıdır.” (Bakara 2/204)

“O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinlerini tahrip eden nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.” (Bakara 2/205) 

Bu ayeti Kerimeler, güzel konuşan ve yakışıklı birisi olan Ahnes bin Şurayk, (Medine’li Yahûdî ve münafıklardan) hakkında nâzil olmuştur. Ahnes bin Şurayk, Resûlullah’ın yanına gelir, güzel konuşur, Müslümanlık taslardı. Fakat içi fesâd fenalık doluydu. Anes bin Şurayk’in neslinden gelen günümüzdeki torunları da hâlen dünyayı ifsad, helâl ve temiz tarımı tahrip etmektedirler. 

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (3/21) 

Tuanhan – 14.09.2018 12:23 

Mustafa hocam sizinle nasıl iletişim kurabiliriz? 

Azîz TUNAHAN Kardeşim. İletişim adresinizi, e-mail ve telefon numaranızı bu zeminde paylaşmama hususunda haklısınız. Bendenizle iletişim için uygun bulduğunuz sarîh adresinizi, e-mail veya telefon numaranızı aşağıda vereceğim (0212) 644 32 07 numaralı telefonumuza veya (0212) 539 22 98 fax’ımıza, bildirdiğiniz takdirde, Arkadaşlarım en kısa zamanda bana ulaştırırlar ve sağlıklı bir iletişime geçebiliriz. 

İMAM-I RABBÂNÎ EVLÂDI ARASINDA YAPRAK DÖKÜMÜ DEVAM EDİYOR ALİ EROL AĞABEY DE HAKK’A YÜRÜDÜ!... 

Mehmed – 14.09.2018, 19:41

Tekmîl-i nüsah etmek: medresede takîb edilmesi şart olan bütün dersleri okuyup bitirmek. 

Azîz Mehmed Kardeşim. “Tekmil-i Nüsah”dan neyi ve kimleri kasdettiğiniz hususunda herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Evet, doğrudur, Kadîm Osmanlı Medrese’lerinde, İbtidâî’den, Âlî kısmına kadar, Âlât ve A’lâ derslerde okunması-okutulması gereken kitaplar-Nüsha’lar okutulur, me’zûn edilirdiler. Hazreti Üstazımızın vakti yoktu. Ekserisi hâfızlardan oluşan, Kur’ân-ı Kerim’i tecvid kurallarına göre okumasını bilenlerden-asgarî imam-Hatiplik, müezzin kayyımlık yapabilecek kifayette olan talebe’ye, çok hızla sarf-Nahiv okutur, İlm-i Mantık, İlm-i Kelâm, İlm-i Belâgat ve Fesâhat ile alakalı metinleri, bir de, Usul-u Fıkıh metni, “Muhtasaru’L-Menâr’ı” okutabilecekleri kadar okutur, me’zûn ederdi. Hazreti Üstazımızın Tedrisinden me’zun olanlar, Diyânet İşleri Başkanlığınca açılan, müftülük-vaizlik imtihanlarına katılır, firesiz kazanırlar, Memleketimizin muhtelif yerlerine, müftü-vaiz, olarak ta’yin edilirdiler. Hazretimiz bizlere, Âlât ve Â’lâ ilimlerde birer anahtar verirdi. Bu anahtarlarla derinlemesine şerh’lere, şerh’lerin şerh’lerine giriniz, Hadis ilmine dalınız, “Muhtasaru’L-Menâr,” ile yetinmeyin, Mirkat’ı, Mirâtı da okuyunuz, Usûl-ü Fıkıh’ta, Usûl-ü Hadis’te ihtisaslaşın,” buyurdu. 

Heyhât! Ki, Heyhât! Bizler okuduklarımızla yetinip, kendimizi birer allâme zannettik. Şana-şöhrete aldandık, okumadık, okutmadık... 

Şimdi vaktimiz bol, imkânlarımız geniş, fakat ne okuyan kaldı, ne okutan... Tekmil-i Nüsah değil, Tenkıs-ı Nüsah peşindeyiz... 

BEYŞEHİR NOT’LARI (3) GÖRDÜKLERİM GÖRMEK İSTEDİKLERİM!... BEYŞEHİR DEVLET HASTAHÂNESİ  

Ertuğrul – 14.09.2018, 21:48

Yorum yazalım, dedik. Son def’a gözden geçirip, imlâ, noktalama eksiklerini ta’dil ederken yorum uçup gitti.

Azîz Kardeşim. Yorumunuz herhalde Beyşehir Hastahânesiyle alakalı olmalıydı. Yorumunuzu daha çok merak eder oldum. Aynı Yorumunuzu bir kerre daha lütfederseniz, ziyadesiyle memnun kalırım. Teknik mevzu’larda, maalesef, benim yapabileceğim bir şeyler yok. Keşke yardımcı olabilseydim. Sakın ola da, “çobana darılıp dağı terketmeyelim.” 

“YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/50) 

ERTUĞRUL – 16.09.2018, 22:17

“Hocam, hasta çok mükedder ve me’yûs idiniz. Çok gayret ettiğiniz halde bu yolun yapılmadığını (tamamlanamadığını), söylüyordunuz. Ben de, eğer bir şekilde, Reis’e bizzat veya bilvasıta, anlatırsanız benim tanıdığım Reis bunu halleder,” demiştim. Şimdi Yolunuzun bitmek üzere olmasına çok sevindim. İnşâ Allah! Bana da bir fırsat düşerse o diyarı gezmek isterim. “Gez Dünya’yı, Gör Konya’yı,” demişler... 

ERTUĞRUL – 16.09.2018, 22:21

“Hocam, yol bitti güzel de! Sizin bu yazılarınızı mümkün ise Hâtıratınızla beraber neşr işi ne oldu? Va’dim, elan câridir. Maddî-Ma’nevî destek olmaya hazırım. Bir de şunu arkadaşlara hatırlatmak isterim. Klavyem, Türkçe işâretlemelere muvâfık olmadığından yapamıyorum, anlayış beklerim.” 

Aziz Ertuğrul Kardeşim. Reis’in emri, işâreti tasdîkı olmadan bir saman çöpünün bile hareket etmeyeceğini-edemeyeceğini bilenlerdenim. Bunu başkaları gibi, “Diktatör de onun için her şey ondan sorulur,” gibi çok basit düşündüğüm için değil, ağır yükünü paylaşan olmadığı için, dünya’yı sırtında taşımak zorunda bir çilekeş olduğu için söylüyorum.  

En az, bu yol kadar mühim bir başka yatırım, yöremizde, Derebucak Barajı idi. Temeli yıllar önce atılmıştı. Plân’dan düşmesin, diye beher yıl, Bütçe Kanununa 1.000 TL. şimdiki değerlerle 1 (Yazıyla BİR) lira ödenek konulurdu. 

Oysa ki bu Baraj tamamlandığında, dünya’nın en Egzotik ova’larından, Gembos Ovası taşkından korunacak, civar kasaba ve köylerde binlerce dönüm arazi sulu tarıma açılacak, fazla sular da, Beyşehir Gölü’ne takviye olarak salınacaktı. İstanbul Teknik Üniversitesinde talebe iken tanıdığım, Dostum, Değer’li Kardeşim Orman ve Su Eski Bakanı, Prof.Dr. Veysel Eroğlu’ndan rica da bulundum. O tarihlerde D.S.İ. (Devlet Su İşleri Umum Müdürüydü) heyecanlıydı. Sahiplendi, Devrin Başbakanı, Günümüzün Reis’ine arz etti. Kabûl gördü. Hızlandıralım, gereğini yapalım, ta’limatı üzerine yatırım, çok kısa bir müddet zarfında tamamlandı. Kayadolgu olarak inşa edilen, bu Baraj, zemin ve etrafı tamamen kayalık, etrafı dev çınar ağaçlarıyla çevrili, sıfır dolgu, sıfır kirlenme riskli, asırlara sârî bir eser olarak ortaya çıktı. 

Konyalı’lar, bu hizmetinden dolayı, aslen, Afyon-Sandıklı’lı, Veysel Eroğlu’nu Fahrî hemşehirli olarak ilân ettiler, Baraja da, İstanbul Teknik Üniversitesinde hocası olan, Merhûm Yılmaz Muslu’nun ismini verdiler. 

Derebucak Yılmaz Muslu Barajı... 

Konyalı’lar, Reise de her seçim verdikleri yüksek nispetteki rey’leriyle muhabbetlerini zâten izhar ediyorlar. 

Azîz Ertuğrul Kardeşim. Son aylarda haklı veya haksız, Câmia’mızdan ba’zılarından sudur ettiği söylenenler dikkate alınınca, derli-toplu bizi, İmam-ı Rabbânî Evlâdını anlatan kitapların yazılmasının zarûreti bir kerre daha ortaya çıkmıştır. Sizler gibi “Gözü Pek Sırtı Kavî,” arkadaşları olan birisi her yola girer, her riski göze alır. İnşâ Allah! diyelim. 

Aziz Kardeşim. Siz hiçbir şeyden, hiçbir kimseden çekinmeden Yorumlarınıza, fikirlerinizi ortaya koymaya devam buyurunuz. Klavye, noktalama önemli değil, gerektiğinde, noktalar hazfeder, noktalar ilâve ederiz... 

Fırsatlar zuhur eder, Yolunuz, Anadolu Selçûkî Devleti’nin Başşehri, Konya’ya, Yazlık Başşehri, Kadîm Şehir, Beylerin Şehri, Şehir’lerin Bey’i Beyşehir’e düşerse, Bendeniz de Beyşehir’de isem, Sizi, bu Kadîm Şehir’de misâfir etmekten şeref duyarım...