YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!.. (4/37) 

Osman Karaman – 19.06.2018, 17:07

İsim vermeden, delil göstermeden, belge ve kayıt ortaya koymadan sohbetlerde sabah-akşam “mezhepsizlikten” bahsediliyor. Peki bu hangi kitaba uyuyor? Hangi mezhebe, hangi İslami ve insani ölçüye sığıyor? Bunu yapanlar vebalden, kul hakkından hiç imtina etmiyorlar mı? Suçladıkları kişinin ismini bile zikretmeye korkup "arif olan anlar” diyerek güya kurnazlık yapanlar, sinsice sergiledikleri bu hamâkatlerini acaba hangi ahlaki ölçüyle bağdaştırıyorlar?  “Mezhepsiz” dedikleri zâtın müsamahası sayesinde yurtlarına yurt, kermeslerine kermes, marketlerine market, hastanelerine hastane, restoranlarına restoran ekleyenler sonunda işi iftiraya kadar vardırdılar. Allah sonlarını hayır etsin!. HafazanAllah, herhangi bir menfi durumda tepedekiler paçalarını kurtarır. Buna şüphe yok. Ancak tabandaki masum kardeşlerimize çok üzülürüz işte...

Aziz Kardeşim. Kendi halüsinasyonlarında ürettikleri başka sebeplerle, muğber oldukları zât’a karşı, hiçbir delile istinad etmeden, itham ettikleri zâtın bu hususta herhangi bir i’tirafı da bulunmadığına, ayrıca günlük hayatında, itham olunduğu hususlarla herhangi bir alakası da bulunmadığına göre, ceffelkalem, itham, açıkça bir iftira ve bühtandır. Bu itham ve iftiraları sebebiyet vereceği tahribatın mes’ûliyyeti bir tarafa, iftira ve bühtan Kebâir’dendir, müfteri ve müfterî’ler de Mürtekib-i Kebâirdir. 

Ters tepen vahîm açıklamanın, efkâr-ı Umûmiyye nezdinde ve bilhassa, İmam-ı Rabbânî Evladı, nezîh Câmia’mızın kâhir ekseriyyeti arasında sebep olduğu infial karşısında, “Mezhepsizlik, deizm” yâveleri, içine düşürülen acziyyetin bir i’tirafıdır. 

Demezler mi adama? Mâdem bunlar, mezhepsiz, hararetle tavsiye ettiğiniz ittifak (şer ittifakı), ittifak içinde ismini de sarahaten tavsiye ettiğiniz kadın’ın, İslâm dini, ehl-i Sünnet akidesi hususundaki müktesebatı nedir? 

Seçici – 22.06.2018, 04:52

Siyaset asla Din'in önüne geçmemeli. Şayet siyaseti Ahkâmı şer'iyyenin önüne taşırsanız, siyasetçiyi de siyasetçinin ağzından çıkanı da İslâmın hükmü gibi tanımaya başlarsınız MâazAllah sizi tağuta götürür buna Kelam ilminde zındıklık denir.

Aziz Kardeşim. Hakkı hak olarak bildikten sonra hakkı müdafaa ne kadar kolaysa, bâtıl’ı bâtıl olarak bildikten sonra bâtılı müdafaa’ya kalkmak da o kadar zordur. Elbette siyâset dinin, imanın önüne geçirilmemelidir. Zerre kadar aklı olan birisi siyâsetçinin sözünü aslâ İslâm’ın hükmü gibi kabul etmez, benimsemez. Esâsen böyle bir kabûl küfürdür. 

YORUMLAR, YORUM’LARA CEVAP VE MUTALA’ALAR!... 

Aczimin Giryesi – 21.06.2018, 22:21

1-OSMAN KARAMAN'A CEVAP rumuzlu kardeş, HÂLÂ SİYASİ YÖNLENDİRME YAPILMADIĞINI İDDİA EDİYOR MUSUNUZ? Bundan evvelki karşılıklı yorumlarımızda bu kardeşimiz “geçen seçimde olduğu gibi bu seçimde de henüz bir yönlendirmesi olmadı, ama maşAllah siz şimdiden fetvaları vermeye başlamışsınız.” demişti de ben de “Geçen seçimde yönlendirme olmadı diyorsunuz, bunu derken kalbiniz rahat mı? Şu anda da yönlendirme yok, öyle mi? Yine soruyorum, kalbiniz rahat mı? (...) SEÇİMDEN SONRA DA SİZE BU SUALİ SORACAĞIM.” demiştim. Seçimden sonrayı beklemeye gerek kalmadı. Şu anda harıl harıl çalışılıyor. Soruyorum değerli kardeşimize: KARDEŞ, HÂLÂ SİYASİ YÖNLENDİRME YAPILMADIĞINI İDDİA EDİYOR MUSUNUZ? Şu anda camia, tarihinde görülmemiş bir şekilde politize edilmiş bulunuyor maalesef. Bir dînî hizmet topluluğunun bu kadar siyasete angaje olması normal değildir. İnsanlara tek tek telefonla ulaşılıp toplanıyor ve kardeşlerimiz maalesef İslam düşmanı dış güçlerin uzantılarına yönlendirilmektedir.

Aczimin Giryesi – 21.06.2018, 22:49

2- OSMAN KARAMANA CEVAP rumuzlu kardeş, HÂLÂ SİYASİ YÖNLENDİRME YAPILMADIĞINI İDDİA EDİYOR MUSUNUZ? Yazıktır, günahtır. İnsanların bağlılık duyguları ile vicdan ve akılları arasında bu kadar preslenmesi kabul edilemez. Dış güçler tarafından bu memleketten İslâm'ın kökünü kazımak gayesiyle kurulmuş siyasi yapılara oy vermek bu camianın kendini inkârı demektir. Küfre rıza küfür iken küfre destek ne demektir, tefekkür edilsin. Bu hâl, Sünnet ve cemaat (sahabe)nin çizgisinden çıkmak demektir. Vaziyet bu iken “Mezhepsiz, vehhabi, şefaati reddeder, ehl-i sünneti yok etmek istiyor” gibi mesnetsiz iddialarla bir siyâsî figüre karşı keskin bir muhalefet yürütmek bu camianın işi olamaz. Bu iftiraların hepsini çürütecek deliller de ortadadır. (Teferruata girmenin yeri değil). SON OLARAK ŞUNU SÖYLEYEYİM: Muharrem İnce'nin H. Cindoruk’u ziyaret etmesi ve bu ziyarette Cindoruk'un “Onunla bir kurtuluş yolu bulacağımıza inanıyorum.” demesiyle camianın duruşu da belli olmuştu. Anlayan anladı...

Aziz Kardeşim. Semâ, kesîf bir şekilde bulutlu, yeryüzünde sühunet çöller derecesindeki sıcak mı sıcak. Hava tahmin raporlarına göre, şiddetli yağmur, hattâ ceviz büyüklüğünde dolu yağacakmış!... 

Bu satırların yazarı, 62 yıldır, İmam-ı Rabbânî Evlâdı, ehl-i Sünnet akidesi, Turuk-u Âliye’den, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Müceddidiye, Pîrân, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid Kervanı’nın Kıtmîr’i olarak, ilk def’a, Hazreti Üstazımızın Dâr-ı Bekâ’ya intikali, Tasarruf-u Ruhânî, bâtînî ve hâkîkî’ye geçişiyle sarsılmıştık. Çok kısa zamanda, müdebbir, mu’tedil ve akl-ı Selîm sahibi, devrin büyüğü, Merhûm, Cennetmekân, Kemal Beyağabeyimizin dirayetiyle bu sarsıntı, Hazreti Üstazımızın ma’nevî tasarruflarıyla kısa zamanda atlatılmış hizmet kervanı eskisi gibi, eskiden daha hızlı yoluna devam etmiştir. 

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ihtilâl ve Darbe-i Hükûmetlerini gördük. 28 Şubat Post-Modern Hükûmet Darbesini yaşadık. Hiç birisinden ağır bir darbe almadan, kuvvetimizden, i’tibarımızdan zerre kadar bir şey kaybeden sâlimen çıktık. 

Hazreti Üstazımızın irtihâl buyurmasından sonra, hiçbir dönem günlük siyasetin içinde aktif olarak bulunmadık, siyâsî figürlere âlet olmadık. Devrin Büyüğü, Merhûm Cennetmekân, Kemal Bey Ağabeyimiz, 1965-1969, 1969-1973, iki dönem Kütahya, 1977-1980 yılları arasında bir dönem de İstanbul Milletvekili olarak T.B.M.M.’sinde parlamenter olarak bulundu ve devrin, Enven-i Şer diye tavsif edilen Adalet Partisinde siyâset yaptı. Fakat, büyük bir mahâretle Câmia’mızı siyasetin dışında ve üstünde tuttu. 

“Benim şu partide bu partide, siyâset yapmam, sizlerin de bu partiye çalışmanızı destek vermenizi, partinin faaliyetlerine katılmanızı gerektirmez. Bilhassa, bütün bu faaliyetlerden uzak durunuz. Bulunduğunuz hizmet bölgelerinizde kesinlikle parti tercihlerinizi asla izhar etmeyiniz. Sandık başına gittiğinizde de, vicdanlarınızın-kalbinizin sesini dinleyin, bulunduğunuz yerlerdeki partilere, partilerin adaylarına bakarak re’yinizi kullanınız,” buyurdular.  

Diğer câmia ve cemaatler, vıcık vıcık siyâsete bulaşmış, siyâset delhizlerinde bocalarken, kendisi siyasetin içinde olmasına rağmen, Câmia’mızı büyük bir titizlikle siyâsetin dışında ve üstünde tutması zâten varolan i’tibârımızı zirveye çıkarmıştı. Mutlâk küfür, Müslüman-Türk’ün ruh kökünün düşmanı, ezelî ve ebedî düşmanımız, İttihad ve Terakkî artığı parti hariç, diğer bütün partilere şeti mesâfede olmamız, partilerüstü, Millî ve Yerli bir hayat tarzı zâten varolan i’tibarımızı daha da yükseltmişti. 

12 Eylül 1980 Darbe-i hükûmetinden sonraki yıllarda, inancımız bakımından bize çok yakın, Merhûm Turgut Özal Anavatan Partisini kurmuştu. Gerek parti kuruluş safhasında, parti kurucusu, il ve ilçe başkanı, parti kurulduktan sonra aday tesbiti sırasında seçilmeleri garanti olan yerlerde ba’zı arkadaşlarımız listebaşı olarak ısrarla, isim isim, da’vet edildik. Biz bir hizmet grubuyuz. Siyâsetin dışında ve üstünde, hizmetine talip olduğumuz Milletimizin tamamına hizmet şuuruyla, altın tepsi içinde tarafımıza sunulan bütün bu siyâsî makam ve mevkileri reddettik. 

Câmia olarak biz siyasetin dışında ve üstündeydik, ama, cemaatin içinden ba’zıları, Merhûm Büyüğümüz, Kemâl Kacar, Hilmi Türkmen, Ali Ak, Şerafeddin Paker ağabeyler, devrin, Ehven-i Şer partisi, Adalet Partisinde siyâset yapmışlar, milletvekili ve Senatör seçilmişlerdi. Bir de Alanya’lı, Emekli asker, Hasan Akçelioğlu da bir dönem Antalya Milletvekili olarak Parlamento’da vazife yapmıştı. Câmia arasından çıkan ba’zı zevâtın siyâset yapmasının, Câmia’nın siyâsetin dışında ve üstünde kalması şartıyla tabiî ki Câmia’mıza ve Cemaatimize hiçbir zarar vermemiştir.. 

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!.. (4/38) 

Aczimin Giryesi – 25.06.2018, 00:58

Muhterem Hocam, bundan evvelki YORUMLARA CEVAPLAR yazısı numaralanmamış. 38. olması gereken o idi. Dolayısıyla bu yazınızın numarası 39 olmalı değil miydi? Hatırlatayım dedim. Yazınız için teşekkürler.

Aziz Kardeşim. Haklısınız; sözünü ettiğiniz yazı, Tespitler Köşesinde (4/39) Numara ile neşredilecekti. Yorum’ların ehemmiyetine binâ’en, seçim’den önce neşredilmesini istedim. Bu sebeple numaralandırılmadan, seçime bir gün kala, Cum’a Sohbeti Köşesinde neşrettim. Zühûl ve nisyan sözkonusu değil.. 

Osman Karaman – 25.06.2018, 12:21

Cemaat tarihinde ilk defa hem yazılı, hem sözlü talimatlar havada uçuştu. İzinde olan talebelere kadar aradılar. (Kendi çocuğumdan biliyorum.) Bizim siyasetle işimiz yok diyenlerin özgüveni bu seçimde yerindeydi maşAllah.. Efendilerinden ne gibi garantiler aldılar acaba?! İnşAllah günün birinde bu kirli ilişkiler ortaya döküldüğünde, kadim itaat kültürü üzerinden cemaate uygulatılan intihar mesabesindeki girişimlerin de kaynağını öğrenebileceğiz. Evet, bir takım karanlık odakların piyonu haline getirilen, din düşmanlığıyla maruf CHP ile Anıtkabirde iman tazeleyen fetö projeleriyle aynı safta yer alma zilletine düşürülen ve neredeyse dini imanı para haline gelmiş bulunan cemaatin, artık cemaatlikle pek alakası da kalmamıştır. Buna rağmen tabandaki saf ve samimi kardeşlerimizin çok büyük ekseriyeti haliyle infial halindeydiler. 70 yıllık emekleri mirasyedi mantığıyla harcayanlar cemaatin kendi kendisini inkarı ve intiharıyla gururlanabilirler.

Aziz Kardeşim. Şu anda her kafadan bir ses çıkıyor. Muhâlifi-muvafıkı, herkes bir şeyler söylüyor, bir şeyler yazıyor. Ortalık kesif bir toz ve duman bulutu ile isti’lâ edilmiş bir vaziyette. Hani, “Ne Mûsa’ya ne İsâ’ya yaranabildik” denilir ya, tam böyle bir durum. Herkes eteğindeki taşları bir döksün, ortalık biraz aydınlansın, asr’a sârî, nice mücadelerle kazanılmış i’tibârın bir el bombasıyla berhavâ edilmesine müsaade edilemez. Söyleyeceğimiz-söylenecek çok şey var... 

TAŞ CAMİ’İ KIZ KUR’ÂN KURSU!.. (2) 

Kemal – 21.06.2018, 21:56

6 ve 8 yaşında iki kız verebilir miyiz

Azîz Kardeşim. Taş Camii Kız Kur’ân Kursumuz, aynı zamanda Orta Öğretim yurdudur. Burada kalmakta olan kızlarımız, Ortaokul seviyesinde, 5,6, 7 ve 8. Sınıflara devam eden talebe’dir. Osmanlı Döneminde eğitim, umumiyetle Zarûrat-ı diniyye eğitimi, 4+4+4’de başlatılırdı. Yâni, dört yıl, dört ay ve 4 gün yaşına gelenler yapılan mütevâzî bir merasimle, “Bismi’llâh!” der ve eğitime başlardı. Günümüzdeki cârî mevzuata göre ise, ancak Orta Öğretim seviyesindeki talebe için yurd’lar açılabiliyor. 

Ancak, 6 ve 8 yaşlarındaki kızlarımız, yavrularımız, şimdilik, hem Taş Camii Kursumuz’da, hem de bitişiğindeki Taş Camii’nde, Diyânet İşleri Başkanlığınca yürütülen Yaz Kurs’larına katılabilirler, en azından Zarûrat-ı Diniyye’lerini öğrenebilirler. Selâm hidayete tâbi olanlara olsun!...