YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/30) 

UYARI-UYARI-CEVAP: 02.05.2018 – 13:30

Bu adam merkezin kesinlikle tasvip etmediği bir adamdır. Yahudi taktiği uygulayıp, karşıt bir kamuoyu oluşturmaktadır. Üst perdeden biz okuyucuların birbirine düşmesini bıyık altından gülerek izlemektedir. Yanlışları düzeltmenin yolu bu değildir, alet olup, fitneye benzin taşımayın. Bu adam abimizle pekala görüşen Seyfettin, Kumaş abileri iyi tanımaktadır. Eksiklikleri kendi abimizle görüşemiyorsa en azından onlara iletebilir ama ne yapıyor. Gazetelere taşıyıp ne amaçlar gütmektedir. Eksiklikleri düzeltmenin yolu bunları kamuya taşımak mıdır, hem de bu adam kardeşimiz olduğunu iddia ededursun. Zamanında Ufuk Sabah gazetelerinin umumi müdürüyken gözüne çarpan eksikliklerini bu usulle kamuya mu sunmuş kendine sormak lazım değil mi.

UYARI-UYARI - 02.05.2018 – 13:35

Bu adam Yahudiler gibi. Bir karşıt kamuoyu meydana getirmek için çaba sarf eden biridir. Yorumcuların parçalanmışlığını bıyık altından gülerek takip etmektedir. Merkezle irtibatı olan biri de değildir. Uyanık olun, bu adama prim vermeyin. Eksikleri Allah için düzeltmenin yolu ayıpları kamuya serpelemek değildir. Müminin ayıplarını kapatmanın yolu onu kamuya ifşa etmek değildir. Bu o kişiyi kamu önünde rezil etmenin Yahudice yöntemidir. Azıcık şuurlu kardeşlerimiz bu izinsiz adama itibar etmesinler. Bu adamın görüşlerini, görüşlerine itibar ettikleri muteber hocalarımıza sorsunlar. Selametle.....

UYARI-UYARI: - 02.05.2018 – 13:38

Şuurlu kardeşlerimiz bu adamın yazılarının muteber olup olmadığını varsa imkanları Seyfettin abiye, Hüseyin Kumaş abilere sorsunlar. Çünkü bu adam diğerlerinin görüşüne pek itibar etmez. Ne de olsa abimiz bile kendi çocuğu yaşında bu adama göre.

Cemaatin dışında olan kardeşlerimiz ise bu adamın yazılarına mesafeli olsunlar.

Aziz Kardeş’lerim. Yukarıya aldığım yorum, satırı satırına, kelimesi kelimesi, sarih ismini, soyismini veremediği gibi, herhangi bir remiz ve unvan bile kullanamayacak kadar korkak birisine aittir. Bu yorum herhangi bir küfürnâme en adice nasıl yazılır, bir örneğidir. Bu yorumun üzerinde yorum yapmak, tahlillerde bulunmak, yorumcu’suna değer vermek olur. 

Bendeniz, bu sefîh, sefil, (adam desem adam değil, kişi desem kendisinde “kişilik” yok, “El-hhâ’inü hâ’ifün” fehvasınca nâmerd olmayan birisi) bu zeminde bu andan i’tibâren “Adem’e) mahkûm etmiş bulunuyorum. 

Kendisine, ibâresi, işâreti, delâleti ve iktizasıyla, mükemmel, muknî, enfes cevaplar veren çok değerli yorumcularımız, sizden de istirhamım, bundan böyle bu sefîh’in yorumlarını cevaplandırmayınız. En küçük bir fikir kırıntısı bulunmayan, insicamsız, hiçbir tutarlığı olmayan, sadece küfür ve hakaret için yazılanları cevaplandırmak, abesle iştigal ve zıyâ-ı Vakittir. 

Aczimin Giryesi – 02.05.2018 – 21:18 

UYARICI KARDEŞE-1 Değerli kardeşim, niye telaşlandınız? Hakikati müdafaa edenler yalanlar karşısında telaşlanmaz. Telaşlanan kişinin bir nasırı vardır. Eğer Mustafa Hocaefendi sizce yanlış söylüyorsa bırakın o telaşlansın. Aziz kardeşim, HAKİKATİN HAKARETE İHTİYACI YOKTUR. Siz hakikatin yanındaysanız ne güzel işte, Mustafa Hoca'nın yanlış fikirlerinin doğrusunu ortaya koyarsınız, dersini verirsiniz. Ama böyle yapmıyor türlü türlü hakaretlerle susturmaya çalışıyorsunuz. "Bu adama prim vermeyin, bu adama itibar etmeyin, yazılarına mesafeli olun...” Hakikat böyle mi müdafaa edilir? Hakikat yalan ve yanlışın karşısına doğrular konularak müdafaa edilir. Mustafa Hocaefendinin yazdıkları burada, yanlışlarını bulunuz tek tek cevaplandırınız; inanın güzel bir hizmet yapmış olursunuz. Bunu yapamayınca hakaret ve susturma yoluna sapıyorsunuz. Mustafa Hocaefendiye söylediğiniz sözlere bakınız: “BU ADAM (9 defa), YAHUDİ GİBİ,  ...NIN BİRİ...” Bu bir kardeş üslubu değil. Nezih bir üslup bile değil.

Aczimin Giryesi – 02.05.2018 – 21:21

UYARICI KARDEŞE-2 "Biz”e yakışan nezih ve müeddep bir üsluptur. Değerli kardeşim, HAKİKATİN İZNE DE İHTİYACI YOKTUR. Sözgelimi "Beş vakit namaz farzdır, kılmamak haramdır.” hakikatini söylemek veya bir mevkutede yazmak için bir yerden izin almak şart mıdır? 

Aziz Kardeşim. Elinize, dilinize, gönlünüze ruhunuza sağlık. Yine kılıçlaşan Kaleminizle kördüğümü çözmüşsünüz. Hüvviyetsiz, kimliksiz şahsiyetsize hakkettiği cevabı vermişsiniz. Hani, Sevgili Peygamber’imizin bir du’â’sını hatırlatmıştınız. “Allahım! Hakkı hak olarak göster, hâkîkata uymayı nasîp eyle! Batılı da bâtıl olarak göster, bâtıldan da kaçınmayı nasîp eyle!” Hakk’a ve bâtıla şehlâ gözle bakanlara, hakk’ın ve bâtıl’ın ne olduğunu göstermişsiniz. Rabbim, Sa’ynizi meşkûr eylesin!.. 

Mühim olan sadece sözün hakikat olup olmadığıdır. Hakikat olmayan bir söz izinle söylense bile reddedilir. Çünkü HAKİKAT ŞERİATTIR. Şeriata uymayan her söz merdut, uyan her söz başımızın tacıdır. Müslüman tavrı budur. Kaldı ki Mustafa Hocaefendi, Hazretimizin ocağında tahsil görmüş ve icazet almıştır. Bu icazet, izindir. Hatta vazifedir. Yalnızca hakikati, ehl-i sünnet itikadını ve şeriati anlatma ve yayma izni ve vazifesi. Bunu vaazla da yazarak da yapabilir. Yeni bir izne lüzum yoktur. Bundan sonrasında onun sözleri yalnızca şeriata uyup uymamakla muhakeme edilir. Uyan sözleri alınır uymayan sözleri edep dairesinde tenkid edilir ve kendisi ikaz edilir. Başkaca bir itham ve hakarete maruz bırakılamaz. Selametler dilerim.

Aziz Kardeşim. Çok doğru söylüyorsunuz. İzin ne demek? Asıl emir, tahzîr ve tenzîr vardır. Defe’âtle yazdım. Peygamberimiz sallâ’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Fitneler zuhur ettiğinde, bid’atler söylenir olduğunda, (şeytan’ın tevsilatı (süslemesi üzerine) bid’atlere sünnetmiş gibi tevessül edildiğinde, İmam-ı Rabbânî Evlâdı arasında bile, şeytanın süslemesiyle nâfileler farz yerine geçirilmiş, farzmış gibi muamele görmeye başlanıldığında, ilim ehilleri ilimlerini izhar etmelidirler. Bunu yapmayanlara, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların la’neti üzerlerine olur, Allah, onların farz veya nâfilelerini asla kabûl buyurmaz,” diye şiddetle tahzîr ve tenzîr buyurmuştur. 

Ertuğrul – 03.05.2018 – 01:25

(UYARICI) Remziyle yazan ne idüğü belirsiz Nekre (bilinmeyen belirsiz) şahsa!!!!

Sen kimsin necisin? Hangi değirmenin çarkına su taşıyorsun? Bir defa Mustafa hocamız gibi, açık hüviyetinle ortaya çık da, kim olduğunu önce bilelim. Sözüne ne derece itibar edilir anlayalım hele...

Girye arkadaşımızın dediği gibi çamur atıp demagoji (mugalata) yapmayı bırak da, hangi sözünün yanlış olduğunu söyle. Esas o dediğin taktik sende, adın belli değil sanın belli değil, izbe bir köşeye sinmiş atıp tutuyorsun. Mustafa Hocamızı senden öğrenecek değiliz. H.AR abimizin bile tebrik edip yazılarını dikkatle takip ettiğini ifade ettiği zata sen kimsin ki laf ediyorsun. Lüzum olsa, o muktezi ikazaatı yapamaz mıydı? Kem söz sahibine aittir, sana da hadi oradan git işine diyorum.

Azîz Kardeşim. İşte benim haftalardır, görmek istediğim ERTUĞRUL BEKTAŞ Beyefendi budur. Elinize, dilinize, gönlünüze sağlık. Gerçek ehl-i Sünnet mensupları, İmam-ı Rabbânî Evlâdı, ihdâ, irşâd ve teblîğ vazifesini yerine getirirken, hâ’inlerden ve levmedenlerin levminden korkmazlar. Zât-ıâliniz bunu defe’atla isbat etmiş bir kardeşimiz’siniz. Sizden daha da fazlasını beklemek hakkımızdır zannediyorum. Selâmetle ve derin muhabbet ve hürmetlerimle... 

UYARI: 03.05.2015 – 10:02

Mümin müminin ayıbını kapatır. Ama eksiklikler usulüne göre giderilir. Basit bir mantıkla çocuğunuz evde gördükleri bir takım aile içi problemleri, sıkıntıları mahalleye çıkıp avazı çıkıncaya kadar bağırsa-anlatsa nasıl olur bir düşünün. Bu adamın yaptığı da aynısıdır. Kendisi önceki yazılarında üstazımızı sebatayist gösteren bir kitabın yazarını bulup bu yanlışlığı düzeltmek için nasıl çaba sarf ettiğini yazmıştı. Bu kadar hassas bir adam tespit ettiği eksiklikleri öncelikle neden cemaat merkezindeki abiyle görüşerek veya ona yakın olan kendisinin de pekala tanıştığı Kumaş-Alkan abiler gibi kişilerle görüşerek çözme yöntemini seçmiyor. Yine önceki yazılarında bu adam Kemal abimizin tabiri caizse sağ kolu mesabesinde olduğunu yazdı. O zaman her hususu Kemal abimize danışıyordu. Şimdi ne değişti. Her şeyi kamuya anlatıyor. Bundaki amaç farklı olabilir mi. Şuurlu kardeşler bu adamın amacını iyi anlayın. Bu fitne hem de hizmet adı altında yapılıyor. Uyanık olun, alet olmayın.

Aczimin Giryesi – 03.05.2018 – 18:26

UYARICI KARDEŞE-3 ZIMNEN KABUL. Değerli kardeşim, telaşınız beni hayrete düşürüyor. Dönüp dolaşıp "AYIPLARI KAPAMAK”tan bahsediyorsunuz. Bu tertemiz yolun bir mensubu olarak dolu dolu "O ayıplar katiyyen yoktur.” denilemeyip sadece ve daima "ÜZERİNİ KAPAMAYA, EL GÜN ÖNÜNDE TARTIŞMAMAYA” çağırmak, "KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR” tavrına zorlamak beni fena hâlde üzüyor. Bu tavrınız bir kabuldür aslında. Meğer üzeri örtülmesi gereken ne çok ayıp varmış da biz bilmiyormuşuz. Resulullah Efendimizin (sav) en mahrem tarafları bile kitaplara yazıldı; korkacak bir şeyi var mıydı? Silsile-i saadatımızın hayatında ifşasından ürktükleri "ayıp”lar mevcut muydu? İstediğin kadar didikle, yüzleri ak, alınları açıktı. "Hayır, ayıplar yok.” diyemeyip zımnen kabullenerek "Ayıbı kapa, konuşma, sus!” diyebilmek sizin de vicdanınızda bir yerleri titretmiyor mu? "Bu süt beyaz camiada bu ayıplar niye var?” diye sorarak işe başlayabilirsiniz. İfşaya da gerek yok hem. Selamlar kardeşim.

Aczimin Giryesi – 03.05.2018 – 18:31

UYARICI KARDEŞE-4 NOT: Cevabî yorumunuzu okudum. Cevap vermemi îcâp ettirecek yeni bir şey göremedim. Sizin inandığınıza sıkı ve gözü kara sarılmanızda hürmete şâyân bir taraf hissediyorum. Ve bunu değerli buluyorum. Tekrar selam ve hürmetler kardeşim.

DİYANET’DE YENİ BİR DEVİR!... 

Seçici -04.05.2018 – 00:42

Sayın Akkoca, sizden beklenen yazılar işte böyle olmalı teşekkür ederim.

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/30) 

ACİZ GİRYE CEVAP-1: 04.05.2018 – 14:17

Sana daha önce de yazmıştım ama hala anlamamışsın. Hz. Osman Efendimizin şehadetiyle başlayan Hz. Muaviye meselesini iyice bir daha oku bakalım. İki tarafta hakikati söylemişti şeriata göre. Daha doğru görüş Hz.Ali Efendimizin içtihati olmasına rağmen olmadı değil mi. Neden peki olmadı. Her hakikat her kafana uyduğu zaman ortaya atılmaz da ondan. Hz. Ali veya Ömer Efendimiz bir haramdan kaçmak için 10 helali terk ettim buyuruyor, şeriata göre terk etmesine gerek yok değil mi ama neden terk ediyor. Bir kötülüğü defetmek 10 menfaati celbetmekten hayırlıdır. Ben eksik yok demiyorum senin dediğin gibi kim şeriatı inkar ediyor. Bunların halledilmesi yöntemini eleştiriyorum. Senin gibi düşünenler şeriatın doğrusunu söylüyorum diye adına da hizmet deyip fitneye sebep oluyorsunuz. Eleştirim bu yoksa başka bir şey değil. Bir sürü insanın bu nezih camia karşısında suizan sahibi olmasına neden oluyorsunuz.

ACİZ GİRYE CEVAP-2: 04.05.2018 – 14:22

Daha önce attığım bu yazıyı bir daha oku: bu yazıda ben şeriatı kenara mı atıyorum, yine iyi oku yöntem ve üslubun farklı amaçları çağrıştırdığını söylüyorum. "

Mümin müminin ayıbını kapatır. Ama eksiklikler usulüne göre giderilir. Basit bir mantıkla çocuğunuz evde gördükleri bir takım aile içi problemleri, sıkıntıları mahalleye çıkıp avazı çıkıncaya kadar bağırsa-anlatsa nasıl olur bir düşünün. Bu adamın yaptığı da aynısıdır. Kendisi önceki yazılarında üstazımızı sebatayist gösteren bir kitabın yazarını bulup bu yanlışlığı düzeltmek için nasıl çaba sarfettiğini yazmıştı. Bu kadar hassas bir adam tespit ettiği eksiklikleri öncelikle neden cemaat merkezindeki abiyle görüşerek veya ona yakın olan kendisinin de pekala tanıştığı Kumaş-Alkan abiler gibi kişilerle görüşerek çözme yöntemini seçmiyor. Yine önceki yazılarında bu adam Kemal abimizin tabiri caizse sağ kolu mesabesinde olduğunu yazdı. O zaman her hususu Kemal abimize danışıyordu. Şimdi ne değişti. Her şeyi kamuya anlatıyor.

Şahıs, yukarıda cevâbî yorumunu, Aziz Kardeşimiz, “Aczimin Giryesi” unvanıyla yorumlarda bulunan Değer’li Kardeşimize tevcih ettiği için, kendisine herhangi bir cevap vermeyeceğim. Hakkettiği cevabı Değer’li Kardeşimiz elbette verecektir. 

Hani, hep izin deniliyor ya, Seyfeddin Alkan, Mehmed Arıkan, Hüseyin Kumaş hoca’larımız ve bendeniz, İstanbul’un muhtelif camii’lerinde va’az etmekteyiz. Emekli vâiz’ler, va’az ettikleri camii’lerin bağlı bulunduğu il veya ilçe müftülüklerinden, cârî mevzuat iktizası izin alırlar. Başkaca hiçbir makam ve mevki’den izin almaları sözkonusu değildir. Seyfeddin Alkan Hoca’mız, emekli olduktan sonra, Eyüp Sultan, Merkezefendi Camii’lerinde, Hüseyin Kumaş Hoca’mız İstanbul-Kadıköyü, Osmanağa Camii’nde Merkezî Sistem’de, Mehmed Arıkan Hoca’mız son yıllarda İstanbul-Ümraniye Camii’lerinde, alakalı müftülüğün izniyle va’az’larına devam etmektedirler. 

Şahsa cevap olarak değil ama, meraklıların bilgisine arz ederim.