Pek Muhterem, “HOCAM”, Remzini kullanarak yorum’larda bulunan Kardeşimiz: Benim, Cehl-i Mürrep’te itham ettiğim kişi, her şeyimi borçlu olduğum, bütün benliğimle kapılandığım, Haz.Üstaz’ımızın, Nisbet-i Ma’neviyye ve Nisbet-i bâtıniyye ile, Üveysî olarak, merbut bulunduğu, mürşid-i Kâmil’i, müceddidi, Müceddid-i Elf-i Sânî, İmam-ı Rabbânî, Ahmed-ü Faruk es-Sirhindi (K.S.) Efendi Hazret’lerine hâşâ! “cahil ve sahtekâr,” diyen ehl-i Dalâletten ve ehl-i bid’atten olan şahıstır. Aynı hezeyan ve herze’leri tekrar ederse, kelime dağarcığı çok geniş, Lisan-ı Arap’ta, daha ne kadar zem kelimesi varsa o kelime’leri de kullanarak bu densizin haddini bildiririm. Bu zemine şöyle veya böyle, katkı veren her Kardeşim, benim velîni’metim’dir. Çok incinsem-incitilsem dahî, ben kimseyi inciltmem.

Pek Muhterem, Faruk Karabey Kardeşimiz: 

06.11.2017, saat 22.23 i’tibariyle yaptığınız yorumun cevabıdır: Aziz Kardeşim, Yukarıda, “HOCAM”, Remziyle yorum yapan Değer’li Kardeşimize verilen cevap, sizin için de geçerli bir cevaptır. Bu zemine daha fazla katkı vermenizi istirham ederim. Efendim... 

Geçen hafta bu köşe’de ve bu sütun’larda, “Abdullah Haksöyler, “müste’âr ismiyle, yorumlarda bulunan Değer’li Kardeşimizin yorumlarına, bu zeminin yorumcu’larından üç Muhtarem zât, kendi bakış açılarıyla, cevap vermişlerdir. Aziz Kardeşimiz, Osman KARAMAN Beyefendi, 06.11.2017, saat 15.02 i’tibariyle aşağıdaki yorumu yapmıştır; “Kendisine “Haksöyler”, Remzini seçmiş edep yoksunu müfterî şahsa göre, Merhum Kemal Beyağabey güyâ zamanında nice ma’nevî katliâm’lara imza atmış... İnsan Allah’tan korkmaz kuldan utanmazsa, hayatta olmayan ve cevap verme imkânı bulunmayan insanlara fütursuzca bühtan ve iftira etmekten imtina etmez. Resûlullah’ın “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” emrinden hiç haberi de yok demek ki... Burada kimse’nin Cennetmekân Kemal Ağabey için hatasız günahsız, dediğine şahid olmadık. Sağlığındayken kendisinin de hâşâ! “ben hatasızım, günahsızım,” diye bir beyana sûreti katiyye’de vâkî olmamıştır. Hal böyleyken, kendi kendine hüküm vererek, 40 yıl, bu Câmia’ya hizmet etmiş, ağabeylik yapmış bir zata âdice iftira atmak için, herhalde utanma ve ahlâk hislerinden zerre kadar nasipdâr olmamak gerekir. 

“Hocam”, Remziyle yorum yapan Değer’li Kardeşimiz: 

“Muhammedün Beşerun, Veleyse Ke’l-Beşeri, Belhüve, Yâkûtetün, Ve’n-Nâs-ü Ke’l-Haceri,” Muhammed aleyhisselâm evet, bir insandır. Ama, hâşâ! Benim, senin gibi insanlar’dan değildir. Diğer insanlar, adî birer taş gibidirler, Peygamber ise, yakuttur. (İmam-ı Bûsirî’nin beytinin ikinci bölümünü bendeniz ilâve ettim. Bu kâide’den hareketle, Peygamber’lerin vârisleri hâkîkî ehl-i Sünnet uleması da böyledir. Peygamber’imiz, “âlimler, Benim vârislerimdir. (doğrusu, âlimler, Enbiya’nın, (Peygamber’lerin) vârisleridir) buyurduğunu duymadın mı? Hiç. Kemal Abide binlerce genç’in ehl-i Sünnet üzerine yetişmesine vesiyle olmuş alim bir zattır, bundan hiç şüphe yoktur, ama bu demek değildir ki hatasız günahsız, lakin yaptıkları hali hizmet nedeniylede Peygamber’in varislerinden biridirler, onlarda insandır ama senin benim gibi boş insanlar değildirler, dolu insanlardır, ona göre edeple konuşup, basit bir insan mesabesinde koymamak gerekir, yine belirtiyorum hatası günahsız konumuna koymak değildir bu. 

(Paragraf’taki imlâ hataları, yersiz işaret veya işaretsizler, büyük harf-küçük harf ve metindeki insicamsızlık, za’af-ı Te’lif, bütünüyle Muhterem Yorumcu Kardeşimize ait’dir. Kendileri her konuda iddialı bir zât olduklarından –diğer yorumcu’larda bilgisayar klavye hataları, noktasızların noktalanması, noktasız harf’ler’den noktaların izâlesi tashihi yapılırken.- hiçbir şekilde yorumlarına-yazılarına müdahale edilmemiştir.)

“ERTUĞRUL”, Beyefendi Kardeşimiz, 08.11.2017, saat 01.16 i’tibariyle Abdullah Haksöyler Kardeşimizin yorumuna bir başka pencereden bakmış ve şu yorumu yapmıştır; “Abdullah Haksöyler’in yazdıklarında edebe, ahlaka aykırı bir şey görmedim. Sâniyen gösterilen tepki’den belli ki, bizde tenkide tahammül yok. Halbuki, müspet (yapıcı) tenkîd İslâm’ın ruhunda var. Haz.Ömer Sahabe’ye “ne hatam varsa söyleyin,” dedi. Bizdeki liderler, adeta, “Lâ Yüs’el, Ammâ Yef’al,” kabul edildi. 

Üçüncü olarak Millet’in ve Câmia’ların kaderine hükmedenlerin tahlili (analizi) yapılır, bundan gocunmaya gerek yok. Tarih İlmi bundan bahseder. Bir Pâdişahı ele alır “şunları doğru yaptı bunları yanlış yaptı,” der. 

Aynı konuda, her bir yorumcu kendi pencerelerinden, ayrı ayrı, pencere’lerden bakınca, işte böyle fark’lı yorumlar ortaya çıkıyor. 

Bu zeminde, benim vazifem, yorumcu’ların yorumlarında, Şer’i Şerif’e, Kur’ân’a, Sahîh Hadis’e (Sünnete), müçtehid’lerimizin İçtihadına (Kıyas) ve İcmâ-i Ümmete, ehl-i Sünnet’in umûmî kavâidi’ne, Peygamber’imizden i’tibâren, Haz.Ebû Bekr, es-Sıddîk radiya’llâhu anh, vasıtasıyla teselsül eden, Zikr-i Hafî’nin, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin esâsâtı, düstûrlarına muhalif bir şey görürsem, müdâhale eder tashîh ederim.

Değer’li, Ertuğrul Beyefendi Kardeşimiz. 

08.11.2017, saat 01.29 i’tibariyle yaptığınız yorumun cevabıdır: 

- Kişi’lerin, dînî ve dünyevî ilimler’de, hangi derece’leri ihraz ettiklerini ölçmek için, henüz, objektif bir kıstas tesbit edilememiştir. Kişilerin, ilmî derinlikleri izâfîdir, neye göre, kime göredir? Merakınızı gidereyim, Merhûm, Kemal Kacar Beyağabeyimiz, müsbet ve dînî ilimler’de, Sizin “Sevdiğiniz,” diğer ağabey’lerden kasdınız kim veya kimlerse”, onlar’dan kat be kat, daha üstün bir âlimdi. 

- Azîz Kardeşim. “İlmü’l-EVVELÎN, VE’L-ÂHİRÎN,”e sahip olma, Şîa’nın, râfizî’lerin, 12 imam ve Gaybûbetü-i Kübrâ’da, sırlanan, İmam-ı Muhammed-i Ma’sum adına, vekilleri, dînî Liderlere hamlettikleri bir hususiyettir. Merhûm Kemal Beyağabeyimiz, hiç şüphe yoktur ki, “Su katılmamış,” bir ehl-i Sünnet mensubuydu. Bu satırların Yazarı Kardeşiniz, 50 yıldan beridir, ehl-i Sünnettin ikâmesi için, uğraş vermiş, başta Şîa, râfizî’ler olmak üzere, ehl-i Sünnet dışındaki bütün Fırak-ı Dâlle ile kelle koltuk’da mücadele etmiştir. İsmet Sıfatının münhasıran Peygamber’lere aid olduğu, İmam’ların, ma’sûm ve masûn olamayacakları, gaybı yalnız Allah’ın bileceği, Peygamber’lerde ve velîlerden ba’zılarına, Allah’ın bildirmesiyle, ba’zı, gayıplara muttalî olabileceklerine dâir, yüzlerce makale yazdım. 

Bendeniz, nerede ve ne zaman, şer’î bir meselede veya tasavvufî bir mes’ele’de, Merhûm Kemal Beyağabey’i me’haz (referans) göstermişim? 

- Aziz Ertuğrul Kardeş! “İnsaf Dinin yarısıdır,” denilir. Bendeniz, sizi, hep, munsîf, Adil, Hakşinas, iz’an ve şuur sahibi, biri olarak tanıdım. Bu Yorumunuzda bendenizi, Sâsânî, Förs, acem, ahund, mollâ, Gulat-ı Şîa’dan, birisi gibi göstermişsiniz. Canınız sağolsun!... 

Daha önceki yorumlarınızda da, Merhûm, Kemal Beyağabeyimizi sevmediğinizi açıkça ifade etmiştiniz. Sevip-sevmemek, sizin bileceğiniz iş, takdîr elbette sizindir. Ne var ki, insafı elden bırakmayınız. En azından, Merhûm, Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’a gösterdiğiniz, adalet ve insafın, %10’unu da, Kemal Beyağabeyimize gösteriniz. 

Değer’li Kardeşim. Yorumunuzun en güzel satırları, şu satırlardır; “Netice, sevabiyle, günahiyle ahirete intikal etmiş, bütün büyüklere, Allah’tan rahmet diler, gafûr ismiyle muamele etmesini niyaz ederiz. Tarih, ibret almak içindir, denir. Yazdıklarımızın gayesi de budur... 

“GÜZEL İNSAN!” Ma’lum-uâlî’leri, Cenab-u Hakk, Habîb-i Edîbi, Sevgilisi, Haz.Muhammed-Mustafa salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimize, diğer Rûsûl’e hitap buyurduğu gibi,  “Yâ Nûh, Yâ İbrahim, Yâ Mûsa, Yâ İsâ,” örneklerinde olduğu gibi, “Yâ Muhammed,” diye hitap buyurmamış, “Yâ Eyyühe’r-Resûl,” veya “Yâ Eyyühe’n-Nebiyyü,” diye hitap etmiştir. 

“GÜZEL İNSAN!”, Adınızla, soyadınızla, ya da, Adınızın baş harfi ve soyadınızı tasrîhan, burada zikretmeyi uygun bulmadım. Lütfen, benim, size yakıştırdığım, bu remzi, müste’âr ismi, lütfen kabul buyurunuz, Efendim... 

1) Haz.Üstaz’ımızla teşerrüf ettim ve fakat, Rahle-i Tedrisinde bulunma şerefine nâil olamadım. Bendeniz, 1957 yılının son aylarında, Hazreti Üstaz’ımızın Tedrisat sistemine dâhil olduğum, intisap ettiğim de, henüz, 11 yaşında bir çocuk idim. Haz.Üstazımız, 1957, Bursa tertibinden sonra, Kütahya Hapishâne’sinde, 59 gün mevkûf kaldıktan sonra, diyâbet rahatsızlığı da akûd hale geldiği için, bizzat Tedrisat’dan bilvasıta, -Talebe’sinden bir-iki kişiye ders okutuyor, onlar da başka mekânlardaki talebeyi okutuyorlardı.- Tedrisata geçmişlerdi... 

2) Bekir Topaloğlu için, Rabbimin vâsî rahmetini dilerim. Allah taksiratını afv buyursun. Kendilerini, hayatta olan-olmayan, arkadaşlarını incitici, rahatsız edici tenkid’lerden korumak isteyenler, 1959, yılında, Ebediyyete intikal etmiş bir Zât-ı Muhterem’e, hiç de, hakketmediği, şen’î iftiralarda bulunmamalıydılar. Yine de, bizler, Resûlullah’ın tavsiyesine uyarak “Ölüleri hayırla yâd etmeliydik.”

3) Güzel İnsan. Denilir ki, “Hep de çok sakınılan Göze Budak Batarmış,” Türkçe-Osmanlıca, kelime terkip ve teşbih’lerde, her ne kadar bütün dikkatimizi teksîf ediyorsak da, yer yer, hata’lara düşüyoruz. Bundan sonra, işimizin çok daha zorlaştığını i’tiraf etmeliyim. Artık, bundan sonra, yücelere taht kurmuş “Güzel İnsan’ın”, iki Kartal gözü üzerimizde olacak, daimî murakabesi altında olacağız. 

4) “Doz aşımına, ifrat ve tefrit, ikaz ve ihtarınıza bundan sonra, a’zamî dikkat gösterilecektir. Ba’zen, çok hassas olduğumuz mese’lelerde ve zevât hakkında, sinir uçlarımızı tahrik ediyorlar. İlm-i Kelâm’a aid temel eser’leri tetkik ettiğimizde, Allah’ın Zatı ve sıfatı hakkında, İslâm-küfür çizgisindeki pek çok mes’ele, mücâmele ile tartışılmıştır. 

Teveccühünüze lâyık olmaya çalışacağız. Bilmukabele, selâm ve muhabbetlerimi arz ederim. Lütfen kabûl buyurunuz. Efendim. 

Değer’li, Ali OSMAN Kardeşimiz, 07.11.2017, saat 00.51 i’tibariyle ve “Yorumcu’lara Cevaplar ve Mutala’alar!... (3/52)” serisiyle alakalı olarak yorumunuza-sualinize cevaptır. 

Aziz Kardeşim. Muzdarip olduğunuz mevzu, teknik bir mes’ele’dir -İşin tekniğiyle alakadar olanlarla istişâre etmenizi tavsiye ederim. 

Değer’li, Ertuğrul Kardeşimiz. 09.11.2017, saat 17.45 ve 22.00’de yaptığınız yorum’ların cevabıdır: 

Asıl, Bendeniz sizlere teşekkür ederim. Haklısınız, tarih ve saat yerine seri no: vermek benim için çok daha kolay. Fakat, ba’zı, yorumcu’larımız, daha önceki yorumlarla hiç alakası olmayan konularda da yorum yapıyor veya sual tevcih ediyorlar. Bu bakımdan, yeni bir usûl buluncaya kadar böyle devam ettireceğiz. İnşâ Allah!...