“HOCAM,” Remziyle, 20.09.2017, saat 16.24, 20.09.2017, saat 16.25, aynı tarihte ve saat 16.26 ve 16.27, i’tibariyle yaptığınız Yorum’larınıza cevaptır: Merhûm, Büyüğümüz, Cennetmekân, Kemal Beyağabeyimizle, Merhûm Hüseyin Kaplan Ağabey’in ihtilafları sırasında, İnşâ Allah! idrâk edebilirsin! “Def-i Mazarrat, Celb-i Menfe’atten Evlâdır,” Mecelle-i Ahkâm-ı İslâmiyye fahvasınca, devr’in Büyüğünün, izni, emri ve bilgisi dahilinde, Hüseyin Kaplan Ağabey ile münasebetlerim, bir Ağabey-kardeş münasebeti olarak devam etmiştir. Söylediklerimin şahidi, devrin Büyüğünün, naibi, durumundaki, hâlen, hayatta olan, Muhterem Hüseyin Kumaş Hocamızdır. Başkalarının görüşleri aslâ beni bağlamaz. 

Benim bu Köşe’de, bu sütûnlarda kendisine cevap verirken bile ismini anmadığım, sizin ismini zikrettiğiniz, zât, Merhûm Büyüğümüz, Cennetmekân, Arif Ahmed Denizolgun’un irtihali üzerine, “Bir Mevtâ’nın ardından,” başlığıyla, Büyüğümüz, daha önceki Büyüğümüz hakkında şen’î, iğrenç ve aslâ, aslı-astarı olmayan, iftira ve bühtanlarla  dolu bir yazı yazdı. İnternet Site’lerinde, hızla, döndürüldü. Sizler, hepiniz, “Dut yemiş bülbül gibi,” susarken-susmayı tercih ederken, en ağır bir şekilde, cevaplandırdım, ağzının payını hakkettiği gibi, verdim. (Lütfen, arşivlere müracaat ediniz)... 

Doğrudur, yanlıştır, tartışmam, “İslâm’ın şartı beştir, altıncısı, haddini bilmektir,” denilir. Herkes haddini bilecek! Siz de haddinizi biliniz! “Ürmesini bilmeyen kelp sürüye kurt da’vet eder,” denilmiştir. Büyüklerimizi himâye, sizlere kalmış ise, onlar adına, çok üzülürüm. Filhakîka on’ların sizin gibi, bir takım süfehâ ve humekâ’nın vikâye ve himâyesine asla ihtiyaçları yoktur. 

Ehl-i Sünnet akîde’lerine, Yolumuzun esâsatına (umdelerine) uygun hareket ettikleri müddetçe, bütün dünya’nın şerirleri ve sizin gibi ahmak dost’ları bir araya gelseler bile, i’tibarlarından zerre miktarı bir şey zayi etmezler. Altın bir an için çamura düşse silersiniz, altın yine altındır. Teneke veya paslı demir, ne kadar altın suyuna bastırırsanız batırınız, yine tenekedir, yine paslı demirdir. 

“HOCAM,” Remzini kullanıyorsun, bu zeminin formatı gereği bu en tabiî hakkınızdır. Nerede ve kimlere hocalık ediyorsunuz, müktesebatınız nedir, bilmiyoruz. Eğer bir yerler’de, talebe okutuyorsanız, ya da İhvan’a sohbette bulunuyorsanız, vay! O, talebe’nin haline, vay! o, ihvanın haline... 

Belli ki, şahsıma, derîn bir kin, buğuz ve gayzınız var. Felah kabûl etmez, hasediniz var. Sebebini bilmiyorum, merak da etmiyorum. Ama, “Mûtû Bigayziküm,” fahvasınca, kin, buğuz ve gayzınızla, ölseniz dahî, hasedinizle, kudursanız bile, Rabbim, ömür ve sıhhat ihsan buyurursa, Yazılarıma, Va’az’larıma, Sohbetlerime, Konferans’larıma devam edeceğim. İnşâ Allah! 

“ÜVEYS,” 20.09.2017 saat 23.56, Ertuğrul 21.09.2017, saat 01.55, Osman Karaman, 21.09.2017, saat 08.59 i’tibariyle, yaptığınız yorumlarınızda, “Hocam,” Remziyle yorum yapan kişiye hakkettiği cevapları lütfetmişsiniz. Ağzınıza sağlık, hepinize sonsuz teşekkürler... 

“Hayru’L-Kelâm, Mâ Kalle ve Delle,” (Söz’lerin en hayırlısı, az ve delâleti olandır.) “Üzüm hoşafına, laf salatasına, karnımız toktur,” Darb-ı Masalı da aynı şeyi ifade eder. 

“Hocam,” Remzini kullanan arkadaş, güya, Ertuğrul Kardeşimize ve Osman Karaman Kardeşimize, yorumlarına cevap yetiştiriyor. Fakat, ortaya hiçbir yeni fikir koymadığı gibi, yeni kelimeler ve cümleler de, kurmuyor. Ortaya yaptığı yorum’da, hangi fikirleri, -fikir de denmez ya,- aynı kelime ve cümleler’le, ifade etmeye çalışıyor. (Yüzseksen kerre bile olsa, tekrar güzeldir,” fakat, güzel şeyleri tekrar güzeldir. Güzel olmayan, herhangi bir şey ifade etmeyen, kişinin, aczinin ifadesi, Za’af-ı Te’lif ile ma’lûm, ibareler kabak tadı veriyor, tahammül sınırlarını aşıyor. Akşam-sabah Kabak Yemeğinin meziyetlerini anlatmaya kalkarsak, hem bu zemine yazık ederiz, hem de, bu zeminin müdâvimi kardeşlerimize haksızlık ederiz. 

“İSTANBULLU-3” Remziyle, 22.09.2017, saat 01.03 i’tibariyle yorumlarda bulunan Değer’li Kardeşimize cevaplar; 

Aziz Kardeşim. Nâfile namaz’lar hususunda, nâfile namazlar, Revâtip Sünnet’lerin –ki, beş vakitte, kıldığımız farz namazların öncesinde ve sonrasında kıldığımız, müekked ve gayr-i Müekked sünnetlerdir.- haricinde kalan teheccüd, duhâ (kuşluk) ve Evvâbîn namazları da dahil bütün namazlardır. Bu nâfile namazların en efdali, teheccüd namazıdır. Teheccüd Namazı, Hasâis-i Resûl’den olup, Sevgili Peygamber’imiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimize farz idi. 

Nâfile namazlar için, Şer’î hüküm, Hadis-i Kudsî’de Rabbimiz, buyuruyor ki, “Farz’ları eda etmekle, Kulum, benim azabımdan kurtulur, nâfilelerle bana takarrub eder (yaklaşır). Hükm-ü Şer’î odur ki, nâfile ibadet’lerin terki halinde kul, zemmolunmaz, kınanmaz, azaba düçâr olmaz. Nâfile ibadet’lere, “tekarrub-u ile’llâh”tan başka, herhangi bir ma’na, yüklenmemelidir. 

Kardeş’lerimin, bu zeminde yorum yapan, sual tevcih eden değer’li fikir adam’larımızın, ısrarlı sualleri karşısında, “Dokunulmaz,” kabûl edilen, ba’zı, konular hakkında doğruları yazdığınızda, afv buyurunuz, eşek arısı yuvasına çomak sokmuş gibi, bütün eşek arıları üzerimize çullanıyor, sokulmadık yerimizi bırakmıyorlar. 

“Mektuplar ve Mesâil-i Mühimme,” ile, “Du’â ve İbâdetler,” Risâleciği hakkında ba’zı ipuçları verdim. İşâret buyurduğunuz, “Mektuplar ve Ba’zı Mesâil-i Mühimme’nin ve “Du’a ve İbâdetler,” Risâleciğinin, Kemal Bey Ağabeyimizin tasdiki ile neşredildiğine inanmıyorum,” ifadesi, kimseyi, kimseleri, itham etmeden atılmış bir işâret fişeğiydi. 

“Mektuplar ve Ba’zı Mesâil-i Mühimme,” Risâle’sinin, devrin Büyüğü, Merhûm, Muhterem, Beyağabeyimizin tasdîkîyle neşredildiğini iddia eden Kardeş’lerimizin, bu Risâle’nin, 12. Sahifesinde, 1-rakamı verilip de, “Ma’lûm olmak lazımdır ki: diye başlayan Bölümüne, bir izah getirmeleri gerekirdi. Ben bekliyorum, bir müddet daha bekleyeceğim... 

Diğer taraftan, “Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye edilen Du’a ve İbâdetler,” Risaleciği, hakkında, bir hüküm vermeden önce, bütün Kardeşlerimden ve bilhassa, hararetle, bu Risâle’leri, müdafaa eden, Değer’li Kardeşlerimden yorumlarını bekliyorum. Üstelik kendilerine yardımcı olmak gayesiyle, ba’zı, ipuçları da vereceğim. 

“Mübârek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye edilen Du’â ve İbâdetler,” denildiğine göre, sormak lazım değil mi ki, kim tavsiye etmiş, ne zaman tavsiye etmiş, tavsiye yazılı ise me’hazu ve kaynağı nedir? Yazılı değil de, şifâhî ise, kimlere tavsiye edilmiş ve kimler bu tavsiye’ye şahidlik etmiştir? 

“Muharrem ayının 1. gününde her birinde besmele çekerek bir def’ada 1.000 (bin) İhlas-ı Şerif okuyanları, Cenab-ı hak lütfuyla-Keremiyle huzuruna bu âlem’den kul borcuyla götürmeyecektir.” 

“Niyet eyledim Yâ Rabbî Senin Rızâ-i Şeref’in için Namaza. Herhangi bir Komşunun ve din Kardeşimin veya herhangi bir kimse’nin, bana hakkı geçmiş ise, bu hakkın ödenmesi için, Allâhü Ekber...” 

“Bu namaz, mü’min ile münafığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar hidayete ererler. Münâfıklar bu namazı kılamazlar. Bu namazı kılanın kalbi ölmez.” “Bu 30 rek’at namaz, Resûlullah Efendimizin, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin berberi Selmân-ı Pâk radiya’llâhu anh Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.” 

“Bu hâcet namazı 100 rek’at kılınır ve İhlâs-ı Şerif’ler 10’ar adet okunursa veya 10 rek’at kılınır İhlâs-ı Şerif’ler 100’er adet okunursa, bunu yerine getiren mü’min, Huzur-u İlâhî’ye namaz borçlusu olarak çıkmaz.” 

“Ana Baba haklarının ödenmesi için kılınan namaz!” 

“Husamâ Namazı, kıyâmet günü hak iddia edenlere, Bu namazla mukabele edilir. Mübârek gece ve gündüzlerde ihmal etmemelidir.” (ihmal edilmemeli,) olmalıydı. 

Bu zemine katkı veren bütün katılımcıların ciddî yorumlarını bekliyorum. 

Değer’li Kardeşimiz, ERTUĞRUL Beyefendi, 24.09.2017, saat 22.12 i’tibariyle yaptığınız yorumun cevabıdır: 

Bildiğiniz gibi, artık, yorumcu’ların yorumlarını cevaplandırırken, yorumu yaptıkları tarihleri gün ve saat olarak verebiliyoruz. Bu zeminin daha da, zenginleşmesi için, tavsiyelerinizi beklerim. Efendim...