“ACZİMİN GİRYESİ”, Müste’ârı ile yorum yapan Pek Muhterem ve Aziz Kardeşim. 23.03.2018, saat 10.25 i’tibâriyle yaptığınız yorumda: 

“Muhterem Hocam, Hac, Umre, Kermes başlıklı yazılara başlayalı beri bu yazınızda anlattığınız hususlara gelmenizi bekliyoruz. Nihâyet geldik. Maalesef, para müthiş bir güç. Bütün ölçüleri darmadağın edecek kadar. Ben Câmia’mızda hac hakkında “Aslolan bir kerre farz hacc’a gitmektir; ikinci def’a veya Umre’ye gitmektense oraya harcayacağınız parayı hizmetlere vermek daha efdaldir,” denilen vakitlere yetiştim.” (Bir zamanlar, İstanbul’un, Salâtîn Camii’lerinde, şakıyan bülbüller, Hüseyin Kaplanlar, Seyfeddin Alkanlar, Mehmed Arıkanlar, “Burada farz olan hizmetleri ihmal ederek Umreye, Nâfile Hacc’a giderseniz, Allah sizin bu Umre’nizi aslâ kabul etmez,” diye Camii’leri gümbür, gümbür, inletirdiler.) 

“Ama bir gün seyahat şirketimiz olunca Umre ile yatar kalkar olduk. Umre’ye teşvîk için ne keramet hikayeleri duyduk bir bilseniz. Tahsis edilen uçağı doldurmak için hoca’lara büyük baskı yapılıyor ki, onlar da cemaatlerine baskı yapıyor. Şimdi her ay Umre’ye giden derviş kardeşlerimiz var. Bir hoca arkadaş ben’den yardım istedi; tekâmüldeki oğlunu Umre’ye götüreceklermiş, para da yok, dostlardan yardım bekliyormuş. Çocuk mahcup olmasın diye çalmadık kapı bırakmıyor. Artık Umre, bir ibâdet değil, en garanti para toplama yollarından biri yapıldı. Yanlışlık karşısında kahroluyoruz ama elden bir şey gelmiyor.” 

“ACZİMİN GİRYESİ”, 23.03.2018, saat 10.49 i’tibâriyle Yorumunuz: “Kermesler ayrı bir kanayan yara haline geldi. Buyurduğunuz gibi neredeyse her hafta Kermes da’vetleriyle bunaldık. Telefonumu şu anda açıp göstersem hiç yoksa on adet Kermes reklâmı vardır. Gülünç olan kendi elimizle yaptığımızı gidip yine kendimiz satın alıyoruz. Kurban etinin ticarete çevrilmesi ise bizi aşar, âlim değiliz. Fakat şunu anlayacak kadar bilgi öğrettiler; kadın-erkek ihtilâtı haramdır. Kermeslerde hizmet gören hoca-hocahanım diğer ihvan ve ahavât ister istemez iç içe. O hizmetin görülmesi için bu kaçınılmaz. Müşterilerin kadın-erkek ayrılması zâten imkânsız. Her türlü insan geliyor, haremlik selâmlıktan zırnık haberi olmayanlar da var ve ısrar edilirse böyle müşteriler kaybedilir. Oysa hedef kazanmaktır ve tek müşteri kaybına tahammül yoktur. Öyleyse bir-iki günlüğüne ölçüler rafa kaldırılabilir. Hem gaye hizmet olunca bu kadarcık esnemeden de bir şey olmaz. (mı deniyor?) 

“ACZİMİN GİRYESİ”, 23.03.2018, saat 10.50 i’tibâriyle Yorumunuz: 

“İşte paraya ve ticarete dalmanın neticesi.... “İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın,” sözü bir daha tahakkuk ediyor. Hizmet gayesiyle olsa bile para bir müddet sonra her şeyi kendi boyasına boyuyor. Hizmet artık bir teşvîk ve meşrûlaştırma ifadesi olarak geriye, çok gerilere çekiliyor. 

“KERMESLERLE ALAKALI KERAMET HİKAYELERİ VAR BİR DE! Neler neler anlatılıyor Hocam, bir bilseniz. Bir hanım kardeşimiz görmüş; (rü’yâsında) bir stand başında Hz.Ebûbekir, öbüründe Hz.Ömer, öbüründe Hz.Osman, bir diğerinde Hz.Ali satış yapıyormuş. Pekiyi! Resûlullah’ı görmedin mi?” demişler. “O’nu da şu gözlemecilerin başında görmüştüm.” demiş. Bu ne ya?! FETÖ’cü’lerin Resulullah Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem’i gökten indirip kamyona (kamyonet) bindirdikleri gibi. Ya, yanlış da olsa madem bir iş yapıyorsun, bu yanlışa Efendimizi bâri karıştırma. Yanlışınla kardeş kardeş yaşa. Sonra bizim kermeslerden yiyip rü’yâ’sında büyükleri görenler filân. Böyle giderse para bizi paralayacak.”

Yukarıda ifade edilenlere muttalî olduğumda, tüylerim diken diken oldu! Bu söylenenlerle, su katılmamış birer ehl-i Sünnet Mensubu olan İmam-ı Rabbânî evlâdının bir münasebeti olamaz. Olsa olsa, yuvarlandıkları çukura-uçuruma bizi de çekmek isteyen FETÖ’cü’lerin bir oyunudur. Zaman zaman bu kabîl tevâkuşlar çıkardı, fakat aslâ i’tibâr olunmaz, dinlenmez, hemen susturulur, ısrar edenler uzaklaştırılırlardı. 

“ACZİMİN GİRYESİ”, 23.03.2018, saat 11.05 i’tibâriyle Yorumu: 

“Bir de market zinciri var. Başı açık hanım elemanlar, başı şapkalı erkek elemanlar... Bu şapkayı giymemek için kelle vermiş âlimlerimiz var ya, hiç olmazsa onlardan utanın. Bir hocamızın marketle ilgili yaptığı konuşmadan bir bölümünü meâlen vereyim de görünüz fecaati; “Bizim markettir diye her gördüğünüze de dalmayın. Orada her şey var. Bizim alabileceklerimiz ise belli. Bilhassa et ve tavuk işinde dikkatli olun, bizim markalar dışındakini almayın.” Buyur bakalım. Sen “Bizim” Marketimizi açtıysan bu ikaza gerek bırakmayacak kadar mu’temed şeyler satacaksın. Eğer ba’zı güvenilmez markaları oraya koyduysan, kendi elemanlarını kapalı kapılar arkasında ikaz ettin, diğer Müslümanlar ne olacak? Bize haram olan onlara helâl mi? Yoksa biz kendimizi kurtaralım da onlar ne halt ederse etsin mi? Yoksa, yoksa... Onlar haram-helâle muhatap olmayanlardan mı sayılıyor? Yoksa bu marka işi sadece biz kazanalım endişesinden mi ibaret? Neresinden tutalım bilmiyorum?!... 

“ACZİMİN GİRYESİ”, 23.03.2018, saat 11.10 i’tibâriyle, 

“Hiç mecbûrîyet (olmadığı halde) olmaksızın 10 Kasım Atatürk’ü Anma Haftası ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ilânı yayınlayan hastahâne’den de bahsedelim mi? Neyse o kadar ileri gitmeyelim. Para, sen ne büyüksün!...” 

Aziz Kardeşim. Bu Yorumlarınıza karşı söyleyebileceğim tek şey! 

“Fe Süphâne’llâh! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!.... 

Osman KARAMAN Beyefendi. 23.03.2018, saat 14.46 i’tibâriyle Yorumunuz: 

“Aczimin Giryesi” remziyle yazan kardeşim... Sen ne mübârek bir adamsın. İçimdekileri kelime kelime, hece hece dile getirmişsin. Allah senden binlerce râzî olsun kardeşim. Mustafa Hocama da buna vesiyle olduğu için şükranlarımızı arz ediyorum.”

“ALFOMBRADOR” Remziyle 19.03.2018, saat 13.20 i’tibâriyle Sual-yorum. 

Bahsettiğiniz hanım’ın yazısını buldurdum. Yazı bütünlükten, insicamdan yoksun birbirine benzer kelimeler alt alta dizilmiş, cevap vermeye değer bir yazı değil, cevap vermeye kalkmak, değer vermek, bir nev’i o ismin reklâmını yapmak olur. 

Pek Muhterem, Osman Karaman Beyefendi. 

23.03.2018, saat 14.52 i’tibâriyle yorumunuz: 

“Akif Güler Kardeşim. M.Şevket Eygi’nin yazısını ne maksadla paylaştığını bilmiyorum. Ama altına ben de imzamı atarım. “Hayırlı işlerinde”, biz de Cemaatimizin muvaffakiyetini temennî ederiz. Bundan zerrece şüpheniz olmasın. Lâkin bu, hatalı ve yanlış (bulduğumuz) gördüğümüz hususları dile getirmeye engel değildir. Yoksa, daha iyiye, daha güzele, daha mükemmele nasıl ulaşılacak?!”

Değerli Kardeşimiz Ertuğrul Bey de: 26.03.2018, saat 00.10 i’tibâriyle, “Akif Güler Bey, M.Şevket Eygi’nin faiz mes’elesinden dolayı ağır tenkid’leri de vardır, onları da okudunuz mu?!” 

“SEÇİCİ”, remziyle, 24.03.2018, saat 07.21 i’tibâriyle yaptığınız yorumun cevabıdır: 

Aziz Kardeşim, bu zemin, en ağır tenkid’lerin bile, edep dahilinde ortaya konulduğu, nezîh insanların fikirlerini hür bir şekilde ortaya koydukları bir zemindir. Burada, en küçük bir fikir kırıntısı dahî bulunmadan, sırf sövmek, hakaret etmek için yorum yapmaya kalkanlara yer yoktur. 

Doğrudur, sepetlerinde hiç pamukları bulunmayan, ellerindeki bir atımlık barutlarını da, sırf, küfr, sövmek, hakaret için kullananlara hak ettikleri cevap, ba’zı teşbih ve imalarla verilmiştir. Kadîm İstanbullu’lar bilirler, tımarhanelik, Mazhar Osmanlık, ta’rifleri hakaret için değil, arkadaş gurupları arasında bile, sık sık, söylenen latîfelerdir. Ağızından edep dışı, incitici, yaralayıcı sözler çıkanlar da “Kelb-i Akûr’a” benzetilir. 

Yaşınızı, müktesebatınızı bilmiyorum. Bendenizi tanımadığınızı sanıyorum. Ehl-i Sünneti ikâme, bid’at, Ellâ Mezhebiyye ve Fırak-ı Dâlle ile Mücadelemiz, Devletin arşivlerindedir. Ehl-i Sünneti i’zâm, ellâ Mezhebiyye’yi ötekileştirdiğim için, hakkında, Diyânet İşleri Başkanlığı tarafından Cum’a hutbesi hazırlanmış-okutulmuş birisine, “Sünnet-i Seniyye’ye hakaret edilir ses yok, mezheblere hakaret edilir ses yok,” demek azîm bir iftira ve bühtandır. Rabbim, Nezîh Câmia’mızı, İmam-ı Rabbânî evlâdını, ehl-i Bid’at ve sefihlerin şerrinden muhafaza eylesin! “İçimizden bir takım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin?” (A’raf 7/155) 

“YETKİN”, remziyle, 28.03.2018, saat 15.59 i’tibâriyle yaptığınız yorumunuz, şu şekilde hulasa edilebilinir; “Yazılarınız İslâm’a ve Kur’ân’a hizmet etmek için gayret sarfedenlerin psikoloji’lerini bozabilir. Her toplumda olduğu gibi kişilerden kaynaklı ba’zı uygulama hataları olabilir. Bu hataları direkt olarak bu işe karar verenlere iletip düzeltilmeleri hususunda gayret gösterebilirsiniz. Cemaatle hiç bir alakaları bulunmayan fakat bu toplulukla birlikte hizmetin bir ucundan tutmak isteyenlerin vazgeçmelerine neden olabilir. 

“Ah Kardeşim,” remziyle, 29.03.2018, saat 01.09 i’tibariyle yorum yapan Kardeşimiz de şöyle yazmış: 

“Yetkin Kardeş, üslûbunuzdan temiz ve samîmî bir kardeş olduğunuzu hissettim. Demek ki, konuşabilir birisiniz. “Varsa uygulamalarda görmüş olduğunuz eksiklik veya aksaklık bu konuyu direkt bu işe karar verenlere iletip düzeltilmesi konusunda gayret gösterebilirsiniz”, buyurmuşsunuz. Ah Değerli Kardeşim, keşke dediğiniz kadar sade ve kolay olsaydı. Siz de bilirsiniz ki, mer’î Cemaat anlayışında bu dediğinizi yapmak mümkün değildir. Bütün cemaatleri kasdediyorum, cemaatlerin üst iradenin yapıp-ettiğini sadece medetmeye müsaade vardır, hattâ bu cemaate sadakatin şartıdır. Herhangi bir aksaklığı söylemeyi bırakın, görmek ve aklınızdan geçirmek bile ihânet sayılır. Bunu dile getirdiğiniz anda başınıza gelecek en iyi şey cemaatten atılmaktır. Gördüğünüz eksik ve aksaklığı yukarıdakilere iletmek ise bu atmosfer içinde zinhâr mümkün değildir, o zaman da içeride yapılamayan şey mecbûren dışarda yapılıyor. Aslında bunu bile ni’met saymak gerekir, bilene... İdareciler bundan bile istifade edebilir. 

Değer’li Yetkin Kardeşimizin bir i’tirafı var. Buyuruyorlar ki, “Her toplumda olduğu gibi kişilerden kaynaklı ba’zı uygulamalar, hatalar vardır; Bu kişiler idârî kademede bulunan kimseler. Bunların hataları, idare ettiği bölge’deki tüm talebe, ihvan ve ahavâta sârî’dir. 

- Allah Teâlâ, hasse’nin (toplumdaki azınlığın) kötü ameli sebebiyle amme’ye (çoğunluğa) azab etmez, tâki, amme (çoğunluk) hasse’nin bu amelerini tağyire (değiştirmeye) muktedir olsun. Bu halde amme, hasse’nin bu hareketlerini tağyir etmezse (değiştirip-düzeltmezse) Hak Teâlâ, amme’yi de hasse’yi de muazzab kılar.” (Hadisi, Ahmed bin Hanbel, Tabarânî ve Râmuz rivayet etmiştir.)  

Şöyle düşününüz. Hepimiz, bizi, Sahil-i Selâmete taşıyan necât gemisindeyiz. İçimizden bir tek kişinin bile gemiyi tahrip için çalışması, hepimizin helâki demektir. Bırakınız, bizler, konforlu Kamaralardayız, geminin sintinesini delen bizi alakadar etmez, diyebilir miyiz?