“An gelir ömrünün hırsızıdır / her ölen pişman ölür / hep yanlış anlaşılmıştır / hayalleri yasaklanmış / an gelir şimşek yalar / masmavi dehşetiyle siyaset meydanını / direkler çatırdar yalnızlıktan / sehpada pir sultan ölür…’’ (Attila İlhan)
Geri istiyorum ülkemin yitirilen tüm değerlerini!
Sevgi ve saygıyı tadarak büyüdüğüm o giden yılları, kutsal vatan topraklarımızın bütünlüğünün üzerine titrendiği; özgürlüğümüzün simgesi dağlarımızda, ovalarımızda ılgıt, ılgıt akan suları ile bezeli topraklarımızda, teröristlerin ölüm saçmadığı ülkemi geri istiyorum…
İnsanca yaşam hakkının sorgulanmadığı, insanlarımızın birbirlerine kem gözle bakmadığı, birbirlerine yalan söyleyerek aldatmadığı, laik cumhuriyet değerlerinin sorgulanmadığı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının aşındırılmadığı ülkemi geri istiyorum…
Yıllarını ‘Sağcı-Solcu’ çatışmaları ile geçirerek bu uğurda kandırılan, hayatlarını yitiren binlerce genç evladın umutlarını geri istiyorum!
Geri istiyorum ülkemin son 30 yılına damgasını vuran PKK terörünün aldığı canları… Bu canlar için çığlıkları duyulmayan, acılarını içine gömen anaların, babaların, eşlerin, evlatların hakkı için; bu topraklar uğruna seve, seve hayatlarını feda eden ‘’Şehit’lerimizin’’ o koç yiğitlerin, kan ve can bedeli için yitirilen tüm umutları geri istiyorum…
Verebilir misiniz Al Bayrağa sarılı o canları geriye? Her anı acı ile geçen o yılları sorgulayabildiniz mi neden diye?
Döndürebilir misiniz o yiten sevgi ve saygı dolu yılları geriye? 
Doğasının üzerine titrenen, bir gram altın için, doğal güzellikleri, binlerce ağacı katledilmeyen, rantsal / kentsel dönüşümler, AVM’ler uğruna kalan en son yeşillikleri de feda edilmeyen, toprağına dört elle sarılan, alın terini ekmek yaparak geleceğini planlayan, kendi değerleri ile yücelmek için çabalayan insanlarımın ülkemin milli değerlerinin üzerine titrenerek yaşanan yıllarını; geri istiyorum…
İnsanlarımızın dine alet edilerek siyaset için kullanılmadığı! 
Türlü dönüşümler ile ‘çözüm süreci’ bahanesiyle; ülkemizin, milletimizin birlik ve beraberliğinin tehdit altında kalmadığı! 
Siyasi söylem ve hesapların ‘Ilımlı İslam’ adına yapılmadığı!
Ülke yönetiminde tüm insanlarımızın kucaklandığı, geleceğimizi AB denen bir topluluğa bağlayarak ama bizi hiçbir zaman kabul etmeyecek bu topluluğa girebilmek adına her türlü dayatmanın sorgusuzca, sorumsuzca kabullenilmediği; ülkemin tüm demokratik değerlerinin korunduğu, milli kazanımlarımız ile ortaya çıkan çok önemli stratejik tesislerimizin, vatan topraklarımızın ‘’Babalar gibi satılmadığı!’’ Yılları geri istiyorum…
 Her Allahın günü kadınlarımızın katledilmediği, sokaklarımızda aç açık dolaşan insanların görünmediği, hak ve hukukun yok olup gitmediği, milyonlarca insanımızın işsiz dolaşmadığı, paramızın pul olup, doların dillerde yapışıp kalmadığı yılları geri istiyorum!
 Geri istiyorum milli davalarımız konu olduğu zaman tüm dünyaya meydan okuyup, bir ve beraber, dimdik oluşumuzu…
 Geri istiyorum ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ gibi duruşumuzu…
 Tüm milli ve ulvi değerlerimizin saygı gördüğü, ‘’Ay Yıldızlı Al Bayrağımız’ için gönüllerin titrediği yılları geri istiyorum!
 Sanmayınız ki ben gerilerde kalmış, geçmişi ile yaşayan bir yurttaşım.
 Hayır, tam tersine geriye istediğim değerlerle; Türkiye’nin kendi geleceğini, ülkemizin milli değerlerine göz koyanlara muhtaç olmadan büyüteceğini bilen, inanan bir insanım.
Geriye istediğim konularla ilgili sorularımı yanıtlayamıyorsanız eğer!
Unutun söylediklerimi…
Dinleyelim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ses veren, ‘’Süleyman Apaydın’ın’’ kaleminden dökülenleri:
“Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal’im.
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hala en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Özgürlük hala,
En yüce değer
Değilse eğer…
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı
Ortaçağ’a taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın diktiğiniz heykellerimi…

Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek…
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek…
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın,  diktiğiniz heykellerimi…

Fazla geldiyse size hürriyet, cumhuriyet.
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın…
Hala önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın…
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, şeyhülislamın…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
İndirin resimlerimi…
RAHAT BIRAKIN BENİ…’’

Benim isteklerim sade bir vatandaşın talepleri.
Ama verecek yanıtlarımız kaldıysa eğer? 
Önce vicdanımıza, sonra da Atamıza cevap verelim yeter…