Evet
Hakkari’ye yine gittim …
2.kez.
Ama bu kez programda yürüyüşler, tırmanışlar  var, çadırlarda doğayla kucak kucağa yatmak var.
Cilo Reşko var.
Berçelan var.
Yüksekova var.
Serpil Yaylası, Horkedim Yaylası, Sat Gölleri var.
Ekibimiz kalabalık…tanıdık da var tanımadık da.
72 yaşında iyi bir dağcı olan, Zap Suyu’nu geçen Deniz Gezmiş Köprüsü’nü, yıkıldıktan sonra ikinci kez yapan 68 kuşağı inşaat mühendisi abimiz; Esat Hocamız var. Yıllar sonra orada olmaktan öyle bir haz aldı ki sormayın. Bize anılarını anlata anlata bitiremedi. Eski topraklar mağlum anılarını hiç unutmuyor. Dolu dolu sohbetlerimiz de sanki o anları yaşıyor gibi…
Endemik bitki ve canlıları tanıtan bize Latince isimlerini aktaran veterinerlerimiz var.
Doktorumuz ve üstüne bir de hemşirelerimiz var. Öyle ya her türlü canlı saldırısına açıktık. Hayvan ya da bitki…
Bitki nasıl saldırır derseniz,
Hacetinizi yaparken sevimli bir ısırgan mabadınızdan okşayabilir…
Bol miktarda hocayız…coğrafya, iktisat, hukuk..
Öğrencilerimiz var.
Çok şanslıyız çok. Bu kadar güzel insanların bir araya gelmesi süper …
Şansın ikincisi tecrübeli dağcılarımızın da olması tabii. Sağolsunlar zirvelere çıkışlarımızda bize  destek verdiler.
21 kişi dağlarda sıkı ilişkiler kurmak, birbirimizi hoş görmek ve dağların bizi kabul etmesini sağlamak zorundaydık.. 
Şükür ki hepimiz kişilik olarak eğlenceliydik, özeldik, seçilmiştik sanki… dayanışma içinde egolarımızı kenara bıraktık, süperdi süper…
Hergün 6- 10 km arası yol yürüdük. Arada bir  bacak kaslarımız tutmaz oldu. 
Ama … hiç vazgeçmedik. Tepeye en tepeye…
Gördüm ki; Zor diye birşey yokmuş hayatta…
İnsanoğlu istedimi aha şu graniti deliyor…
Ve de  iki yıldır yaptığım içsel yolculuklarımda öğrendim ki;
O devasa Hakkari dağları hiç beklemediğiniz yerde geçit verir. Siz onu severseniz o da size cömerttir.
Endemik bitkiler, yüksek platolar, derin vadiler…
Dört mevsimin hepsini birden yaşar Hakkari. Bahar çiçekleri, yaz kelebekleri, üzebildiğiniz buzul gölleri…
Zirve de kar oynarsınız, buzul gölünde ayıların kocaman ayak izleri yaşamın sadece size ait olmadığını hatırlatır. 
Sevgiyi, aşkı, insanlığı yaşamın ta kendisini anlatır.
Kanınız Zap gibi Avaşin gibi coşar da coşar.
Sat Gölleri’nde bulduğunuz derin huzur ve güzellikte gözyaşlarınıza hakim olamazsınız. 
Doğanın değişmez dengesini, toprakla bağlantınızı, ölümü ve yaşamla olan devinimini hatırlatır…
Ben şahsım adına; tırmanmayı, çadırda uykusuz geçen gecelerden sonra bile dağlara aşık olmayı, karşılık beklemeden iyiliği, güzelliğini,  kısa zaman diliminde azmin insana neler yaptırdığını, yabani hayvanların siz ona dokunmadıkça saldırmadığını, dağda uyunabileceğini, gece dolaşılabileceğini, telefonsuz internetsiz de yaşamın devam edebildiğini, farkına varamadığım birçok şeyi öğrendim.
Yaşamın değerini hatırlatan doğaya, bu ekibi toplayıp bu zorlu ama muhteşem aktiviteyi hazırlayan-yöneten Hacı Tansu’ya ve tüm dağcı arkadaşlarıma buradan selam olsun.
Hepinize çok teşekkürler.
Hımm arada yükümüzü hafifleten Hakkari’li hemşerilerimiz ve katırlarımız da muhteşemdi bahsetmeden geçemiyeceğim. 
Teşekkürler emekçiler.
Merak etmeyin. 
Gezi yazılarımda tabii ki detaylı anlatacağım veee …
İlk fırsatta dağlara yine çıkacağım.