Türkiye ekonomisi büyüme dinamikleri açısından kritik bir düzeyde ilerliyor. 

Üretim artışı sağlanmasının gerekliliği, finansal kırılganlıkların kontrol altına alınması zorunluluğu olan bir modele doğru ekonominin yönlendirilmesi gerekiyor.

Önümüzdeki dönemde daha düşük bir büyüme ancak görece yüksek seyreden kırılganlıklar, en önemli makroekonomik risk unsurları olarak dikkat çekiyor.
Yani Türkiye'nin başı,  2018’de enflasyon, cari açık ve işsizlikle ağrıyacak gibi görünüyor. Yıla olumlu başlarsak pozitif görüşler umarım piyasalara da olumlu yansır.

İSTİHDAM NE DURUMDA

2017 sonunda olması öngörülen % 10,8’den her yıl bir milyona yakın istihdam artışı kaydederek, 2018 yılı da dahil, orta vadeli program dönemi sonunda % 9,6’ya ineceği tahmin ediliyor. 

Gelecek üç yılda işsizlikte iyileşme sağlayabilecek bir büyümenin istihdam artıran yatırımlar öncülüğünde olması gerekiyor. Yani, 2018 de işsizlikte düşüş sağlamak için büyümenin niteliği önem kazanıyor. Gelir adaleti ve bölgesel gelir dağılımındaki olumsuz koşullar ise devam ediyor.

CARİ AÇIK NE OLACAK

Ekonomide bir diğer risk unsuru ise yüksek cari açık. Faizlerin arttığı bir ortamda küresel likiditenin azalması muhtemel bir durum gibi görünürken2018 itibarı ile Cari açığın rakamsal olarak biraz artması bekleniyor, o da petrol fiyatlarıyla ilgili bu sene ortalama petrol fiyatından daha yüksek olmasından kaynaklanıyor.

Geçtiğimiz iki yıl içerisinde petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, dış ticaret açığında ciddi azalma meydana getirmişti fakat …2017 yılı başından günümüze kadar ise yurtiçindeki güçlü altın talebi ve altın ithalatındaki artış cari açıkta genişleme nedeni olarak görülüyor. 

Cari açık 2018 yılı için tahmini 42 milyar dolar olarak bekleniyor.

İHRACAT ARTACAK

İhracatta çift haneli artışın 2018'de de devam edeceğini söyleniyor. Bizim asıl ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’nin ekonomisinin canlanması ve % 2.5’e yaklaşan bir büyüme olması tahmin ediliyor. 

En önemli pazarımız olan AB'ye ihracatımız biraz kıpırdasa da toplam ihracatta gerileme yaşandı. 2018'de de ihracatta büyük ölçüde AB'ye umut bağlansa da yeni pazarlar olarak 2018'de Orta Doğu, Kuzey Afrika ve ABD’ye dikkat çekelim.
 
Yine 2018 için Türkiye kur üzerinden bir miktar rekabet gücü de kazanmış olması da ihracat artışı ve ekonomik büyümeyi destekleyecek. İhracat pazarlarındaki müteahhitlik hizmetleri ve gelirleri de destekleyici olacağı öngörülüyor.

TURİZM  TOPARLANIYOR

Türkiye ekonomisinin en önemli gelir kalemlerinden biri olan Turizmde önemli bir toparlanmanın olduğu ve bu toparlanmanın devam edeceği anlaşılıyor. Büyümeye buradan da bir itiş gelmesi bekleniyor.

Turizm sektörü, son yıllarda diplomatik krizler, terör saldırıları ve yakın coğrafyadaki savaşlar nedeniyle aldığı yaraları 2017’ de gelirlerindeki kademeli toparlanma ile birlikte  2018’de sarmayı hedefliyor. Turizmciler 2018 rezervasyonlarının şimdiden 2017’nin% 30 üstüne çıkacağı yönünde görüş birliğindeler.

ENFLASYON ; UMUT TEK HANELİ RAKAMLAR

Enflasyona ilişkin olarak ortak görüş önümüzdeki aylarda tekrar tek haneli rakamları görebileceğimizi şeklinde. Pek çok ekonomist ve uzman, özellikle faiz artışı yapılıp kurdaki baskı ortadan kaldırılırsa, tekrar fonlama maliyeti yavaş yavaş aşağı çekilir görüşünde birleşiyorlar.

Türkiye'nin 2018 deki dezavantajı, diğer gelişmekte ve gelişmiş ülkelerle olan enflasyon farkı. 2017 de, enflasyonun % 12,98 ile son 14 yılın rekorunu kırdığını da unutmayalım.

BÜYÜME DÜŞÜK GERÇEKLEŞEBİLİR

Büyüme oranının 2017 sonu % 5.5 olacağını söyleyen sayın Mehmet Şimşek; bunun nedenlerinin, 2017’de istihdamın güçlü seyretmiş olması, eylül itibarıyla yılbaşından bu yana 1.2 milyon vatandaşımızın yeni iş bulması, bunun ciddi bir başarı olarak yorumlanması gerektiğini belirterek, istihdam artışının bu yıl tüketimi ve büyümeyi destekleyeceğini ve önümüzdeki dönemde de yatırım yaparak istihdam sağlamaya devam edileceğini ifade etti.

2017 yılının başında Kredi Garanti Fonu (KGF) devreye girmeden önce, özellikle reel sektörde ciddi bir likidite sıkıntısı vardı. Bu açıdan KGF piyasada ciddi bir likidite yaratmıştı. KGF, piyasadaki likiditeyi artırdığı için aynı zamanda hem reel sektör hem de tüketici güvenini artırıcı bir etkisi oldu. Bu durum, domino etkisi gibi tüm sektörlerde görüldü ve şu andaki büyüme tahminleri 2017 yılını % 5,5 büyüme ile bitireceğimiz yönünde.

Yani KGF sonrası göremediğimiz yatırımları 2018'de makine teçhizat tarafında görebilir, böyle bir durum, 2018'de ekonomik büyümeyi destekleyecektir.

Bazı uzmanlara göre ise 2018'de ekonomik büyümede yavaşlamanın kaçınılmaz olduğu görüşünü paylaşılıyor; Türk banklarının, Kredi Garanti Fonu üzerinden başka bir büyük kredi enjeksiyonu için fon tabanına sahip olmadığı belirtiliyor. Şirketlerin diğer tüm gelişmekte olan piyasalardan daha hızlı bir oranla dışarıdan borçlanması sonucunu ortaya çıkarıyor.

Ortadoğu’daki savaş, OHAL, Güney Doğu’daki çatışma ortamı devam ettiği müddetçe Türkiye yabancı yatırımcı açısından risk altında, uzmanlar ekonomik düzenlemeler ve desteklerle birlikte Türkiye'nin yatırımcılar açısından cazibesini koruyacağını, yatırımların devam edeceğini ancak yatırımcı tipinin değişebileceğini düşünüyor.

Son olarak dünyada devam eden dijitalleşme trendinin, Endüstri 4.0 devriminin getirdiği gelişmelerden kopmamak, inovasyon ve teknoloji odaklı stratejilerin oluşturulması gerektiğine dikkat çekiliyor.

Kaynaklar : Ekonomist , Finansal Gündem , Fortune Türkiye , Dünya Gazetesi Ve Ekonomi Haberlerinden İzlenimler