Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, Ağustos ayı sıcaklarını yaşadığımız şu günlerde her ne kadar bazen ceviz büyüklüğünde dolu yağsa bile(!) yaz mevsiminin son ayı tüm ihtişamı ile bizleri terletmekte, böylelikle de mineral kaybetmemize de yol açmaktadır. Bu nedenledir ki soğuk, sıcak demeden her daim vücudumuzun su ve minerallerini dengede tutmamız gerekmektedir. Aksi takdirde kaybedilen su ve minerallere bağlı olarak bazılarımızda halsizlik belirtileri de ortaya çıkacaktır. Her ne kadar, “havadan sudan nedenler” diye küçümsediğimiz su, bazı durumlarda eksikliği nedeni ile bizleri yatağa bile düşürebilmektedir. Ancak, bilmeliyiz ki fazlalığı ise su zehirlenmesine yol açabilmektedir. Su ile ilgili önemli diğer bir durum ise spor yapanlarda, fırın çalışanlarında suyun önemini daha da artırmaktadır. Unutmamalıyız ki, sporcu olalım veya olmayalım, su her zaman bizler için çok önemlidir ve eksikliği sağlığımız açısından bazı sıkıntılar oluşturabilmektedir. Kısa söylemek gerekirse su abu-hayattır. Bu değerli kaynak ile ilgili siz değerli okurlarımla, ilginizi çekeceğinizi umduğum, bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Şöyle ki; su, organ ve dokulara besin öğeleri taşımasını sağladığından yaşam için bir temel oluşturmaktadır. Kan hacmini korumakta ve vücut ısının düzenlenmesine yardımcı olmaktadır. Su, hem besinlerle hem de içeceklerle alınabilmektedir. Ayrıca, enerji üretimindeki metabolik süreçler sonucu her gün vücutta yaklaşık 0,5 litre su oluşmakta ve 2 litre civarında su; solunum, terleme, idrar ve dışkı gibi yollar ile atılmaktadır. Ancak biliyoruz ki, kaybedilen bir suyun yerine konulması mutlak surette gereklidir. Yerine koyulmayan az miktardaki sıvı kayıpları performansı bozabilirken, daha fazlası ölüme bile neden olabilmektedir. Bu bilgi bilimsel literatürlerde de yer almaktadır. Bu mevsim, spor veya egzersiz yapan kardeşlerime de şunları söylemek istiyorum. Önceki anlayışa göre bir sporcunun az su içmesi gerektiği yönündeki söylentilerin günümüzde hiçbir geçerliliği yoktur. Günümüzde tam tersi uygulanmaktadır. Çok su içen sporcular, daha az terlemektedirler. Çünkü kan hücreleri, daha iyi dolmuştur ve böylece daha az ısı vermektedir. Biliyoruz ki; eskiden antrenmanlı sporcular, uzun bir süre sıvı almamalarında haklıydılar. Şöyle ki, geçmişte mineralli içecekler yoktu. Bu gün ise ter kaybını yani su ve mineral kaybını, sade su ile geri almak hata kabul edilmektedir. Alınan su böbrekler yolu ile vücuttan atılmakta, beraberinde mineralleri de yanında götürmesi nedeniyle sporcunun durumu eskisinden de kötüleşebilmektedir. Su içmek için susamayı beklemek sıvı kaybını karşılamada geç kalmaya neden olabilmektedir. Yoğun bir egzersiz sırasında organizmanın susama mekanizması gerçek gereksiniminin gerisinde kalmaktadır. Bu nedenle susamayı beklemeden su içilmelidir. Gerçek gereksinim ısı, nem, aktivitenin yoğunluğu o ortama sağlanan uyum gibi çeşitli etmenlere bağlı olarak değişmektedir. Ne kadar suya gereksinim olduğunun en iyi göstergesi kilodaki değişikliklerin izlenmesidir. Sıcak ve nemli havalarda sporcular terlemede (saate 2,5 litre) sıvı kaybına bağlı kilo kaybedebilmektedir. Sıvı kaybının karşılanması için her yarım kilo kaybı için iki su bardağı su tüketilmelidir. Bu kadar kısa sürede yağ kaybı olmadığı için egzersizden önce ve sonra çıplak ya da ince bir giysiyle tartılarak sıvı kaybı tespit edilebilmektedir. Eğer sporcu rutin olarak vücut ağırlığının %2’sini kaybediyorsa egzersiz öncesi ve sonrasında bol su içmelidir. Tüm sporcuların antrenman, yarışma öncesi, yarışma sırası ve yarışma sonrasında su tüketmesinde büyük yarar vardır. Tüm bu bilgilerin ışığı altında, bu mevsimde de tükettiğimiz suya ve mineral kaybına dikkat etmek, sağlığımız açısından çok önemlidir.

Sağlıklı, mutlu nice güzel günler diliyor, saygılar sunuyorum.

VEHBİ ALTUNÇUL