‘’Her yerde olmak gibi bir duan varsa gönüllere gir. Çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar…’’ (Hz. Mevlana)

Ne kadar da doğru bir söz, insan olabilmeyi anlatan önemli bir gerçek! Hazreti Mevlana’nın yüzyıllar öncesi söylemiş olduğu bu özlü sözüne, bu sözün yeterince algılanmasına ne kadar çok ihtiyacımız var, özellikle de bu dönemde! 

Her şeyin bir bileni olanlara, herkesi kendi doğrularıyla tartanlara, her dediği şeyin doğruluğunu iddia edenlere, sözlerinin itirazsız kabul edilmesi beklentisinde olanlara verilebilecek en güzel mesaj…

Gerçekten de sevgiyle çarpan yürekler ne fesatlık üretir, ne de sevginin olduğu yerden kötülük gelir. 

Bu gerçek her şeyden önce insan olabilmenin de en temel ilkesidir. 

Hayatı yaşanır kılan da, insan ilişkilerinin sevgi ve saygı temelinde seyretmesidir.

Ancak, 21’nci yüzyılın sonuna doğru hızla geçip giden bu zaman diliminde yaşanan, yaşadığımız öylesine olumsuz, öylesine acılarla dolu olaylar var ki! 

Bunların temelinde yatan en önemli gerçek sevgisizlik, hoşgörüsüzlüktür. 

Yaşanan savaşlar, küresel ısınma, küresel emperyalizmin türlü kılıklarla insanlığa yaşattığı nice acımasızlıklar, terörün o sinsi ve alçak yüzünün insanlığın en büyük belası haline gelmesi, bölgesel yönetimsel hatalar, göçler, ölümler ama hepsinden de önemlisi giderek kaybolan, yitirilen sevgi ortamıdır.

Ülkemizin son döneminde yaşananlara baktığımızda; yukarıda sıraladığım olumsuzluklardan etkilenmememiz mümkün müdür?

Aramızdaki sevginin, sevgi bağlarının koparıldığı, paramparça edildiği bir süreçten geçiyoruz sanki! Sevginin, saygının giderek yok olduğu/edildiği bir ilişkiler yumağında yaşıyoruz adeta…

Ne acıdır ki, ülkemizin siyasi söylemlerinde nefret, büyük bir ayrımcılık var! Yaşamımızın her kesiminde inanılmaz bir hoşgörüsüzlük, sevgisizlik kol geziyor!

Evde, iş yerinde, sokakta, okulda, parkta karşılaştığımız, karşılaşacağımızı sandığımız bu karamsar tablodan huzursuzuz, ürker olduk adeta..!

Kimimiz siyasi söylemlerin içeriğinden, kimimiz sokaktaki şiddetten, kimimiz etek boyundan, şortundan, kimimiz cinsel tacizden, kimimiz bir kavganın orta yerinde bıçaklanıp kalmaktan, kimimiz trafik teröründen, kimimiz inşaat araçlarının dikkatsizliğinden, kimilerimiz doğanın doğal canlıların yok edilmesinden korkuyoruz, ürküyoruz…

Nasıl bir korku iklimidir ki bu? 

Bunları söylemekten de, çözüm adına fikir üretmekten de, yazmaktan da çekinir olduk!

Yoksa yaşanan tüm olumsuzluklar benmerkezci, umursamazcı mı yaptı bizleri? ‘Hak, hukuk, adalet’ söylemleri neden sardı ki ülkemizi?

‘’En sevdiğimiz insan bile, incir çekirdeğini doldurmayacak bir nedenden dolayı, hiç tahmin edemeyeceğimiz kadar en sevmediğimiz insana dönüşebiliyor!’’  Bunu kimi zaman hepimiz yapıyor, en sevilmeyen kişi durumuna düşebiliyoruz… 

Çünkü bir soluklanıp, karşımızdakinin neyi nasıl söylediğine dahi bakmadan; kendi doğrumuzu ortaya koyuyor, hoşgörüsüzlüğün, tahammülsüzlüğün en baskın örneğini veriyoruz!

‘’Hâlbuki duygudaşlık yapmanın sırrı, dünyayı karşımızdakinin gözünden görmeye çalışmak; doğru iletişimin önemli bir unsuru da, önyargısızca suçlamadan dinlemek değil midir? Sadece dinlemek, çözüm önermemek dahi, o an için karşımızdakinin en çok ihtiyaç duyduğu şey olamaz mı?

Unutulmasın ki, karşımızdakinin ne düşündüğünü bilmek, pek mümkün değildir. Ama onun aklından ne geçirdiğini sormak, ona göre fikir üretmek en doğru yöntemdir.  Her soruya hemen cevap vermek zorunluluğu da yoktur! Bazen susmanın en iyi yanıt olduğu da unutulmamalıdır.

En önemlisi!  Hata yapmak dünyanın sonu değildir. Ama önemli olan hatanın farkına varıp, onu en kısa sürede düzeltebilmektir…’’ (Bz. Sn. Dr. Başak Demiriz)

Ve en nihayetinde her olumsuzluğun, her iletişimsizliğin çözüm anahtarı sevgidir. Ön koşulsuz sevmek, sevgi tohumlarını her alana ekmek, karşımıza çıkan her güçlüğün çözümü için sevgi cümleciklerini kullanmak, vazgeçilmezimiz olmalıdır. 

Gerçek olan o dur ki; Günümüzde yaşanan tüm olumsuzlukları çözebilmenin tek bir yanıtı, tek bir çaresi vardır; 

O da sevgiye inanmaktır, yaşanan tüm olumsuzluklara sevgiyle yaklaşmak, sevgiyi hayatımıza katmaktır..

Ülkemizi yönetenler de, yönetmeye talip olanlar da; ülkemizde yaşayan tüm yurttaşlarımıza aynı sevgiyle yaklaşmalı, onları samimiyetle sarıp sarmalamalıdır.

Çünkü vatanımızda yaşanan her olumsuzluğu giderecek en önemli unsur; sevgi bağlarımızı güçlendirmekten geçmektedir. Sevgi ebedidir, sevgi güzel Türkiye’mizi aydınlık bir geleceğe taşıyacak en değerli gücümüz olmalıdır.

Hazreti Mevlana’nın öz değişindeki gibi;

‘’Sevgi Şifadır, Sevgi güçtür, Sevgi değişimin sihridir’’ sözleriyle hareket ettiğimizde, birbirimizi kucakladığımızda, sevgi tohumlarımızı ülkemizin her köşesine ekip, yeşerttiğimizde; yaşadığımız her sorunu daha kolay çözeceğimize olan inancım tamdır. 

Gönül gözümüz sevgiyle aydınlandığında; ülkemizin yarınları daha güzel, daha çağdaş olacaktır…