Nefes almaktan ibaret değil yaşamak,yenileneceksin. Değişmek değil mesele, akla, çağa, bilime, teknolojiye uygun gelişeceksin.Yeni otomobil,yeni telefon, yeni mekanla da değil,değerlerin olacak. Onurlu, dürüst, doğru olacaksın. Hataların olacak, eksiklerin, kısalıkların olduğu gibi. Doğru olman için yalanın olmayacak, yalanın karşısında duracaksın. Geçici olanda değil, kalıcı ve asil olanda bulacaksın seviyeyi. Seviyenden ödün vermeden, en iyi, en güzel, en doğru, en kusursuzu arayacaksın. Var ile yok arası yaşarken hayatını, hangi noktada veda edersen et hayata; ‘mücadelesi iyi insan olmaktı, etik konuşur, etik davranırdı’ desinler ardından, dünyada var oluşundan mutlu olacaksın…
Yazılanlar için “tamam da” diyerek başlıyorsan, sıkıntı.Tamam da ile başlayıp arkasından neden bir dizi bahaneleri sıralayacak, anlatacak,
kendinin bu uygulamalar da,böyle tavırların olmamasın da haklılığını anlatacaksın. Oysa sav sadece teori, öneri, bu kazanımları elde etmek zor elbette. Dirayetli ve mücadele gücüne sahip olmalı insan. Somut bir olay olsa, bu olayı yaşamış kişi serzenişlerde bulunur, anlatır çevresine. Paylaşıma müdahil olan biri ya da birileri benzeri bir sorun yaşamış ise mücadele yollarını,deneyimlerini anlatır. Serzeniş yapan ise dinler ve uygulamaya koyar.
Gelişen hayatlarımız,artan nüfusumuz beraberinde profesyonelliği de sürüklemekte, bilirsiniz. Avukat, doktor, güvenlik vb gibi profesyonel hizmet veren, fiili olarak sorunumuza müdahil olan meslek grupları olduğu gibi, sorun ve sıkıntılarımızı dinleyip çözümsel metotlar öneren ya da ilaç ile destek veren psikolog, psikiyatrisi gibi yine profesyonel meslekler var. Neden halen azınlıkla bu kişilere başvurup, çoğunlukla serzenişlerle geçiştiriyoruz. Toplum olarak iyi olmak adına gayret etmek yerine iyi bilinmeyi tercih ediyoruz.
Yaşamı paylaştıklarımız bizi iyi bilsinler, yaptığımız kötü bir sonuç doğursa dahi, herkes elinden geleni yaptı, iyi biridir, desin yeter. İşte tam da bu nokta da hedef saptırıyoruz.
Hedef iyi olmak mı?
İyi bilinmek mi?
Ailemizden ve yetiştiğimiz çevreden başlayarak süre giden bir yanlış dizisi var ki, artık karakterlerimize,kişiliklerimize yapışmış durumda.
Oysa dünyadaki yaşantımız da tüm insanları eksiksiz aldatsak dahi, tüm ayrıntıları ile yaşadıklarımızı bilen, gören var, inancımız böyle. Tamamımıza yakın insanımız inançlı olduğunu söylüyor da yeterince ahlaklı değil ise, inancındaki samimiyet de yetersizdir.
Kendi otokontrolümüzü sağlamak ve kendimizi iyi olmak adına sürekli sorgulamak mecburiyetindeyiz. Kendimizi en iyi kendimiz tanıyor isek “elimden geleni yaptım” demenin tüm samimiyeti içerdiğini biliyorsak, varsın birileri ikna olmasın, tatmin olmasın, iyi birisin.