KOMŞULARLA BİRLİKTE DERTLERİMİZ DE ÇOĞALIYOR

Küresel finans sisteminin kurguladığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli hedeflerinden bir olan “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e ulaşmasının jeopolitik ve jeoekonomik sonuçları olacaktır. 

Kürt Koridoru’nun,  Irak’la birlikte İsrail, Suriye, Kıbrıs, Doğu Akdeniz dahil bütün bölgenin petrol ve doğalgaz kaynaklarının ve dağıtım yollarının kontrol altına alınması ve Akdeniz’in bir Batı Gölü’ne dönüştürülmesi gibi çok ciddi hedefleri vardır. O nedenle, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde oluşturulan federatif yapılanmalar üzerinden Akdeniz’e bağlanacak olan Kürt Koridoru’nun siyasi ve ekonomik sonuçları Türkiye’yi, İran’ı ve Rusya’yı yakından ilgilendirmektedir..

Irak’ın kuzeyinde oluşturulan Kürt Bölgesel Yönetimi bağımsızlık ilanı için fırsat kollarken, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler de “Kuzey Suriye Federasyonu” kurduklarını duyurdular. 1200 kilometrelik güney sınırı boyunca ortaya çıkan yeni komşular Türkiye’nin güven ve istikrarı açısından çok ciddi gelişmelerdir. Türkiye, Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana, güney sınırı boyunca oluşturulacak bir kuşatmayı asla kabul etmeyeceğini net bir şekilde duyurmuştu. 

Irak ve Suriye’nin parçalanmasıyla ortaya çıkan sonuçların dünya barışını ne ölçüde tehdit ettiğini görebilmek açısından, Ortadoğu’daki gelişmeleri tarihi boyutu ve uzun vadeli hedefleriyle birlikte değerlendirmek gerekir. Bugün Ortadoğu’da Sykes-Picot Anlaşması’nın (1916) değil, Kırım Savaşı’nın (1853-56) devamı yaşanmaktadır. “Kürt Koridoru” bize Kırım Savaşı’nın armağanıdır. 

Paris Anlaşması (1856) gibi Sykes-Picot Anlaşması (1916) da Rusya’yı Karadeniz’in ve Kafkasların kuzeyinde tutmayı hedefleyen anlaşmalardı. Bugün Rusya, Suriye’deki üsleri ve askeri varlığıyla sıcak denizlere inmiş ve Ortadoğu denkleminde söz sahibi olmuştur. Bugün Suriye parselinde iki küresel aktör olan ABD ile Rusya arasında kıyasıya bir paylaşım savaşı yaşanmaktadır. 

Suriye’de ABD ve Rusya arasında yaşanmakta olan ve çok ciddi siyasi ve ekonomik sonuçları olan bu kapışma, bölgesel barış kadar, dünya barışı açısından da tehdit oluşturmaktadır. Kırım Savaşı’nın bir devamı olan bu paylaşım kavgası, iki küresel aktörün Yalta Konferansı (1945) benzeri bir anlaşmaya varana kadar  devam edecektir. 

BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ? 

Bu tehlikeli noktaya nasıl gelindiğini kısaca hatırlayalım…

Sovyetler Birliği’nin dağılması (1989) sonrasında dünyanın tek kutuplu kalmış olmasını fırsat bilen ABD, ideologların yarattıkları yeni düşmanın peşine düşerek Ortadoğu coğrafyasına çöreklendi. ABD’li ideologların tarih sahnesinden çekilen Sovyetler Birliği yerine yarattıkları yeni düşmanın adı İslam’dı. Dünya kamuoyunun olası tepkilerini baştan törpüleyebilmek için, operasyon alanı olan İslam coğrafyası potansiyel terör bataklığı ilan edildi.

Sovyetler’in dağılması sonrasında, I. Körfez Savaşı’yla (1990) birlikte, 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uygulamaya konuldu. Irak’ın kuzey parselinde, Kırım Savaşı sonrasında planlanan “Büyük Kürdistan”ın çekirdek devleti oluşturuldu. Bağımsızlık ilanı için, Suriye parselinin oluşması beklenmeye başlandı. 

11 Eylül 2001 İkiz Kuleler şokuyla birlikte önce Afganistan ardından Irak işgal edildi. Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan bölgedeki İslam ülkeleri, bölgede estirilen “Arap Baharı” rüzgarlarıyla kaosa, iç savaşa sürüklenerek parçalandılar. Çünkü BOP, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın da açıkça ifade ettiği gibi, 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi, Türkiye’nin doğusundan Akdeniz’e uzanan bir “Kürt Koridoru”nun hayata geçirilmesini hedefliyordu.

Irak’ın işgalinden (2003) ve parçalanmasından sonra sıra Suriye’ye gelmişti. “Arap Baharı” rüzgarları Suriye’yi de önce kaosa sonra iç savaşa sürükledi (2011). Rusya ve İran’ın Esad’a destek vermeleri nedeniyle Suriye krizi bütün bölge ülkelerini içine çeken bir Cehennem girdabına dönüştü, milyonlarca masum insan hayatını kaybetti, hayatta kalabilenler de komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldı. 

“KÜRT KORİDORU”NUN AKDENİZ’E BAĞLANMASI NELER GETİRİR?

1.Körfez Savaşı (1991) sonrasında Çekiç Güç’ün kanatları altında oluşturulan çekirdek Kürt devletinin yaşayabilmesi, amaca uygun bir şekilde işlerlik kazanabilmesi için, Akdeniz’e bağlanması gerekiyordu. Fakat, Rusya ve İran’ın müdahalesiyle “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlama operasyonu Suriye parselinde tıkanmıştı. 

Rusya ve İran’ın Kürt Koridoru’na karşıydılar. Çünkü bu “koridor”un hedefi, enerji tedarikçisi bu iki devleti enerji piyasasında etkisiz kılmaktı. Putin, ABD’nin bu oyunu bozmak için, Esad’ı, kimyasallarını teslim etmeye ve muhaliflerle masaya oturmaya razı ederek inisiyatifi ele almıştı. Peşpeşe düzenlenen Cenevre görüşmeleri Kürt Koridoru’nu Akdeniz’e bağlama çalışmalarını engelliyordu. 

Geçtiğimiz hafta Reuters Haber Ajansı, Suriye’nin kuzey parselinde “Kuzey Suriye Federasyonu” adıyla yeni bir devlet oluşumunu “müjdeledi”. PKK’nın Suriye uzantısı, ABD’nin “Dostum” diyerek kanatları altına aldığı Demokratik Birlik Partisi (PYD) ülkenin kuzeyindeki kantonları birleştirerek, “Kuzey Suriye Federasyonu” adıyla federal bir sistem ilan ettiklerini açıkladı.

Kobani Bölgesi Dışişleri Sözcüsü İdris Nassan, Reuters’a yaptığı açıklamada, ülkenin kuzey parselinde, Irak’ta olduğu gibi, “Kuzey Suriye Federasyonu” ilan edildiğini duyurdu. 

NELER OLABİLİR?

Türkiye’nin güney komşuları giderek çoğalırken, merak edilen soru şu: Kürt Koridoru’nun Akdeniz’e uzatılması sonucunda neler olabilir?

Küresel finans sisteminin ABD öncülüğünde I. Körfez Savaşı’yla uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin en büyük hedeflerinden biri, Irak’ın ve bölgenin petrollerini içinden akıtacağı “Kürt Kordoru”nu Akdeniz’e bağlamaktı. Bunun için de, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde demografik değişim operasyonları yapıldı, Türk ve Arap yerleşim birimlerinin adları değiştirildi, insanlar katledildi ve göçe zorlandılar. 

Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana ABD ile Rusya arasında sürmekte olan paylaşım savaşın en önemli nedenlerinden biri de, “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e bağlanması çalışmalarıdır. Rusya, kendini Ortadoğu denkleminden ve enerji piyasasından dışlamayı hedefleyen “Kürt Koridoru”na şiddetle karşı çıkmakta, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunarak Esad’a destek vermekteydi. 

Putin’in, “Suriye’den çekiliyorum” açıklaması, üslerini sağlama alan Rusya’nın bir soluklanma bahanesi olabilir. “Kürt Koridoru”nun hayata geçirilmesi, küresel çapta bir petrol tedarikçisi ve doğalgaz tedarikçisi olan Rusya’nın bu konularda safdışı kalması, dolayısıyla ekonomisinin çökmesi demektir. Bu durum, Rusya açısından bir felaket olabilir. Rusya’nın 2011’den bu yana  vekaleten yürüttüğü savaşa, Eylül 2015’ten itibaren hava kuvvetleriyle doğrudan katılmasının, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yöneticileriyle sıcak ilişkiler kurmasının ana nedeni, Kürt Koridoru’nu kontrol altına alabilme, önünü kesme çabasıdır. 

Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin önemli bir bölümünü barındıran Ortadoğu’nun yeniden parsellenmesinde söz sahibi olmak isteyen ABD ile Rusya arasındaki “rekabetin” kısa sürede noktalanması beklenemez. Çünkü, iki ekonominin de gücü , dünya piyasalarına sunabilecekleri enerji miktarıyla orantılı olacaktır. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) üzerinden bölge ülkelerinin sınırlarını değiştirmeyi, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını kontrolü altına almayı planlayan küresel finans kapital sistemin bu konuda ortak kabul etme gibi bir niyeti yoktur.   

KÜRT KORİDORU’NUN JEOPOLİTİK VE JEOEKONOMİK SONUÇLARI

Küresel finans sisteminin kurguladığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli hedeflerinden bir olan Kürt Koridoru’nun Akdeniz’e ulaşmasının jeopolitik ve jeoekonomik sonuçları olacaktır. 

Kürt Koridoru’nun,  Irak’la birlikte İsrail, Suriye, Kıbrıs, Doğu Akdeniz dahil bütün bölgenin petrol ve doğalgaz kaynaklarının ve dağıtım yollarının kontrol altına alınması ve Akdeniz’in bir Batı Gölü’ne dönüştürülmesi gibi çok ciddi hedefleri vardır. O nedenle, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde oluşturulan federatif yapılanmalar üzerinden Akdeniz’e bağlanacak olan Kürt Koridoru’nun siyasi ve ekonomik sonuçları bölge ülkelerini, özellikle Türkiye’yi, İran’ı ve Rusya’yı yakından ilgilendirmektedir..

Irak’ın kuzeyinde oluşturulan Kürt Bölgesel Yönetimi bağımsızlık ilanı için fırsat kollarken, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler de “Kuzey Suriye Federasyonu” kurduklarını duyurdular. 1200 kilometrelik güney sınırı boyunca ortaya çıkan yeni komşular Türkiye’nin güven ve istikrarı açısından çok ciddi gelişmelerdir. Türkiye, Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana, güney sınırı boyunca oluşturulacak bir kuşatmayı asla kabul etmeyeceğini net bir şekilde duyurmuştu. 

Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu coğrafyasında İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu oluşturma operasyonları, insanlık tarihinin en büyük, en acımasız katliamına ve sürgünlerine neden olmaktadır. İlerde Büyük İsrail’e dönüştürülmesi planlanan “Kürt Koridoru”, “Büyük Kürdistan” oluşturma çalışmaları bölgede, Ortaçağ Avrupası’nda olduğu gibi, onyıllar hatta yüzyıllar sürecek etnik ve mezhepsel çatışmaların da ortamını hazırlamaktadır. 

Bölgede, Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yaparak, “Kürt Koridoru”na karşı çıkan üç devlet vardı: Türkiye, Rusya ve İran. 

Türkiye, Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana, güney sınırı boyunca oluşturulacak 900 kilometrelik bir kuşatmayı asla kabul etmeyeceğini net bir şekilde duyurmuştu. Güneyden bir “Kürt Koridoru” ile kuşatılmak istemeyen Türkiye, doğal olarak, “Kuzey Suriye Federasyonu”na şiddetle karşı çıkıyor, böyle bir oluşumu müdahale nedeni sayacağını açık açık dile getiriyor. Türkiye’nin istikrarını, birlik ve bütünlüğünü tehdit edecek böyle bir oluşum karşısında sessiz kalması mümkün değildir. 

İran, ABD ile yakınlaşmasının ardından Suriye’deki askeri varlığı çekmişti; bölgedeki gelişmeleri şimdilik “alan” dışından izliyor.

Rusya, birkaç gün önce Suriye’deki askerlerini çekeceğini duyurdu. Rusya’nın, içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen, kendisiyle savaşmayı göze alamayan ABD karşısında pes ederek, üslerini ve Suriye’deki kazanımlarını bırakıp gitmesi düşünülemez. 

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Kürtlerin Suriye’nin kuzeyinde federal bir yapı ilan edeceklerine ilişkin haberleri değerlendirirken, “Suriye’de özerk ya da yarı özerk bir bölgeyi tanımayacağız” dedi. Fakat, ABD’nin bu politik söylemi inandırıcı değildir. Çünkü ABD, Irak’ı işgal ettiğinde de, ülkenin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını söylemişti. 

Özetle söylemek gerekirse, yıllardır sürdürülen BOP uygulamaları nedeniyle Ortadoğu tam bir Cehennem’e dönüştü. Düne kadar ABD ile kıyasıya bir paylaşım kavgası sürdüren Rusya’nın Suriye’den asker çekeceğini duyurması, Suriye Kürtlerinin federasyon açıklaması, Türkiye’nin güneydoğusunda kalkışma, özerklik ilan etme provaları birbirinden bağımsız gelişmeler değildir. Ortadoğu’da bütün bölge ülkelerini içine çekebilecek çok tehlikeli bir girdap oluşmaktadır. Bu girdap, dünya barışı açısından da büyük bir tehlikedir. 

Yukarda sözünü ettiğimiz belirsizlikler yumağından Suriye’nin toprak bütünlüğünü sürdürecek bir sonucun çıkması da çok zordur. 

Anlaşılan o ki, Türkiye’yi zor günler bekliyor. Elbette bu oyunu da bozacağız, ama gereksiz bedeller ödemek durumunda kalmayız, inşallah..