Yeni atanan Başbakan Binali Yıldırım, “İlk işimiz başkanlık sistemi ve anayasa, başkanlık sistemi dahil anayasayı gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları hemen başlatacağız” diyerek yeni dönemin önceliklerini belirlemiş.
İlk anayasamız olan “1876 tarihli Kanun-i Esasi (48 yıl) ile başlayan Anayasa yapım çalışmaları, 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan 1921 Anayasası(3 yıl), 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (36 yıl) , 1961 Anayasası, ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasası ile 34 yıldır devam ederek bugüne gelmiştir.
Yürürlükteki 1982 Anayasası 34 yıl içinde, 17 seferde 113 maddesi, yani yüzde 63’ü değiştirilmiş olmasına rağmen hala tartışılmaktadır. Mecliste bulunan siyasî partiler seçim beyanna- melerinde mevcut Anayasayı değiştirmeyi vaad etmişlerse de temel düşünce farkları nedeniyle sonuçlanma- mıştır.
Daha önce TBMM’nin 24.ncü Döneminde 19 Ekim 2011 tarihinde başlayan  Yeni Anayasa yapımı çalışma- ları süresince Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 2012 Nisan ayı sonuna ka- dar kamu kurumu, üniversite, Sivil Toplum Kuruluşları başta olmak üzere 160 kuruluşu dinlemiştir. Komisyon 165 üniversite, 78 il barosu, 60 siyasi parti, 18 belediye birliği, 17 kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, 7 yüksek mahkeme, 7 kamu görevlileri sendikaları üst kuruluşu, 6 muhtarlar birliği derneği, 4 işçi ve işveren sendikaları üst kuruluşundan yazı ile görüş istemiştir. Bunun yanı sıra 14 bin 538 dernek, 4 binden fazla vakıf, 1.700 yerel ve ulusal radyo ve 197 yerel televizyondan e-posta vasıtasıyla görüş talep edilmiştir. Komisyonun resmi internet sayfası üzerindeki görüş bildirme sistemi üzerinden 66 bin 15 kişi, e-posta ile 1872 kişi veya kuruluş, posta yoluyla da 1.050 kişi veya kuruluş görüş açıklamıştır.
O dönemde biz de RUBASAM olarak bu çalışmalara katkı sunmak amacıyla yazılı olarak kendi görüş ve düşüncelerimizi iletmiş ve Ankara’ya giderek TBMM Anayasa Komisyonuna sözlü olarak anlatarak, Türkiye’nin son derece kritik, tarihi öneme sahip bir süreçten geçtiği şu günlerde demokrasi ve  hukukun evrensel ilkelerinin oluşturduğu bir yasa olabilmesi için düşüncelerimizi paylaşmıştık.
Devletimizin esasları, varlığı ve milli değerler açısından, şüphe edilmiyecek hususların tartışılmaya ve ortadan kaldırılmaya  çalışılması kabul edilemez.
Unutulmamalıdır ki; XIX.ncu yüzyılda  Osmanlı ülkesinde başlatılan reformlar, Türk toplumuna bazı yenilikler getirmişse de, Türk ve Müslümanlardan ziyade ayrılıkçı Hristiyan tebanın yararına olmuş, ve sonuçta devleti yıkıma götürmüştür.
Bireysel özgürlükleri korurken, dış güçlere ve şer odaklara, etnik bölücülük ve mikro milliyetçilik yapanlara fırsat verilmemelidir.  Anayasamızın baş- langıç kısmında yer alan “Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bugünkü anayasa; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz ön- der ve eşsiz devlet adamı ATATÜRK ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; hiç bir faalietin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin karşısında korunma göremeyeceğini belirtmiştir.
Bu durumda anayasanın başlangıç ilkelerine karşı çıkan çevrelerin samimiyetine inanabilmek çok zor. 
(...devam edecek)