Ruhsal yaşam üç çeşit olayın bir araya gelişi ile oluşur.

Cognitive olaylar (algılama, düşünme)

Affektif olaylar (duygu, ruh hali, hisler)

İletişimsel olaylar (kişilerin birbiriyle ve çevresiyle olan ilişkileri)

Bu olayların tümünün katkısı ile oluşan kişilerin karakterleri ise sosyal çevre ile olan iletişimi sağladığından, mental sağlığın belirleyici bir faktörü haline gelmektedir.

Bir gün huzurevlerimizden birinde “genç büyüklerimizle” bir sohbet esnasında çok ilginç bulduğum bir konuşma geçti. Ben fiziksel sağlığın yaşlılarımızda daha önemli olduğunu düşünürken tam tersi onlar için ruh sağlığının daha önemli görülmesi kayda değer bir durumdu. O andan sonra hayata onların gözleriyle bakmaya çalıştım.

Fiziksel ve ruhsal sağlığın korunması, gelecekte olabilecek bazı kayıplara karşı hazırlıklı olma, kişinin kendisini genç yaşlarda emekliliğe alıştırması ve bunun için önceden bir takım uğraşlarının olması, diyebiliriz ki, bireyin yaşam felsefesi yaşlılığa bakış açısını farkılılaştırır bu da yaşlılığın da yaşamını daha iyi yönetmesine katkı da bulunur.

Yaşlılıkta yaşanan ruhsal sorunların başında depresyon, intihar girişimi ve demans gelmektedir. Bunların her birinin kendi içinde gösterdikleri etki ve tepkiler, yaklaşımlar farklı olmaktadır.

Ericson’un da dediği gibi; yaşlılık uzunca bir yaşam koşuşturması ve hedeflerin gerçekleşmesi sonucu kişisel bütünlüğün oluştuğu bir dönem olduğu gibi, yaşam bağlarının zayıfladığı, yaşamı anlamlı kılamamanın sonucu umutsuzluğun yaşandığı bir dönem de olabilmektedir. Bu nedenle, umutsuzluk ve ölüm korkusu bu dönemin en büyük tehlikesidir.

Yaratıcı ve yapıcı güçlerini sürdüren, bozulan sağlığına karşın üretkenlik düzeyini yüksek tutabilen yaşlılar yaşamlarını anlamlı, mutlu, doyumlu ve çevresiyle iyi ilişkiler içinde sürdürebilirler. Olumlu-olumsuz, acı-tatlı yönleri ile yaşamın bütünlüğünü kabul eden yaşlı birey benlik bütünlüğüne erişmiş demektir. Böylece pişmanlık ve özlem yaşanmaz.

Kuşkusuz stres her yaşın kendine özgü bir sorunu. Yaşam avuçlarımızın arasından su misali akarken her zaman her şey istediğimiz gibi olmayabilir. Bazen olaylar, bazen kişiler, bazen de bizim dışımızda gelişen koşullar moralimizin bozulmasına neden olabilir. Önemli olan her koşulda ve şartta yeniden iç dengelerimizi bulabilecek enerjiyi yaratabilmek için kendimize bir fırsat vermektir. Enerjimizi nasıl pozitife çevirebiliriz. Herkesin kendine göre bir yolu olabilir bu konuda. Mesela: resim yapmak, müzik dinlemek o notalarla coşup ruhumuzu yıkamak, saksıda çiçek yetiştirmek, örgü örmek, bir çeşit yaratıcılığımızı kullanmak dahası sevmek insanın hücrelerini yenilemez mi? Güzel bir film seyretmek, bir arkadaşımızla karşılıklı bir sohbet, içilen çaylar, atılan kahkahalar bizi hayata bağlamaz mı?

Bu gün tebessüm edin kendinize o da yetmez, bir kahkaha atın, çünkü bulaşıcıdır gülmek...