Küçük Bir İş İçin Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor !

Siz  de mi?

Arkadaşlar komik olmayın avangard bir iş ilanı değil bu yaa…

Bu yıl Seksendokuz Tiyatro ekibinin Kadıköy Theatron’da her hafta oynayan bir tiyatro oyunu. 

Ama duyduğumda gerçekten gözlerim doldu. Ruhum acıdı. İçim şişti. 

Yaşlı hatta çok sayıda genç, oyunun afişini, iş ilanı sanıp tiyatroya başvurmuş. Hatta ekibin afişe bu bir iş ilanı değildir yazmalarına rağmen, başvurular devam etmiş.

Hani bilmiyorum biz böyle miydik yoksa böyle mi olduk oldurulduk? Gerçi öğrencilik yıllarımda bir derginin toplum istatistikleri için yaptığı eylemden nasıl sonuç çıkmışsa, değişen bir şey yok. 

(Eminönü Camii ile Mısır Çarşısı’nın önünde bir adamı boynundaki halatla yürütüp sokakta ki herhangi bir adama “Tut şunu kardeşim gelicem şimdi” demesiyle, hiç sorgu sualsiz dakikalarca tutan bir toplum olduğumuzu  göstermişlerdi . Canım yaa. Valla ne diyeyim işte malzeme işte kek!

Hele bir de söylenenlerin aksine, işsizlik Godzilla gibi dolaşıyorsa sokaklarda. İşte tiyatro oyununu da iş ilanı sanır, Kuğu Gölü balesinde gölüde ararız. Açlık illüzyonlar oynar böyle. Halüsinasyonlara inanırsınız. Ürünü bir yerleştirirler ki, Cem Yılmaz’ın ilkel kabile tiplemesi gibi eller havada Aiaayaihhh deyip dönersiniz.

Oyunda,  artık geçmişteki gibi güldüremeyen zamandan soyutlanmış üç palyaçonun iş görüşmesi için geldikleri penceresiz bir odadaki traji-komik bekleyişini ve bekleyiş sırasındaki narsistik çatışmalarını işliyor. Kara mizahların bol olduğu sahne performansları yılları farklı anlayış ve işleyişlerle geri geldi. Bu afişin bu sonucu getireceği de ustalıkla sezinlenip yazılmış bence. 

Vurgu… Slogan… Duygu Sömürüsü… dıgıdık dıgıdık. 

Anadolu Feneri’nde yanımdan tam gaz giden yavru domuzun, habitatlarını bozan inşaatlarına rahmet okurken, Türk demokrasi tarihine kara bir leke gibi yapışan- Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam kararı verildiği ada- Yassıada’nın son haliyle havadan çekilmiş fotoğrafı, buyrun burdan yakın dedirtti. Yakın len Roma’yı da İstanbul’u da dünyayı da yakın. Hatta başka galaksileri de keşfedip onları da yakın yıkın!

Delireceğim yaa!!

Burası iki yıl öncesine kadar yeşil ve ıssızdı- Diğer adalara giderken Yassıada’ya olabildiğince yakın geçen motorları tercih ederim ki tarihi hatırlayıp ders çıkarayım- İşte maalesef İstanbul’dan bunaldığım her fırsatta kaçtığımda artık o yeşilliğin yok oluşunu üzüntüyle her yerde izliyorum.

İlgilenenlere;

Adanın her yerinden binalar yükseliyor. Otel, café, restoran, kütüphane, müze, konferans salonu, kütüphane, park, sergi salonu bir de bunları ne şahhane yaptık diye karşısına geçip seyredeceğiniz seyir terasları çalışmaları varmış. Tüm hızıyla helal arkadaşlar…

Buraya bu kadar birim az gelir en iyisi siz Kınalı, Burgaz’ı da kazıklı yollarla, betonlar atıp bağlayın. Floraları, canlıları gebertin. Vurun kahpeye!

Çünkü; Bir AVM kalmış eksiki…