"Kıbrıs’ım; asırlardan beridir Türk’tür, yasemin kokar. Kimi zaman sevdası olur vatan özleminin, kimi zamansa nice sevdalara destanlar yazar…’’

 Tam 43 yıl olmuş,

 O ilk günün ardında kalan zaman… 

 Sanki dün gibi! 

 Önce vatan, 

 Sonra vazife,

 En nihayetinde;

 Ne varsa hatıralarda kalan…

 Yazmakla bitmez Kıbrıs’ım; 

 Limonlarıyla

 Portakallarıyla

 Süslü ovaların…

 Unutulması mümkün mü?

 Yaseminler kokar sokakların… 

  Nasıl anlatsam

  O İpekimsi görüntüsüyle 

 Sahillerine vuran dalgaların sesini…

 Baharına;

 Ne güzel eşlik eder,

 Gelinciklerle,

 Kır çiçekleri…

 Kaplayınca adanın her yanını, 

 Papatyaların sarısıyla,

 Beyazı… 

 Çiçeklerle süslenir,

 Adeta bir gelin olur,

 Boğaz’la, Lefkoşa arası.

 Hasat mevsimi geldiğinde,

 Başakların altın sarısı kaplar, 

 Meserya’yı…

 Mevsimlere ayrıcalık tanımaz,

 Beşparmakların alıyla,

 Moru! 

 Toroslar’a sevdalıdır;

 Her zirvesi,

 Her yolu… 

 Yıllar öncesi,

 O dağlarda duyuldu; 

 Mehmetçiğin sesi.

 Nice Yiğitlerin 

 Dinletisi oldu, 

 Özgürlüğün her hecesi… 

 Vatana, 

 Millete, 

 Ay yıldıza

 Simge oldular;

 Bir güneş gibi

 Beşparmaklara doğdular…

 Analara, 

 Evlatlara, 

 Yavuklulara,

 Sevgiyle, 

 Hasretle seslendiler;

 Kimileri, 

 Özgürlük, 

 Kimileri;

‘Önce vatan’ dediler…

 Ya yıllarca direnen, 

 Adada;

 Ne Rum’a,

 Ne de

 İngiliz’e diz çökmeyen, 

 Ömürleri mevzilerde geçen,

 Kıbrıs Türk’üne ne demeli?

 Onlar nasıl nitelenmeli? 

 Yılmadılar çalıştılar.

Gece, 

Gündüz demeden;

Vatanlarını savundular.

Mücahit, 

Mücahide,

Şehit,

Gazi oldular.

Ama daima;

 Bu topraklar;

‘’Vatanımız’’ dediler.

 Ne o topraklarını verdiler,

 Ne de Türkiye’den vazgeçtiler.

 Yıllar sonrasına,

 Işık tutar o sayfalar.

 Tarihe kazılıdır gerçekler;

 Unutulabilir mi?

 O Şehitler,

 Nice Gaziler…

Türbedarıdır onlar,

O toprakların…

Tarih bunu böyle yazdı

Böyle belledi.

Türk Milleti,

Kıbrıs denince;

Daima,

Milli Davamızdır dedi…

Gün batımı geldiğinde;

Yaz akşamlarının serinliği düşer,

Ada üstüne… 

Bir hasret bulutu çöker,

Her yanına;

Baf’tan, Larnaka’ya 

Limasol’dan, Erenköy’e…

Dile gelir Şehitler;

Şehitliklerden yükselir, 

İnceden, inceye 

O acılı sesler…

Gecelerin ıssızını,

Islak kokusu sarar,

Ekin, ekin kokar;

O Gazi topraklar…

Bir de;

Mehtabın sihri yansımışsa;

Sahillere,

Lefkoşa’ya,

Gazimağosa’ya,

Güzelyurt’a, 

Girne’ye;

Hüzzam makamına döner;

O dalgaların sesi…

 Kuytularda yankılanır,

 Aşkın, sevdanın her hecesi…

 Bilmem ki;

 Daha sana ne diyeyim?

Yasemin kokulu sevdam, 

Kıbrıs’ım;

Bitmeyen sevgimin,

Dinmeyen hasretimin sesi…