Geçen hafta yazamadım, çünkü;

Alışılagelmiş lafımız Sosyal Medya bağlantılarımı kapatıp…, 

(Benim için ise sosyalliği yok eden, duyguyu hiçe sayan, insani değerleri rafa kaldıran Asosyal Medya ağlarından uzaklaşıp) kendimi yine doğaya attım.

Ve ne yalan söyleyeyim, bu benim son yıllarda yaptığım en doğru kararlardan biridir !

Doğayla bir bütün olup, o dayanılmaz dengesini paylaşıp yaşamın tadını çıkarabildiğimce çıkarmak, o büyülü algının cazibesiyle tüm benliğimi yıkamak…

Çok güzel!

Bu kez farklı bir deneyimi de anılarıma kattım. Umarım yaşadığım sürede de bu çalışmaların bir parçası olabilirim.

Son yazımda biraz değindiğim  Ekad  (Ekolojik Araştırmalar Derneği)  ailesine Belek’teki çalışmalarında eşlik ettim. Özenle seçtikleri, ekip çalışmasına uygun, paylaşımcılığı bilen doğasever kişilerden oluşan ekibe beni de kattıkları için minnettarım. 

Çünkü bu projede yer almak için sabırlı, sağlıklı olup, sıcağa ve zor şartlara dayanıklılık ve enerjiklik şart. Çünkü haftasonu demeden haftanın her günü sabah akşam  araziye çıkıp, deniz kaplumbağalarının gece yaptıkları yuvanın izlerini sürmek,  Antalya’nın o deli güneşinde çeşitli bilimsel yöntemlerle kayıtlara geçirmek, hele de disiplinden ödün vermeden, yanıbaşınızda “Gelsene yaa!!” diyen turkuaz denize aldırış etmeden çalışmak… tam bir ruh eğitimi…

Arazi çalışmalarında doğru ve düzgün veriler toplamak çok önemli…Yaptığınız her yanlış adım, orada bulunmanızın amacını ve yönünü şaşırtıp, ekibin dengesini bozup ve nesilleri tehlikeye giren kaplumbağaların geleceğine bir tık yanlışını yapmak olur. 

Bu projenin içinde, gençlerin yanısıra, dünyanın her yerinden gönüllüler, benim gibi orta yaş çılgınları, üniversite öğrencileri, akademisyenler var. Biyoçeşitlilik ve doğa koruma konusunda uzman bir kadro ve ekibin her ferdinden bir şey öğrenmek size çok şey katıyor. Tabii carettacıklara da… Bu canlılarla bir arada yaşamaya devam ederken onları en etkili şekilde nasıl koruyabileceğimiz konusunda en iyi örnek olmayı sürdürmek adına yaptığınız çalışmalar sizi gerçekten nirvanaya taşıyor. 

Kampta kaldığınız süre boyunca zamanın kıymetini ve zaman kısaldı diye baktığımız yaşamda aslında bizim onu nasıl gıdım gıdım yokettiğini 24 saatin belki de 48 saatlik dilimi kapsadığını, çamların altında yaptığınız meditasyonun keyfiyetiyle huzur dolduğunuzu anlıyorsunuz.

Yumurtlasa bile bir annenin bir insan gibi, hatta daha da zor şartlarda emek verdiğini , yumurtalarını sonrasında da korumak adına nasıl kumlarda debelenerek kamuflaj yaptığını ve bunu yaparken 70 ile 150 kiloluk bedenin nasıl bir efor içinde olduğunu görüp, onunla ruhlarınız özdeşleşiyor. Bir anne olarak sabaha karşı gördüğüm bir carettanın 80 yumurtasını kendinden geçerek yarı baygın haliyle bıraktığına şahit olduğumda gözyaşlarımın nasıl sicim gibi aktığını farketmedim.

(Annelik bu işte! Ne şart ve nerede, nasıl olursa olsun muhteşen bir duygu yükü, sorumluluğu!)

Kampta yaşam, arazi ve kamp yaşamındaki düzeni koruyabilmek için işbirliği, işbölümü ve iletişimle oluyor. Her gün kamp işlerinde mutfakta wc de temizliyorsunuz. Ekip çalışmasının tıkır tıkır işlediğinde örgütlenmenin önemini anlıyorsunuz. Gönüllü programların her yaş insane neler katabileceğini keyifle izliyorsunuz. Toplantıların önemini, geceleri erkenden yatağa düşmenin sizi ertesi güne nasıl dinç çıkaracağını deneyimliyorsunuz, ekibin bir parçası olduğunuzda nasıl bir sorumluluk aldığınızı ve üstesinden gelebilmek için çırpındığınızı görüyorsunuz.

Kısacası,  tatil az her türlü eğitim çok… 

Yaşamın anlamında yatan o gizli hazineye ulaşmak, hırslarınızdan, beklentilerinizden uzaklaşmak, korunmayı bekleyen canlılara yardım edebildiğinizin dayanılmaz hazzını almak istiyorsanız burası tam size gore! 

Üniversite öğrencileri için de ideal bir yaz kampı. Bu ailenin bir parçası olun derim. Çünkü size hayata hazırlayan önemli noktaların, dünya paralar verilen okullarda gördüklerinizin pratiğe dökülmüş hali … Başkaa…

Fobilerinizi yenmenin en doğru çözümü… Bazen bir engerek bazen bir akrebin de yanıbaşınızda ki varlığını hissedin. Kendinizle ve doğayla barışın. Aslında herşey o kadar güzel bir dengede ki, onu bozan maalesef biz insanlarız. 

Gerçek şu ki;  Caanım vatanımın o zengin değerlerinden biri olan sahil şeritlerimizde böyle bir nimetin farkındalığını anlatmak istedim. 

Nesilleri tehlike altında olan deniz kaplumbağalarını kurtarmak ve korumak, doğa sevgisini ve koruma bilincini yaymak istemez misiniz?

İstemem diyeni duymamış olayım!!! Dünyayı güzellik kurtaracak, bir kaplumbağayı sevmekle başlayacak herşey a çocuğum!

Şimdi;

Öncelikle, 2003 yılında kurulan, kuruluşundan bu yana akademisyenler, ilgili bakanlıklar, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve özel işletmelerle uyumlu bir işbirliği içinde olan EKAD, yurtiçi ve yurtdışından ailesine kattığı gönüllülerden aldığı desteklerle etkinliklerini büyüterek ve çoğaltarak görevine devam eden bu projeye 30 yıldır emek veren sevgili hocam Dr. Ali  Fuat CANBOLAT’a, gece gündüz bizlere doğru eğitim ve tatlı-sert pratik veren sevgili hocam Kerem ATATUNÇ’a, kamp yeri yerleşkesi, yatacak yer,ulaşım, yemek, temizlik gibi önemli ihtiyaçları karşılayarak, otellerle sağlıklı iletişimi sağlayan Betuyab ( Belek Turizm Yatırımcıları Birliği) a, başta Mavi olmak üzere tüm sponsorlara ve tüm emeği geçenlere…

ÇOK TEŞEKKÜRLER… İYİ Kİ VARSINIZ !