SEVGÜL KAYSERİLİOĞLU
İSTANBUL
3 senedir pusulam Güneydoğu Anadolu’muza doğru yönleniyor. Ve Mezopotamya’da ki birçok yerleşim merkezi gibi Dicle ve çevresine uzanmak tarihin o dipsiz soluğunu hissetmek beni başka biri yapıyor. Deklanşörüme basıyor, onu çekiyor, bunu çekiyorum. Öyle bir görsel açlık içindeyim ki doymuyorum. Yeni bir şey öğreneceğim diye sokaktaki adama, satıcıya, bilgi noktalarına, minibus şöförüne uçan kuşa sürekli sorular yağdırıyorum. Öyle ya, belki bir efsane, bir olay yakalarım, yakalarım da size de aktarırırım diye… Çünkü keyif asıl paylaşınca güzel…
Ben ne zaman gezgin oldum ve ne zaman tarihe merak saldım?
Bilmiyorum…
33 Medeniyetin izlerini taşıyan topraklar, bugün ve gelecek arasında bir zaman tüneli Anadolu ve Yukarı Mezopotamya…
Asurlular, Urartular, Medler, Persler, Romalılar, Selçuklular, Bizanslılar, Artuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular taaaa Osmanlılar kadar dokunan tuşlar…
Diyarbakır… Tunceli… Batman... Muş… uzar gider.
Dağlar, platolar eski ve yeni şehirler, kaleler, burçlar, hanlar, hamamlar, mağaralar, camiiler, medreseler, mezarlıklar, imarethaneler ve niceleri… Yüzyıllar boyunca içiçe geçmiş tarihsel doku birşeyler anlatır…
Ortak duyguların değişmediğini gözlemlersiniz
Kaleler, savunmayı
Hanlar, dinlenmeyi
Hamamlar, temizliği
Camiiler, inancı
Mezarlıklar ölümü
Dağlar özgürlüğü hatırlatır…
Dilden dile dolaşan inanışları dinlersiniz.
Ruhsal bir yolculuk başlar.
İşte o, gizemli gözlerin mistik dünyaya açtığı kapıdır.
Ben bugün bu inanışların birini aktarmak istedim;
Kara Çarşamba;
Kulağa nedense ürkütücü gelir. Korku film efekti gibi…
Sordum. Araştırdım. Öğrendim ki; 
Bir Kürt inancına göre dünya yedi günde yaratılmış ve kötülük çarşamba gününe denk gelmiş. Bu sebeple Rumi takviminin şubat ayının son çarşambası ve mart ayının ilk iki çarşambası Kara Çarşambalar olarak ilan edilmiş.
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde, Tunceli, Bingöl, Muş dağ köylerinde yaşayanlar bu günlerde dikkatli davranırlar, kimseyi üzmez ve kavga etmezlermiş. Eğer kavga ederlerse bu kişilerle bir sene boyunca kötü ve kavgalı olacaklarına inanırlarmış. 
Mart ayının ilk çarşambasında erkekler alınlarına kara bir leke ya da is sürerek ırmak ve derelere girer bu lekeleri temizleyerek dileklerde bulunurlarmış.
(Hindistan’da kutsal nehir Ganj’a girip günahlardan arınmak gibi…)
Uçları kesilerek daire şekline getirilen yumuşak ağaçların içinden hastalıklı olanlar geçirilir şifa dilenirmiş. Bu Kurt Ağzı Bağlama geleneği de günümüzde bazı yörelerde devam etmekteymiş. Ergenekon Destanı’nı anımsatan bu inançlar günümüze kadar farklı şekillerle ulaşmış.
Mesela o günlerde evlerde yemek yapılır fakir komşulara dağıtılır, birkaç aile biraraya gelip; “Nefsin için istediğini, başkası için de iste…” dileğinde bulunurlarmış.
Ne kadar güzel dilekler Allahım! 
Tarih çözmüş çözmüş…
O günde Allah tarafından peygamberler için bazı belaların verildiği inancı da varmış.
Özellikle Silvan’dan Diyarbakır’ın Batman yolu üzerinde bulunan Dönerkaya (Derika Miqure) Köyü’ndeki Girkuvi Mezarlığı’nı (Ziyareta Girkuvi) ziyaret ederlermiş. (Bu bilgi Diyarbakır Büyükşehir Belediye’sinden geldi.)
Bir sonra ki yazıma size Zembilfiroş Efsanesi’ni anlatacağım. O da çok ilginç.