Futbol sahalarını en yakışıklı futbolcusu olarak bilinen 1963 Bursa doğumlu olan Semih Yuvakuran 1981 yılında Bursaspor genç takımında amatör olarak spor hayatına başladı. 2 sene sonra profesyonel  futbolcu olarak futbol yaşamına son hızla devam etti. Galatasaray’da oynarken milli takımda da oynuyordu. Hala kafasında Galatasaray’ın onu niçin satmak istediği sorusu olan efsane futbolcu Daha sonra kaçarak ve basından saklanarak Fenerbahçe ile anlaştı ve burada sol bek mevkiinde  oynamaya devam etti. Haksız yere İki kırmızı kart gören ve hakemlerin hatasını anlayınca istifa ettiğini söyleyen futbolcu futbol hayatını kırmızı kart görmeden noktalamak istediğini ama talihsizlik onun peşini bırakmadı. Jübilesini Fenerbahçe’de yaptı. 8 yıl A Milli Takımda oynayan Semih Yuvakuran bu hafta sayfama konuk oldu. Samimi ve dürüst itiraflarda bulunan efsane futbolcumuza hoş geldiniz diyor ve soruyorum.

Kendinizi anlatmanızı istesem! Aslında Semih Yuvakuran kimdir ve Futbola nasıl başladı?

“SEMİH’İ SATARSAK BİRAZ RAHAT EDERİZ” DEDİKLERİNİ DUYDUM

Aslında çocukluktan beri sokakta oynanan futbol ile futbola başladım. Sabah evden çıkardım ve akşama kadar eve gelmez, futbol oynardım. Mahalle arkadaşlarımla Sokakta hemen futbol takımı kurardık.  2 tane taş koyup kale yapardık ve  gün boyu maç yapardık. Zaten bazı şeyler doğuştan olur. Bütün mesleklerde de bu böyledir zaten. Bende ki bu futbol aşkı da doğuştan geliyor. Allah bana öyle bir yetenek sunmuş. Ama yinede o yeteneği ortaya çıkarmak içinde çok çalışmamız gerekiyor. Ben futbola çok geç başladım. Lise 2 deydim ve benim yaşıtım olan arkadaşlarımın en az 4 yıllık bir mazisi vardı.  Benim lisedeki beden eğitimi öğretmenim Hüseyin bey beni gördü ve “sen neden futbol oynamıyorsun” diye beni Bursaspor’a yönlendirdi. Bir de gazeteci abim Levent Gencelli bana ön ayak oldu. 1981 de ben bir şekilde Bursaspor genç takımına amatör olarak girdim ve bu takımda iki sene oynadım.  1983 yılında Üçüncü sene A takımında profosyonel olarak oynamaya başladım. 1984 yılında da Galatasaray’a geçtim. Kısa bir futbol girişim oldu ama çok çabuk yükseldim. Benim o arkadaşlarıma yetişip geçmem için çok çalışmam gerekiyordu. Ben de çok ciddi çalıştım ve bunu başardım. Türkiye genç takımında Galatasaray’a, Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a 15 puan fark atarak şampiyon olduk. Bizim zamanımızda maçlar A takımından önce oynanıyordu.  Benim bütün arkadaşlarım Bursaspor formasını giydi. Ben aralarında herhalde bu işi daha fazla sevdim ve hedef  koydum. Hedefim daha fazla çalışarak daha büyük takımlara gitmekti. Milli takımı hedeflemiştim o arada Galatasaray da oldu. Hedef koyarsanız  daha çok çalışıyorsunuz ve o hedefe ulaşıyorsunuz. 8 sene Milli takımda oynadım. Sonraki hedefimde başka takımlarda oynamaktı. Bir adım daha atmam gerekiyordu. Ya yurtdışı olacaktı, ya da başka bir takım. 1990 senesinde Fenerbahçe bana talip oldu ve ben o dönemde büyük olaylarla kaçırıldım. Yani Fenerbahçe ile bir yerde anlaştım ve  bu  şekilde Fenerbahçe’ye geçtim. Galatasaray yönetimiyle olan olaydan dolayı ben takımdan ayrılmak zorunda kaldım. “Semih’i satarsak biraz rahat ederiz” kararı aldıklarını duydum. İnşallah bu doğru değildir. Ama o dönemde beni para için sattıklarını biliyorum. Tabi ben çok iyi bir bonservis ücreti ile Fenerbahçe’ye geçtim. Tabi buda Galatasaray’ı o sene rahatlatmış diye duydum. Nitekim pişman oldular. Ben o gece eve gitmediğimde tüm Galatasaray kulübü ayağa kalktı, taraftar ayağa kalktı. Çünkü onlar beni hala çok seviyorlar. Yönetim beni sattıkları için tepki alınca tekrar Semih’i  nasıl döndürürüz diye harekete geçtiler. Ama ben bir kere söz verdimmi asla geri dönmem. Ben Fenerbahçe ile el sıkışmıştım ve o iş orada bitmişti. Daha sonra Alp Yalman’dan tutun herkes evime gelip benim geri dönmemi istedi ama dönmedim. Daha doğrusu anlaşmaya imza atabilmenin bir zamanı var. Ben, sözleşme imzalamak için o ayı beklemek zorundaydım. Fenerbahçe yönetimindekiler beni bir tekneye götürdüler, gazeteciler tekneyi de bulunca beni yöneticinin evine götürdüler. Benim beklemem gereken 15 günlük zamanı saklanarak geçirdim. Sonra sözleşmemizi  imzaladık ve ben Fenerbahçe’de oynamaya başladım. Burada futbol yaşantım devam etti. 1997 yılında Fenerbahçe’de jübile yaptım. Hala Fenerbahçe’de kongre üyesiyim. Şimdi hocalık yapıyorum, çocuklarımızı yetiştiriyorum, daha yapacak öyle çok şey var ki.

Futbol oynadığınız dönemde kendinize rakip gördüğünüz futbolcu oldu mu?

BEN KENDİME RAKİP OLARAK YALNIZ KENDİMİ GÖRDÜM
Ben  kendime rakip olarak sadece kendimi gördüm. Örnek aldığım futbolcu oldu ama birini geçmem gerekiyorsa o kendim olmalıydım. Benim kendimi aşmam lazımdı, o yüzden hep kendimle yarıştım. Ben 30 yaşına kadar Türkiye’de milli takımda 8 sene oynadım. Kendimi aşmam için milli takımda benim önümde, bana rakip olacak, beni zorlayacak birilerinin olması lazımdı. Zirveye çıkmak önemli değil, önemli olan  zirvede kalabilmektir. Zirveye çıkabilmek çok kolay ama orada tutunabilmek, orada kalabilmek çok zor.
Futbolcu olma hayaliniz var mıydı, yoksa öğretmeninizin tavsiyesi ile mi futbola başladınız? 

LİSE ÖĞRETMENİM HÜSEYİN BEY BENİ KEŞFETTİ
Futbolcu olma hayalim vardı ama nereden başlayacağımı bilmiyordum. Lisedeki beden eğitimi öğretmenim ön ayak oldu. Önemli olan birilerinin sizi itmesidir. Eğer o bana yardımcı olmasaydı belki başka bir takımda başlayacaktım. Ama Semih olma şansım çok az olacaktı. Belkide Semih olamayacaktım. 

Asla vazgeçmemdediğiniz bir şey var mı?

Eğer bir şeyi kafama koymuşsam onu yapana kadar asla vazgeçmem. Ama 1 gün sonra, ama 1 hafta sonra, ama 1 yıl sonra mutlaka gerçekleştiririm. Asla unutmam ve vazgeçmem.

Sizin sihirli gücünüz olsaydı neyi değiştirirdiniz?

Ülkenin halini değiştirirdim. İnsanlar Amerika’da nasıl huzurlu yaşıyorsa, nasıl cepleri dolu yaşıyorsa, oradaki emekliler Türkiye’ye gelip nasıl bir emekli maaşı ile 1 ay  tatil yapabiliyorsa, benim emeklimde işte İsviçre’de, Almanya’da yada Fransa’da o tatili yapmasını sağlardım.

Unutamadığınız kötü bir anınızı anlatır mısınız?                                                                                                   

BANA KIRMIZI KART GÖSTEREN İKİ HAKEM DE İSTİFA ETTİ
Ben kırmızı kart görmeden futbol hayatımı bitirmek istiyordum. Ama ne yazık ki sene  23 MART 1993 Bakırköy-Fenerbahçe maçında ben rakip futbolcuyu düşürmediğim halde hakem  Ergül Yücedağ bana kırmızı kart göstererek beni maçtan attı. Ben düşürmedim sende televizyondan seyredeceksin dedim. Hakem bana “eğer sen düşürmediysen  o zaman ben hakemliği bırakırım” dedi. Bir hafta sonra tekrar yine 31 ocak 1993 Fenerbahçe- Gaziantep maçında hakem Zihni Aksoy  tarafından yine aynı pozisyon, yine ben ellemedim, arkadaşım düşürdüğü halde yine bana kırmızı kart gösterildi. Her iki hakemde hatasını anlayıp istifa ettiler. O gerçekten benim futbol hayatımı kırmızı kart görerek bitirmeme neden olduğu için çok üzücü bir olaydı. Yine hiç unutamayacağım mağlup olduğumuz maçlar vardı. Galatasaray’da oynarken Fenerbahçe’ye , 3-0 öndeyken  4-3 mağlup olmamızdı. Yine çok kötü başka bir an, Milli takımda oynarken İngiltere’ye 8-0 mağlup olmamızdı.

İş dışında bir anı anlatabilir misiniz?

CAN YELEKLERİ OLMASAYDI ŞU AN HEPİMİZ ÖLMÜŞTÜK
Sene 1995 yılında Göçek’ e tatile gittik. Birde sürat teknemiz vardı onu da götürdük. Ben tüple dalıyorum. Bazen dalıyoruz bazen su kayağı yapıyoruz. Ringolarımız var. Ben hep arkadaşlarımı gezdirdim. “Hep siz geziyorsunuz, birde siz bizi gezdirin”dedim. Ringolara bindik ama öyle hızlı gidiyorlar ki durun diye bağırıyoruz tabi onlar bizi duymuyorlar. Biliyorsunuz ipler çok uzun. Bizi eğleniyor zannedip daha da hızlanıyorlar. En son  düşürmek için döndüğümüz an Ne nefes alabiliyorum, ne durabiliyorum, inanın canım öyle acıyor ki , hiç birimiz Sesimizi duyuramıyoruz.  Bir havalandığımı hatırlıyorum. Olay bittiğinde hepimiz bir tarafa dağılmış ve berbat durumdaydık. Eğer can yelekleri olmasaydı hepimiz şu anda ölmüştük. Eşimin bacağında 6 santimlik bir yarık oldu. Göcek’te sağlık hizmetleri yetersiz olduğu için adam yaranın çok derin olduğunu, orada  ameliyat yapamayacağını, tam teşekküllü bir hastane olması gerektiğini söyledi. Tekne ile Fethiye’ye geçtik. Haber verildiği için sağ olsun başhekim bizi kapıda karşıladı. Orada eşimin bacağına operasyonu gerçekleştirdiler. Benim kaburgalarım çatlamıştı. İnanın bir ay boyunca çok acı çektim. Kalkmak istiyordum kalkamıyordum, nefes alamıyordum. Hele antrenmanlar başlayınca çok zorlandım. Böyle kötü bir anımızda var.

Hayatınızdaki en güzel an nedir?

ÜÇÜZ OĞULLARIMIN DÜNYAYA MERHABA DEDİKLERİ ANI HİÇ UNUTAMIYORUM
Benim üçüzlerimin olması ve üçünün de erkek olması. Şu anda hepsi futbol oynuyor. Artı; Galatasaray’da oynarken 14 sene aradan sonra Galatasaray’ın şampiyon olmasıydı. Artı; ben Avrupa kupalarında yarı final yaşadım. Şu anki şampiyonlar liginde Galatasaray olarak üçüncü bitirdik. O günler Türkiyede’ ki yaşanması en keyif alınacak anlardı ki ben o anları hayatım boyunca hiç unutamayacağım. Biz o zaman havalimanından Galatasaray tesislerine 10 dakikalık yolu 2 saatte gittik.  Tam bitti dediğimiz an tesislerin içine girdiğimizde sahanın içi ful insan doluydu.

O zamanki futbol ile şimdiki futbol arasında ne gibi farklar var?

ŞİMDİ YETENEKLİ FUTBOLCU YOK, İSİM FUTBOLCU YOK
Dağlar kadar fark var. Şimdi daha dar alanda oynanıyor, o zaman daha geniş alanda futbol oynanıyordu. Çok yetenekli oyuncular yok, düz oyuncular var. İnanın bana bu oyuncular bizim zamanımızda  antrenmana bile çıkamazdı. O zaman her takımda en az 3 -4 tane öyle kaliteli isim futbolcular vardı ki, şimdiki futbolcuları ben tanımıyorum bile. Şimdi yetenek yok, yetenek avcıları yok. Bizim zamanımızda yetenek avcıları bizi sokaklarda bulurlardı. İşin içine düz torpil girdi. Ne yazık ki olacak oyuncular olamıyor, olmayacak oyuncular piyasaya çıkıyor. Alt yapıda çalışacak hocaların alt yapıda çalışıyor olmaması yani adama göre iş, işe göre adam olayı var. Oysa bütün dünya futbolunda alt yapı çok önemlidir. Orada öyle bir hoca olması gerekir ki, oradaki oyuncunun A takımına çıktığı zaman her şeyi a ‘dan z ‘ye biliyor olması gerekiyor. Biz  A takımına çıkan oyunculara tekrar futbolu öğretmek zorunda kalıyoruz. Yüzde sekseni Topa vurmayı bilmiyor.

Siz futbolda hak ettiğiniz yeri bulabildiniz mi?

Maddi açıdan ben ve benim gibi futbolcu arkadaşlarımdan hiçbiri hak ettiğine ulaşamadı. Manevi açıdan evet,  istediğim yeri gördüm ki buralardayım. Bizim 17 senede kazandığımız parayı şimdiki futbolcular bir senede kazanıyorlar.

Yemek yapıyor musunuz ve en çok sevdiğiniz yemek nedir?

Her türlü Yemeği yapmayı biliyorum. En çok türlü yemeğini seviyorum.

Kaç yıldır evlisiniz  ve kaç çocuğunuz var?

1987 yılında evlendik. 1997 doğumlu Üçüz oğullarım var. Üçü de futbol oynuyorlar. Bir tanesi profesyonel kaleci oldu. Diğer iki oğlumda Beylerbeyi’nde oynuyorlar. Kısmetse onları da yavaş yavaş profesyonel  futbola hazırlıyoruz.
Semih Yuvakuran kaç kardeş? 

Üç kardeşiz. Bir ablam ve bir abim var.

En çok sevdiğiniz renk nedir ve neden?

Mavi rengi çok seviyorum. Belki gökyüzü mavi olduğu için.

Sarı kırmızı size ne ifade ediyor?

Semih olmamda inanılmaz aşama kaydeden rengi ifade ediyor.

Halka mesajınız nedir?

Çocuklarını futbola başlatan ailelere sesleniyorum. Şimdi futbolu para olarak görüyorlar. Önce çocuklarının ahlaklı olmalarını sağlasınlar. Futbolcu olmak, sporcu olmak ondan sonra gelsin. Zaten ahlaklı olan çocuk ileride hocasını, annesini, babasını dinleyecektir ve iyi futbolcu olacaktır.