KURTULUŞ SAVAŞI'MIZIN GERÇEK FİNANSÖRÜ OSMAN HOCA ANLATIYOR:
"RUSYA ÜZERİNDEN 100 MİLYON ALTIN GÖNDERDİK" (1)
 

"Kurtuluş Savaşı'mızın Gerçek Finansörü Osman Hoca (Kocaoğlu)" konulu yazımız oldukça büyük yankı uyandırdı. Genç Buhara Cumhuriyeti’nin bu kadar altını nereden bulabildiğine ilişkin sorular gündeme geldi, kuşkular dile getirildi ve Buhara’daki Timur’un hazinesinden Gazi Mustafa Kemal’e ve İsmet İnönü’ye gönderilecek kılıçları seçen Enver Paşa’nın, kılıçlarla birlikte gönderdiği mektupta yazdıkları sorgulandı. Yakın tarihimizin bu çok önemli olayın ayrıntılarını, elimizdeki belgelerle ve “Rusya üzerinden 100 milyon ruble gönderdik” diyen Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’nın anlatımıyla açıklığa kavuşturuyoruz. 

Kurtuluş Savaşı'mızın kaderini değiştiren, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli desteği sağlayan para ve silah yardımı, iddia edildiği gibi Ruslardan değil, Türkistan'daki kardeşlerimizden gelmiştir. 100 milyon altın ruble tutarındaki altını Emir Timur’un hazinesinden veren, bu altınların Moskova üzerinden Ankara’ya ulaştırılmasını sağlayan kişi de, dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'dır! Ortaya koyduğumuz belgelerle, bu konudaki kuşkular giderilmiş ve saptırmalar kesin olarak düzeltilmiş olacaktır.  

Kurtuluş Savaşı’mızın en zor günlerinde, Moskova üzerinden para ve silah yardımı ulaştıran Buharalı kardeşlerimiz, ayrıca, Buhara Meclisi'ni temsilen gönderdikleri bir özel heyetle, bize olan ilgi ve duygularını anlatan çok anlamlı hediyeler de yollamışlardı. Bunlar, üç adet kılıç ve el yazması bir Kur'an-ı Kerim'di. 
Biri Mustafa Kemal Paşa'ya, biri İsmet Paşa'ya biri de İzmir'e ilk girecek komutana verilmek üzere gönderilen kılıçları, Buhara hazinesinden, o zaman orada bulunan Enver Paşa seçmişti. Bu sayfada gördüğünüz Büyük Taarruz öncesinde çekilen fotoğraflarda, Gazi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa'nın belindeki kılıçlar, Buharalı kardeşlerimizin gönderdikleri ve üzerinde Fetih Suresi'nin bulunduğu kılıçlardır. Bütün bu gerçekleri, Kurtuluş Savaşı’mızın gerçek finansörü, dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’nın anlatımıyla açıklıyoruz.
Binlerce kilometre uzaktan Kurtuluş Savaşı'mızın gidişatını yakından izleyen ve gözlerini kırpmadan gönderdikleri 100 milyon altın rublelik muazzam yardımla kaderimizi değiştiren, Türkistanlı kardeşlerimize ve onlara öncülük eden Osman Hoca'mıza minnet ve şükran borçluyuz.

 
RUSLAR DEĞİL, BUHARALI KARDEŞLERİMİZ GÖNDERDİ

Buhara Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu, 3 Mayıs 1962 tarihli Yakın Tarihimiz dergisinde yayınlanan ve Kurtuluş Savaşı’mızın kaderini değiştiren Buhara altınlarının Moskova üzerinden Ankara’ya nasıl ulaştırıldığının ayrıntılarını şöyle anlatmıştı:
“1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra, ben ilk cumhurbaşkanı olarak, yanıma Başvekilimiz rahmetli Feyzullah Hoca’yı alarak Sovyet Rusya büyükleri ve bu arada Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce, Temmuz ortalarında Türkiye’den de milli hareketi temsil eden ilk heyetin Bekir Sami Bey’in başkanlığında Moskova’ya gelerek Lenin, Çiçerin ve Karahan ile bilhassa yardım temini konusunda müzakerelerde bulundukları anlaşılıyordu.
Nitekim Kremlin Sarayı’nda kendisi ile görüştüğümüz gün Lenin, önem verdiğini hissettirdiği Türkiye’den söz açarak, bana
‘Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir?’ dedi.
Hiç tereddüt etmeden kendisine:
‘Elbette yardım etmek gerek… ve vakit geçirmeden yapılmalıdır’ deyişim üzerine, bu işte zaten kararlı olduklarını, fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifade ile, ‘Yardım meselesi için bizi düşündüren iki zorluk var’ dedi ve devam etti:
‘Birincisi Türklerin istedikleri altın para bizde pek azdır’ deyince sözünü kestim,
‘Bizde altın para vardır!’ dedim, ‘Verebiliriz de…’
Lenin memnun olduğunu belirten bir baş eğişiyle devam etti:
‘İkincisi, yol meselesidir. Çünkü Türklere yalnız para değil, her türlü harp malzemesi de vermemiz gerekiyor. Bunları emniyetle Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım! Halbuki Kafkaslar’daki durum dolayısıyla yollar kapalıdır. Ne zaman açılabileceği malum değildir.’
Biz, bu hususta ayni kanaat ve fikirde olduğumuzu söyleyerek ilave ettim:
‘Kafkaslar’da kurulan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkündür. Bu bölgede Müslümanlar çoğunluktadır. Gürcüler de menfaatleri icabı Müslümanlara yakındır. Ermeniler de keza… Çalışılırsa, müşterek bir yol bulmak imkanı vardır’ dedim.
Ayrıca paranın miktarını tespit etmek icap ediyordu; ‘Bunu mütehassıslar tespit etsinler’ dedik ve bizim -aynı zamanda Hariciye Nazırı olan- Başvekil Feyzullah Hoca ile Rus mütehassıslardan mürekkep bir heyete havale ettik. Bu heyet uzun müzakereler sonunda yardım miktarını en az yüz milyon altın ruble olarak tesbit etti. Tekrar Lenin’le buluştuk. Lenin bu sefer yaptığımız konuşmada sözü tekrar para konusuna getirerek ne kadar verebileceğimizi sordu.”

"DERHAL YÜZ MİLYON RUBLE VEREBİLİRİZ"

“ ‘Yüz milyon ruble…’ dedim.
Lenin tekrar etti:
‘Yüz milyon mu?’
‘Evet… Derhal verebiliriz!’
Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara hazinesindeki bu paraya Ruslar el sürmezler, dokunmazlardı. Buhara bir Çar emâreti olduğu halde, idari ve mali işlerde müstakildi. Bu sebeple bizde altın belegan mâbelâg (haddinden fazla) çoktu.”
“Lenin’le bu şekilde mutabık kaldıktan sonra, biz Buhara'ya döndük. Parlamento Reisi Abdülkadir Mirzaoğlu ile görüşerek meseleyi Meclis'e intikal ettirerek, halka ve Parlamentoya ben, Anadolu'daki Türklerin vaziyetlerini, Yunanlılar tarafından fena halde tazyik edilmekte olduklarını anlatarak, onlara yardım etmemiz gerektiğini iyice izah ettim.” 
“Bizim o zaman Parlamento'da dört partimiz vardı. Bunlardan ‘Milli Birlik’ ve ‘Kurtuluş’ ile ‘Ahrar’ partileri tamamen yardım lehinde idiler. Yalnız ‘Komünist Partisi’ Reisi avamdan ve aslen Tatar olan Necip Hüseyinoğlu, bu işe akıl erdiremedi ve provaksiyon (provokasyon M.K.S.)  yaparak halka, ‘Böyle yardım olmaz. Biz bu parayı İngilizlerle mütareke yapıp anlaşan Osmanlı sultanına veriyoruz. O sultan ki, şimdi emperyalistlerle anlaşmışlardır’ diye havayı bulandırmaya teşebbüs etti. Bunun üzerine bizim ‘Türk Front’ da buna karşı halkı aydınlatmak için geniş ölçüde propagandaya başladı. Fakat Necip Hüseyinoğlu yardım aleyhindeki kışkırtmalarında inat ettiğinden, hükümet kararı ile Buhara hudutları dışına atıldı.”

"BUHARALILAR KAMİLEN TÜRK'TÜR" 
“Buharalılar zaten kamilen Türk'tür. Ne kadar Türk kolu varsa, hepsinden gelmiş halis Türklerdir. Türkistan'ın Buhara, Semerkant, Hokand, İzpara gibi büyük şehirleri halkının hepsi Türk’tür ve Türkçe konuşurlar. Kentlisi, köylüsü bütün Buharalıların, Türkistanlıların, Türk'e ve Türklük’e karşı yüreklerinde, ancak kardeşlik duygusu vardır. Ayni zamanda Türkiye, Tanzimat'tan beri, dışardaki bütün Türklere teceddüt, yani yenilik örneği olmuştur. 
Buhara'nın o zaman dörtbuçuk milyon nüfusu vardı. Buhara Parlamentosu, Türkiye'ye yüzmilyon altın Ruble yardımını, tek itiraz sesi yükselmeden, bir anda ve tam oybirliği ile hararetli tezahüratlarla, alkışlarla kabul etti.”

YARIN: Gazi Paşa’ya ve İnönü’ye gönderilen kılıçları, Timur’un hazinesinden Enver Paşa seçmişti. 

……………………………………………………………………………………………………………………………………….