Güçlü bir kadın Leyla… Tam benim görmek istediğim gibi… Belki de benim gibi… Nasıl tanıştığımızı sormayın… Adı sadece Leyla bu kadının, soyadı yok, geçmişini de bu yazıyla sildik beraberce… O anlattı, ben dinledim… Ağladık… Bir sigara yaktı arada… 17 yıl tecavüz, dayak, aşağılanma, parasızlık gördü. Yine de dayandı, direndi…  Ama sonu mutlu bitti bu hikâyenin!  Birlikte sonlandırdık her şeyi… Dinlediklerim onun yaşadıklarının sadece bir kısmıydı. Bunu biliyorum… Leyla sadece bir örnek aslında. Asında şunu sormak istiyorum: “Bu topraklarda yaşayan kadınların içinde hiç Leyla olmayan var mı merak ediyorum?”  Erkeklerin Namus tutkusu uğruna kaç kadın öldü bunu kimse bilmiyor. Leyla ise kurtulanlardan biri… Bana bir mesajı oldu bu röportajdan önce. ” Size anlatmak istiyorum” dedi . “Belki bir kadın daha kurtulur, belki korkmaktan vazgeçer” diye…  Ve ben de içimdeki Leyla’ya ilettim bu mesajı. Bende de hiç korkmayayım diye…  Siz de korkmayın, olur mu?...

Leyla, anlatır mısın hikayen nasıl başladı?

Liseden sonra babam beni İstanbul’a dershaneye gönderdi.  Amcamın yanında 4 ay kalabildim.  Daha fazla kalamadım çünkü amcamla pek anlaşamayız. Evime, Artvin’e geri döndüm. O sene İngilizce İşletmeyi burslu olarak kazandım. Ama kazandığıma dair evraklar elime geçmedi. Ben İşletme bölümünü kazandığımı sonradan öğrendim. Amcam bana haber vermedi. İşte böyle başladı hikayem, okuma isteğim elimden alınarak…

Peki Baban bu duruma ne dedi?

Babam sen zekisin yine kazanırsın deyip geçti. Sonra yine sınava girdim. Kamu yönetimini kazandım. Babam yine bir şey çıkardı göndermedi beni. Bir sonraki yıl İnşaat Teknikerliğini kazandım. Babam beni Üniversite’ye kayıt yaptırmaya götürdü. Ama kayıt yaptırmadan geri getirdi.

Nasıl yani Üniversite’ye başlamadın mı?

Babam o kadar agrasif ve şiddet yanlısı bir adamdır ki… Ve bir o kadar da namus düşkünü…  Kayıt günü hava güzeldi. Güneş gözlüğümü gölgeye gelince saçımın üzerine almışım. Benim okumaya niyetim yokmuş başka bir şey olacakmışım diye kaydımı yaptırmadan geri getirdi. Sonra 4 gün konuşmadık. Ve nihayetinde Üniversite’ye kayıt oldum.  

Peki ya sonra?

2 ay sonra ailemi ziyarete gelmiştim. Arkadaşlarımla dışarıya çıktım. Sonradan kocam olacak adam -ki adını dahi ağzıma almıyorum artık.- beni görmüş, beğenmiş. Arkadaşlarıma söylemiş. Ama ben tanışmak istemedim. Benden 18 yaş büyük birisiyle neden tanışmak isteyeyim ki? Ben o zamanlar daha 20 yaşındayım. Sonraki gün arkadaşlarımı tehdit ediyor. Benimle tanıştırmaları için. Sonra arkadaşım beni alış -verişe diye çıkarıyor evden.  Alış-veriş’ten sonra arkadaşım bana akrabasının geldiğini, bizi eve arabayla bırakabileceğini söyledi. Ona güvendim ve arabaya bindim. Ve çok farklı bir yere gittik…

Seni kaçırdılar mı yani?

Evet, kaçırıldım.

Peki polis, jandarma yok mu?  Gidemedin mi?

“Ben seni kaçırdım, sen artık benim karımsın!”  
Beni önce bir bayandan para alacağı olduğunu, onu almak için getirdiğini, aileme teslim edeceğini söyledi.  Sonra aradan biraz zaman geçince kadın mutfağa gitti. Ben de hemen arkasından gidip “ Bu Bey’in nesi oluyorsunuz?” diye sordum. Bana kız kardeşi olduğunu söyledi. Beynimden vurulmuşa döndüm.  Sonra kocam olacak adama dönüp dedim ki; “Sen bu kadının ağabeyiymişsin” Bana ne derse beğenirsiniz: “Ben seni kaçırdım, sen artık benim karımsın!”  Adam beni güpegündüz kaçırmıştı! Sonra erkek kardeşi geldi. Yalvardım beni bırakın diye… Babam beni arar, ağabeyim arar… Hiç fayda etmedi… Ağabeyi gidip benim aileme haber vermiş kızınızla kardeşim evlendi diye… Bir sonraki gece beni başka bir kız kardeşinin evine götürdü. O kız kardeşi ona çok bağırdı. Neden böyle bir şey yaptı diye. O esnada onun daha önce evlenip ayrıldığını öğrendim. Bir tane de çocuğu varmış…

Peki Ne zaman tecavüze uğradın? Çünkü bu evlilik değil kaçırılmaydı…

İkinci gece tecavüze uğradım. Bana yaklaşmaya çalıştığında ona hiçbir şeyim olmadığımı, onunla olmak istemediğimi söyledim. Ben okula gidiyordum. Bir ailem var, hayatım vardı. Ben ölsem de buradan çıkacağım dedim. Evlenmek aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Ben okumak, çalışmak ve tek başına yaşamak istiyordum. Onun hayalini kuruyordum.  Bana: “Ya benim istediklerimi yaparsın, ya da seni çırılçıplak soyar babanın kapısına bırakırım!” dedi. O kadar korktum ki… Eğer bunu yaparsa babam, ağabeylerim beni görecekler diye düşündüm. O zamanki korkumu tarif edebileceğim bir cümlem yok ki… Ben 20 yaşımdaydım o ise 38… O gece tecavüze uğradım. İğrenç bir şeydi. Hiç tanımadığım bir adam…  Şimdi üç çocuk annesiyim. Bu konuda çok eleştiri alıyorum. Neden tecavüze uğradığın adamdan çocuk yapıyorsun diye… Yapmak zorundaydım. Çünkü benim spiral taktırmam doğum kontrol hapı kullanmam yasaktı…

Peki sonra ne oldu? Ailen seni aramadı mı?

“3. gün yalınayak o evden kaçmayı başardım. 4. Gün bana imam nikâhı yaptılar.  6. Gün ise  intihar girişiminde bulundum.”

3. gün yalınayak o evden kaçmayı başardım. Kapıda adamlar vardı. Onun adamlarıymış. Bu arada adamın hiçbir işi yok. Gayrimeşru yollardan para kazanıyormuş. Bir bakkaldan Ağabeyimi aradım. Zorla kaçırıldığımı söyledim. Bulunduğum yer ile babamın evi arasında 45 dakika mesafe var. Ağabeyimin yalnız gelmesini istedim. Çünkü babam çok sinirli bir adam. Belki onunla önceden konuşursam babamı yatıştırır diye…  Neyse, ağabeyimle buluşacağım yere geldim. Ağabeyimin arkasından babam çıkıverdi. Hatta ona yalan söyledim. Kimse namusuma bir şey yapmadı diye. Babam bana “Nerden geldiysen oraya git!” dedi bir de tokat attı… O esnada gidecek yerim yok. Kasım ayıydı. Yağmur yağıyor… Bir insanın gidecek yerinin olmaması ne demek orada anladım… Tabiri caizse eve paşa paşa geri döndüm.  Oturdum kocamın karşısına. Bana sen ne deredeydin? Dedi.  Babama gittiğimi söyledim. Ve o cahillikle babamın bana yaptığı davranışı anlattım. İşte ondan sonra 17 yıllık çilem başladı. Türk toplumundaki bu namus kavramı içime öyle işlemiş ki o an yazımın böyle olduğunu düşünüp sabretme yolunu seçtim. Ve boyun eğdim. Zaten kocama dönmeseydim o gece ve diğer geceler nerede kalacaktım? Bir de beni kaçarsam aileme zarar vermekle tehdit ediyordu. Ben de daha gencim korkuyordum. Gerçekten bir şey yapar sanıyordum…

“Bütün gün boyunca akşamı düşünüyordum. Çünkü istediğini yapmazsam tekme ve yumrukla beni odadan atıyordu.”

Sonra onu karşıma alıp konuştum. Dedim ki; “Sen bu işleri benim başıma açtın. Ama sana asla sevgi göstermeyeceğim ve eninde sonunda senden boşanacağım… Belki iyi bir anne olacağım ama sana asla bir eş olmayacağım”.  4. Gün bana imam nikâhı yaptılar.  6. Gün intihar girişiminde bulundum. Evde ne kadar ilaç varsa içtim. Sorun onun anne babasıyla, köyde kötü şartlarda kalmak değildi. Çünkü gündelik yaşantımın sonucunda bir akşam var. O adamla aynı yatağa girmek istemiyordum. Onu istemiyordum. Ve ben onu istemedikçe beni daha da zorluyordu. Bütün gün boyunca akşamı düşünüyordum. Çünkü istediğini yapmazsam tekme ve yumrukla beni odadan atıyordu. Zaten ben de onu istiyordum. Onunla birlikte olmaktansa dövülüp odadan atılmayı tercih ediyordum. Neyse intihar girişimim başarısız oldu. Evde bayılmışım. Beni hastaneye götürüp midemi yıkattılar. Birkaç gün sonra annemin evine gizlice gittim. Tabii ki babam eve almıyor eve. Anneme çok hasta olduğumu söyleyip birçok ilaç aldım. Sonra tekrar intihar ettim. Çünkü tecavüze dayanamıyordum. Sonra yine kurtarıldım. Sonra bu son intiharımı annem duymuş. Bana dedi ki ; “Orada dur da yaşadığını bileyim, ben toprağa sarılmak istemiyorum.” Annem ben ölürsem çok ağlar, üzülür diye düşündüm. Kot pantolonumu çıkardım ve basma elbisemi giydim. Başıma yazmamı taktım. Ve bir daha da intihar etmedim. Çünkü o adamın karısı olmak zorunda kalmıştım. Artık benim için mücadele, belki de savaş zamanı başlamıştı. 15-20 gün sonra resmi nikâh yapıldı. Artvin’in bir köyüne götürdüler beni. Daha önce köy hayatı yaşamamışım. Bilmiyorum. Babam şiddet meraklısı ama ne istersek yapardı. Kendi döver ama başkasına bir şey yaptırmazdı.  Nikahtan sonra babam bizimle barıştı. Çünkü namusum temizlenmişti artık. Çeyizlerimi de gönderdi.. . Gökova’da yaşıyorduk. Sonra kocamı birilerinin aradığını duyduk. Apar topar İstanbul’a geldik. Birilerini dolandırmış…İstanbul günlerim parasızlıkla geçti.  Oradan oraya sefil hayatı yaşadık…

Boşanabildin mi ondan merak ediyorum?

 “Bu kadar acının üzerine kurduğum hayatımı o iki adama yedirtmedim. Makası kaptığım gibi adamın gırtlağına çöktüm.”

Ona söylediğim sözü tuttum. Ondan kurtuldum. Biraz zor oldu ama başardım!  Kocam dayımı dolandırdığı için hapse girmişti. Bu ilk de değildi üstelik. Onun gidişi benim için çok iyi olmuştu. Kendime küçük bir atölye açmıştım. Çeyizlik eşya dikiyordum. Çocuklarıma kendi çalıştığım parayla bakıyordum. Bir gün dükkânıma iki tane adam geldi. Kocamın onlara borcu varmış. Benim ödememi istediler. Tartıştık, makinalarıma el koymak istediler. Daha makinamın borcunu ödememişim… Kendi emeğimle kurduğum küçük hayatıma, ekmek parama el konulması beni çileden çıkarmıştı. Çünkü ben bu zamana kadar yarı aç yarı tok yaşayan bir kadındım. Kocam dediğim adam ömrü boyunca bir kez elektrik-su parası ödememiştir. Ev sahibi kendimi bildim bileli hep kapıdaydı.  Çocuklarıma süt yerine bayram şekerlerinden şekerli su yapıp içirmişim. Bu kadar acının üzerine kurduğum hayatımı o iki adama yedirtmedim. Makası kaptığım gibi adamın gırtlağına çöktüm. İnsafa gelip bıraktılar makinemi. Sonra şunu düşündüm. Peki ben orada ya korkusuz bir kadın olmasaydım ne olacaktı? İşte o gün benim dükkânıma yani namusuma gelen tecavüz, boşanma davası açmam konusunda karar vermemi sağladı. Artık çocuklarım için bile bu adamı çekemeyeceğimi anladım. Kocamın varlığı bile benim iş yapma çabamı yerle bir etmişti. Aradan birkaç ay geçtikten sonra kocam tahliye olduğunu söyleyerek eve geldi. Ama çalışmıyor, sokağa, cama çıkmıyor. Sonra bir duydum ki hapishaneden kaçmış. Yarı açık cezaevindeydi… Tabii ki öğrendiğimi ona söylemedim. Hemen gidip ihbar ettim. Polisler gelip onu evden aldılar. Eşimin bu durumunu duyanlar dedikodu yapmaya başladılar. İşlerim kötüye gitti ve dükkanımı kapatmak zorunda kaldım. Elimdeki malları da pazarda ucuza sattım.

Peki nasıl ikna ettin kocanı?

Hapisten kaçtığı zamana kadar çocuklarımı göstermemekle tehdit ediyordu.  Artık gözüm hiçbir şeyi görmemişti. Hapisteyken gittim konuştum. Yine çocukları öne sürdü. Bu sefer çocuklarımın velayetini ona verdim. Çünkü ben artık sağlıklı bir anne olamayacaktım. Ne kendime hayrım vardı. Ne de çocuklarıma… Sanırım artık ondan korkmayı bıraktığımda onu hayatımdan çıkarabildim. Çocuklarımın velayeti onda kaldı.

Hayatın şimdi nasıl gidiyor?

Küçük çocuğum ve annemle yaşıyorum. Diğer çocuklarım tatillerde bana geliyorlar. Hayatımda yeni biri var. Yaşamaya 37 yaşında başladım diyebilirim. Hayatım hakkında anlattığım her şey sadece buz dağının görünen bir yüzü…  Ama yaşadığım kötü şeylerin hiçbirisi yaşayacaklarımın önüne geçemez. Artık sevilmenin ve sevmenin ne demek olduğunu biliyorum. Kendi değerimi biliyorum. Ve artık kimsenin bir şeyi olmak istemiyorum. Buna hiç kimse kızmasın, beni kötü algılamasın...  Ben artık Leyla’yım. Sadece Leyla…