(HABER: SEVGÜL KAYSERİLİOĞLU)


Eeeee…

Sevgül kaçar.

Doooğru Ankara.

Sooonraaa…

Ver elini Tuz Gölü.

 

 

Bilindiği gibi, Tuz Gölü, yüzölçümü itibarıyla Türkiye’nin ikinci büyük gölü.

Ama çok da sığmış kardeşim. Biz metrelerce, ortalama 45 cm su içinde yürüdük … En fazla derinlik sadece iki metreymiş.

İç Anadolu Bölgemizde Ankara, Aksaray ve Konya’ mıza kıyılarını paylaşırmış Tuz Gölü... Doğrusu ben Aksaray’ı da geçtiğini yeni öğrendim.

Neredeyse yarı oranda ülkemizin tuz ihtiyacının buradan  karşılandığını da tahmin ediyordum.

Tuz Gölü’nün 905 metre yüksekte, en geniş yerlerini göz önünde bulundurursak, kuzey- güney 80, doğu- batı ise 60 kilometre. Etrafında 3.000.000 gibi  nüfus barındırıyormuş.

Peçenek, Melendiz, İnsuyu, Karasu, Kırkdelik gibi çaylar Tuz Gölü’nü beslediği halde maalesef yazın kurudukları için gölü de kurumaya mahkum ediyorlar… göle doğru ilerlediğinizde toprak kurumuş kil özelliğindeydi.


Bu gölün tuzu nereden geliyor???

Göldeki tuzun oluşması çeşitli sebeplerden.

Çevredeki jips ve tuz tabakaları- hatta gölden çıkarken tüm kıyafetlerimiz beyaz çamur olmuştu- önemli faktörlerden biri.

Gölün derin olmayışı ve buharlaşmanın şiddeti de tuz birikimini hızlandıran etmenlerden. Ayrıca öğrendik ki gölün tabanından da tuzlu sular geliyormuş.

Şereflikoçhisar’a ekonomik açıdan büyük destek sağlayan tuz üretimi, burada ki tuzun yıkanıp öğütülmesiyle oluyormuş.

2001 yılında özel koruma alanı ilan edildiğini hiç ciddiye almadım. Çünkü metrelerce yürüdüğümüz alanda kuşlara çevrildiği belli bol miktarda fişek vardı maalesef. Agalar, flamingo eti yenmez yenmez… Ayrıca ziyaretçilerin bıraktığı plastik su şişeleri de canımı sıkmaya yetti.

Tuz Gölü kışın da sığ ve geniş su alanı olduğu için başka kuşları da ağarlıyor. Yağmurcunlar, bataklık kırlangıcı, angıt, kılıçgaga, özel bir kaz türü (Sakarca), turna, bazı martı türleri- akıllı olanlardan ohhh gayet sessiz ortam gidin dinlenin İstanbul’da gemi peşinde koşacağınıza- yaban ördekleri de iyotun dinlendirici etkisinden nasibini alan akıllı kuşlardan… En soğuk kış günlerinde de donmaması yine bu tuzdan olsa gerek.



Ayrıca öğrendim ki;

“Bir ekosistem bütünlüğü arz eden Tuz Gölü ve yakın ilişkide olan çevresindeki göller (Tersakan Gölü, Düden Gölü, Bolluk Gölü, Eşmekaya Gölü, Köpek Gölü, Akgöl) sayısız kuş türü ve özellikle Avrupa'da nesli tükenmekte olan flamingolar (Phoenicopterus ruber) için yaşam alanı niteliğindedir.”


Tabii ki ekolojik dengenin bozulması  Tuz Gölü için de  önemli bir tehlike…

Kamp alanımıza akşamüstü vardık. Hemen kurmak üzere çadırlarımızı açtık. Ortalık buz mavisi… Gündüzün aksine acayip bir soğuk ve rüzgar başladı. Çadırlarımızı tam gaz bir hızla kurup, akşam yemeğimiz için ateşi yaktık. Rüzgar gittikçe keskinleşiyor. Dümdüz bir çöldeyim. Ama gökyüzü üzerimde sanki bir çadır misali… Yuvarlak dünyamı algılıyorum yaaa..

1500 km karelik bu gölde çok uzaktan flamingoları dinlemenin keyfiyeti, hiçbir servetle ölçülemez. Çok acıktık. Ateşin başında sohbet ve flamingolara nisbet hafiften şarkı söylüyoruz.

Deeerken… Bir yağmur, daha yemeğimizi yemeden… İyi ki çadırlarımız var. Herkes çadırlara kaçtı. Bir iki saat sonra kesilen yağmur topraktan , ayağımızda kocaman kütleler oluşturan çamurlara dönüştü.


Tüm gece flamingoları anlamaya çalıştım hiç uyumadan. Bizi mi yoksa tüm insanlarımı çekiştiriyorlardı acep?

Sabah olunca erkenden, fotoğraf makinelerimizi ve bol su alarak yola düştük. Ufaktan ufaktan ayaklarımızın altında su başlayınca gölün içinde olduğumuz anlaşıldı. Artık ayaklarımızın iyotla buluşma saati gelmişti. Çıkardık botları, attık sırtımıza… Yürüdüğümüz zemin gittikçe kırmızılaşıyordu. Rehberimiz Çetin Oğuz’dan, bu kızıllığın sebebinin, alg denilen su yosunu olduğunu öğrendik.


Saatlerce sessizce- flamingoları ürkütmemek için- yürüdük. Bölge rehberimiz İsmail Kaplan’dan sanki su altındaymış gibi metrelerce öteden, bizi hizaya sokuyordu.

Sanki National Geographic belgeselinin tam da içindeyim.

Ohhh aman da aman…Öleceksem bu doğa gezilerinde öleyim dostlar!!!

Karşımızda yavaş yavaş netleşen , içimden Allahım uçmasınlar diye dualar ettiğim görüntü enfesti enfes! Arada bazı öncü gruplar tepemizden uçarak düşman mıyız neyiz diye bakarlarken yakalayabildiğim kareler ve ayağımızın altında ki  30 cm lik su da yansımaları gerçek bir sanat şöleniydi…

Yakın çekimlerde gördüm ki konaklayanlar renk hiyerarşisi içinde dizilmişler. Doğa bu, herşey yerini biliyor dedim içimden, insandan gayri…


Flamingo cennetinde epeyi kaldık. Şaşkın nutkumuz tutulmuş, arkayik gülümseme içinde. Onlara veda edip, dönüş yoluna geçince, onlara nisbet bir modern dans yapasım geldi.

Özgür ve delice bir mutlulukla…

Sizlerle paylaşıyorum.

Başka bir cennetimizde görüşmek üzere…


 

Notlar; Aksaray ve Ankara  arasında yer alan ve su rezervi ciddi oranda düşen Tuz Gölü’nde kurumuş ve çatlamış topraklara dikkat çekiyor. Yeni işletmelerin açılması Tuz Gölünün kuraklığına  davet etmesi ayrıca üzdü beni. Sonuçta bir zarar varsa bu hepimizindir. Bize verilen her nimetin farkında değiliz yine . TUZ GÖLÜ CİDDİ BİR DOĞAL ZENGİNLİK ARKADAŞLAR!

Kaynak: Milliyet