Kocaeli'de, 17 Ağustos 1999'da meydana gelen Marmara Depremi'nde yakınlarını kaybeden aileler, kimsesizler mezarlığındaki bazı mezarlardan alınan DNA örneklerinin sonuçlarını bekliyor.

"Asrın felaketi" olarak nitelendirilen, merkez üssü Gölcük olan 7,4 büyüklüğündeki depremde eşini, oğlunu, kızını, kardeşini kaybeden ancak aradan geçen 18 yılda yakınlarından haber alamayan aileler, kimsesizler mezarlığındaki bazı mezarlardan alınan DNA örneklerinin sonuçlarına odaklandı.

Aileler, kimliği teşhis edilemediği için kimsesizler mezarlığına defnedilenlerden ve kendilerinden alınan DNA örneklerinin sonuçlanmasını bekliyor. Yakınları kaybolan bazı vatandaşlar, başına eşinin, kızının, oğlunun, kardeşinin isimlerini yazarak sahiplendikleri kimsesiz mezarlarını ziyaret edip, dua okuyor.

"Endişe ile yaşıyorum"

Depremde annesini, babasını ve babaannesini kaybeden, 23 yaşındaki kardeşi Zafer Kutluer ise kaybolan Gamze Aktürk (46), AA muhabirine yaptığı açıklamada, kardeşini bulmak için çalmadığı kapının kalmadığını söyledi.

Kardeşini 18 senedir aradığını, tüm hastanelere baktığını, akıl hastanelerine de gittiğini gözyaşlarıyla dile getiren Aktürk, şöyle devam etti:

"Fotoğrafını afiş olarak bastırdım, her yere astım. Bulamadım. Bazen, 'Şurada görüldü, buradan geçti.' şeklinde ihbarlar alıyoruz ama hiçbiri doğru çıkmadı. Bir şeyden umudunuzu kesmeniz için elinizde somut bir veri olması lazım. Kardeşimin yaşadığına esasen çok inanmıyorum. Kardeşim hayatta olsaydı bir şekilde ben ona ulaşırdım, o bana ulaşırdı diye düşünüyorum ama içimde, yüreğimde bir yangın var. Onu söndürebilmek için elime bir şey koymam lazım. Elimde somut bir şey olması lazım. Biri bana kardeşimin mezarını göstermesi lazım ki, ben onun öldüğüne önce kendim inanayım. Öteki türlü 18 yıldır bir yerlerden acaba çıkıp gelir mi? Acaba şurada gördüğüm ona mı benziyor diye bu endişe ile yaşıyorum."

Mezarlar açıldığında, Gölcük'te askerlik yapan birinin üniformalı cesedinin çıktığını ancak bu kişinin cenazesinin Kahramanmaraş'a gönderildiğini belirten Aktürk, "Endişe içindeyim şu an, acaba asker yerine benim kardeşimi mi yolladılar yanlışlıkla. Önce buradaki mezarlıklar açılsın. DNA testi yapılsın. Buradan beklediğim sonucu alamazsam, Kahramanmaraş'ta başka bir dava açmayı düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

"Kayıp çocuğumu bulmak için çok uğraştım"

Yıkılan evlerinin enkazında 2 saat kurtarılmayı bekleyen 44 yaşındaki Sebahat Kahraman ise kocasının vefat haberiyle sarsılırken, depremde kaybolan 9 yaşındaki oğlu Murat Akalın'ı bulmak için mücadele ediyor.

Kahraman, enkaz altında oğlunun yanında olduğunu ve yaşadığını belirterek, "Oğlum yanımda ağlıyordu. Bizi kurtarmaya gelenlere, 'Önce oğlumu kurtarın.' dedim. Oğlumu yanımdan aldılar. Bir daha da görmedim. Ölen eşimin arkadaşları, oğlumun feribota bindiğini görmüşler. Soyadını Mısırlıoğlu diye hatırladığım birisi oğlumu feribota bindirmiş. Bir televizyon kanalına açıklama yapmış, çocuğumun başında kan varmış. Ayaklarının kırık olduğunu söylemiş. Feribota askerlere teslim ettim demiş. Ondan sonrası yok." diye konuştu.

İkinci evliliğini yapan Kahraman, kayıp tek çocuğunu bulmak için çok uğraştığını ancak izine rastlayamadığını belirterek, şunları kaydetti:

"Depremde kolum ve kaburgalarım kırıldığı için İstanbul'da çeşitli hastanelerde bir sene kadar tedavim sürdü. Hastaneleri, çocuk yurtlarını aradık. Fotoğraflarını her yere dağıttık. Ben çocuğumun yaşadığına inanıyorum. Ölüsüne sevinilmez ama bulunursa sevineceğiz artık. Hiç değilse mezarı olacak. Başında dua edebileceğiz. Ben bulamadım ama oğlum beni televizyonlardan görüp de ya da oğlumu tanıyıp görenler varsa bana söylemesini istiyorum. Oğlum yaşasaydı 27 yaşında olacaktı. Kayıp olması daha kötü. En azından öldüyse gider dua okuruz. Mezarını sularız, yanı başında otururum ama kayıp. Nerede, ne yapıyor? Kimin elinde, iyi mi, kötü mü, dayak mı yiyor, nasıl bakılıyor? Onları bilmemek çok kötü." 

"İzine rastlayamadım"

Gölcük'teki depremde oğlunu, gelinini ve 3 torununu kaybeden 72 yaşındaki Kenan Emir de kayıp olan 18 yaşında kızı Hicran Emir'i bulmak için 18 yıldır çabalıyor.

Emir, 50 yıl Almanya'da yaşadığını, depremde Yalova'da kaplıcalarda bulunduğunu, deprem olduğunda Gölcük'e yürüyerek gittiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Eve geldiğimde yıkıldığını gördüm. Oğlum, gelinim ve 3 torunum ölmüş. Bina arka tarafa doğru devrilmiş. Kızım balkondaymış. Üst katta da komşumuzun kızı var. İkisi de balkondan aşağıya düşüyorlar. Bir taksi şoförü çocukları alıyor devlet hastanesine götürüyor. Onlara müdahale eden doktoru bulduk. Ambulansla feribota götüren polis memurunu bulduk. Hepsiyle görüştüm, benim kızım olduğunu söylediler. İstanbul Kasımpaşa Asker Hastanesi'ne götürmüşler. İstanbul'da 431 hastaneye tek tek gittim, izine rastlayamadım.

Benim için kızımı sağ olarak bulmak da düğün bayram, ölü olarak bulmak da düğün bayram. Ben diğer çocuğumun, torunlarımın mezarını biliyorum ama kızım kayıp. Benim şu anda 16 yaşında kız çocuğum var. Depremden sonra dünyaya geldi. Eşim 52 yaşındaydı onu dünyaya getirdiğinde. Rabbim oğlumu, kızımı, torunlarımı, gelinimi aldı ama bir çocuk hediye etti bize. Şükürler olsun."