Anayasalar; bir ulusların değerlerine ve ilkelerine uygun olarak düzenlenir. Ulusların vicdanî değerleri, yaşanmışlığı, tarih, kültür ve inanışlarına göre oluşur. Ardından da sosyal hayat buna uygun yaşanır. Değerlerimizdir, bizleri millet yapan, birbirimize bağlayan, tek vücud yapan…

Değerlerimiz, taaa Dede Korkut’un kahramanlık destanlarından izler taşır. Atalarımızın genlerine işlenmiş ve bizlere aktarılmıştır. 

Ancak değer yargılarının değişme talebi; yeni bir yaşam formu için olabilir. Böylece askeri-sosyal bakımdan farklılaşma başlar.

Mevcut anayasamız; Yüzyıl önce vatan topraklarımız üzerinde yeni yaşam formu oluşturma çabalarının ardından, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan’larca paylaşıldıktan, zapt edildikten sonra kahramanca verdiğimiz mücadelenin akabindeki tecrübelerle doğal olarak oluşmuştu. Başka ülkelerden şekilsel örneklemeler alınsa da, içeriği kültür ve yaşam felsefemize uygun oluştu.

Dünya değişir, mesela uzaya gidilebilir, küreselleşme olur, iklimler değişir ama maneviyatımız, değerlerimiz, vatan-millet anlayışımız değişmez. 

Bugün yeni bir yaşam formunu tartışıyoruz…

Tarihsel verilere göre; yeni yaşam formu geliştirilirken en fazla esnaf ve küçük ticaret yapanlardan destek görmüş. İlk olarak “işlerimiz bozulmasın” kaygısı oluşmuş. Ama değişen değerleri ile birlikte işleri de bozulmuş. 

Tarih’te bu kişiler tarif edilirken “kötü burjuvalar” olarak nitelendirilir. Herşeyi bilen ama bilmediğini bilmeyen burjuvalar. Son seçimlerde de bu tür söylemlerin sıklıkla kullanıldığını hatırlarsınız. Bugün aynı kişiler, işlerin sıkıntılı olduğundan en çok şikayet edenler.

İşsiz kesim ise daha masum… İşsizlik ve geçim kaygısı içinde, dertleri katlanmışken tam bir idrak sağlayamayabilir. Hatta işsiz kalmış olması, üretimin yavaşlamış olmasına işaret ettiğinden hayıflanır, geçinemez ve destek vermez. Bağış ve yardım alanlar hariç…

Ayrıca ekonomi “böyle olacak” demekle olmuyor işte… Daha önce de bu köşe de defalarca yazdığımız gibi ekonomi sadece para ile ifade edilebilen bir şey değildir. İslam nasıl sadece namaz ile ifade edilemezse ekonomi de sadece kağıt ya da demir para ile ifade edilemez. 

Ekonomi, ekolojik bir durumdur. “Böyle olacak” emir kipi yaklaşımı; karşısındaki maddeyse tutar. Ekonomi ise sadece maddeden ibaret değildir. 

Faiz’i indirin… Dolar, çıkarsa çıksın… İfadeleri yel değirmenleri ile dövüşmekten öteye geçmez.

Dolar kurunun 4 TL’ye yaklaşması; üretimin azalması, makine parkur kullanım oranının düşmesi, faiz ve rant ekonomisinin artması, istihdam eksikliği, cari açık, yabancılara olan yüksek borçlarımız, ithale bağımlılığımız, AB’ye vize serbestisi için verilen tavizler, dış politika, devlet içine yerleştirilmiş cemaatler, örgütler gibi sorunların yanı sıra, anayasa değişim görüşmeleri, meclisteki kavgalar, etik ve yasal olmayan gizli oy kulanım şekli ve değerlerimizi değiştirme çabalarındandır.

Bu ortamdan yabancı yatırımcı korkar… Ayrıca parasını getirip finans yatırımı yapsa, tahvil alsa önce Türk lirasına dönmesi gerekir. Vade sonu geldiğinde de faizini alır, dolara döner, ülkesine gider. Ama vade sonu geldiğinde dolar artarsa, aldığı faiz onu kurtarmaz ve zarar eder. İşte bu yüzden de gelmez… İhracatımızda ve turizmdeki ciddi düşüş göz önünde tutulduğunda, dış borç taksitlerimizi ödeyecek dolar bulamayız. 

Mevcut dış borç ödenemezse, tavizler, sorunlar başlar… 

Bu sorunlardan birkaçı benlik çatışması, şuur yitirmesi… 

Yeni anayasa görüşmelerinde çok acı bir olaya şahit olduk. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında maalesef “kadın” milletvekilinin boğazı, “erkek” milletvekilleri tarafından sıkıldı. 21 inci yüzyılda, hemde meclis çatısı altında “kadın istismarına” şahit olduk. Sanırım bu eylem, bugüne kadar yaşanmış kavga, küfür, hakaret, şişe fırlatma vs. hepsini geride bıraktı. Ve daha da acısı; erkek milletvekillerinin yorumu “CHP’liler bunu hakketti” olmasıydı.

İşte yeni yaşam formu…  

Ayrıca, ABD başkanlık sistemi bir çok yerde örnek gösterilmektedir. Ama ABD başkanlık sisteminde; Başkan’ın, sokakta herhangi bir kişiyi, hiçbir hukuki sürece uymadan “tutuklatma, gözaltına alma hakkı” olduğunu kimse konuşmuyor. Hatta bu kişi gizli bir mahkemede yargılanıp idam bile edilebilir. 

En basit anlatımıyla başkanlık sistemi; düzenli bir OHAL’e benzemektedir. 

Sadece güzellikler anlatılıp geçiştirilmesin. Anlamsızlıklarında konuşulması gündem olması halkın seçimi ve geleceği için gerekli. Çok fazla başkanlık sistemi örneği var. Mesela Uganda’daki başkanlık örneği çok daha garip ve farklı... 

Hepsini sağlıklıca araştırmamızda fayda var. Çünkü muhtemelen yakında referandum olacak. Bizden “Yeni Yaşam Formumuzu” oylamamız istenecek. 

Kendi yaşam formumuzu kendi fikrimiz ile verebilmemiz çok değerli. Kendi fikrimiz ile seçim yapmak bizi “birey” yaparken, başkasının fikri ile seçim yapmak bizi “kula bağımlı” kılar.