Bu hafta içimden değişik bir şeyler yazmak geldi!

    İçinde bulunduğumuz ortamdan bir an sıyrılarak soyut bir düşünceyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha şimdiden yazının devamını okumak için sabırsızlanıyorsunuz değil mi?

    Şimdi sizlerden bir defter düşünmenizi rica ediyorum.
    Öyle bir defter ki; yaşadığımız her an ve her saniyeyi içinde barındıran, adım adım ömrümüzün bu güne dek yazıldığı sayfaları kapsayan bir defter olsun bu.
    Geri dönüp silinmesi mümkün olmayan, değişiklik yapamayacağımız ancak; devamını yapılan hatalardan ders alarak yazmaya devam edebileceğimiz bir defter düşünün.

    Adına yaşam defteri diyelim.
    Yaşam defterini bazı başlıklara bölelim!
    Böldüğümüz başlıklar ise hayatımızın dönüm noktalarını kapsıyor olsun.

    Beyaz, pırıl pırıl bir sayfaya sil baştan yazmak gibidir dönüm noktaları. Tek yapmamız gereken sayfaları özenle yazarak doldurmak. Acısıyla, tatlısıyla, mutlu ve mutsuzluğumuzla.

    Önce bir başlık atarız en afillisinden. Bu başlık aldığımız bir karar olur çoğu zaman.
    Yaşadığımız her an dökülürken kalemimizden sayfalara, büyük bir itina ile başlarız sayfataları doldurmaya.

    Tertemiz sayfada daha bir dikkatli oluruz, biliriz ki geçmişe dönüp silmemiz mümkün değildir yazılanları. Hatalardan ders alarak en kusursuz şekilde yazmak için çabalarız.

    Başka bir pencere açılmıştır önümüzde, biz ise o pencereden kalabalığa karışmak için çabalarız. 

    Yaşadıklarımız, ya da yaşayamadıklarımız; hayatın bize sunduğu kırmızı bir kurdela ile süslenmiş sürpriz hediye paketi gibidir. Hiç birimiz yaşam defterinin sayfalarına neler yazacağızı zamanı gelmeyince öğrenemeyiz.

    Sayfalara geriye doğru baktığımızda, mutlu anların yerine, keder, üzüntü ve acılarımızı anımsar onları daha bir benimseriz. ' O zaman hatalı davranmışım, şöyle davranmalıydım' diyerek hatalarımızla yüz yüze gelmeyi öğrenir, pişmanlıklarımızı kendimize itiraf ederiz.

    Oysa ki; geçmişimizde yapılan hatalar, yaşanan acılar, bugün bizleri biz yapan unsurlardır, nedense bunu hep es geçeriz.

    Hayatımızın hangi döneminde olursak olalım, önümüzde açılan her beyaz sayfada, gün gelecek düzeltmeler yapmak isteyeceğimiz kaçınılmaz. Bizlere sunulan yaşamın her evresi önümüzde açılan temiz bir sayfaya yazı yazmak gibidir.

    Sayfa üzerinde yapılan karalamaların hiç de önemi yoktur. Önemli olan yaşam defterinde bulunan yazıların niteliğidir. 

    Yaşam defterinin sayfaları doldukça ömür yolunda ilerleriz.

    Beyaz sayfalara dökülen kelimelerden kendi heybemize alacağımız örnekler, hayatımızı şekillendireceğimiz ders niteliğindedir.

    İnsanları seviyorum, dinlemeyi seviyorum, çevremde bulunan dost ve arkadaşlarımı seviyorum.

    Çünkü; her birinin bana aktaracağı yeni yeni dönemleri, her birinin yazacağı temiz sayfaları önlerinde öylece açılmış onları bekliyor.

    Kendi pencerelerinden görecekleri güzel ya da çirkin görüntüler karşısında neler yaşayacakları birer muamma! Zaman içerisinde şekillenecek bir resim uzanıyor önlerinde.

    Beyaz satırları güzelliklerle doldurmak ya da boş bırakmak tamamen onlara kalmış.

    Beni tanıyan yakın çevremde bulunan bir çok kişi ne kadar az konuştuğumu bilirler. Her birinin ayrı ayrı olan hikayelerini susarak ve dikkali bir şekilde dinlerim.

    Bilirim ki; başkalarının yaşadığı tecrübe ve deneyimler sayesinde önümde açılan temiz sayfayı en güzel şekilde değerlendireceğim.

    Unutmayalım ki, sayfalar ne kadar karalanmış dahi olsa arta kalan yazıların niteliğidir önemli olan. Yani sizin yaşadığınız hayatın kalitesidir sayfalara yansayan.

    Hayatın kalitesi ise sevgiden geçer.
    Yaşam dediğimiz defter, sevdiğimiz ve sevildiğimiz kadar beyaz sayfa demektir.

    Yaşam defterimiz temiz sayfalarla dolsun.

    Sevgi ile kalın.