Toplumların diğer toplumlara göre pozisyonunu, bireylerinin beceri düzeyleri ve kapasiteleri belirliyor. Bu yeteneklerin temelleri büyük ölçüde çocuk beş yaşına gelmeden önce atılıyor. İnsanın yaşam boyu kullanacağı becerileri, öğrenme kapasitesi, çevreyle ilişki yetenekleri ve kişiliği de beyin gelişimi ile birlikte büyük ölçüde bu yıllarda kesinleşiyor. 

Beyin gelişimi bireyin kendine güven, sağlıklı bağlanma, çevresiyle uyumlu ilişkiler kurma gibi yeteneklerinin gelişimini doğrudan etkileyerek, bireyin ruhsal ve sosyal sağlığında belirleyici bir rol oynuyor

Araştırmalarda, kişinin yaşadığı birçok ruhsal sorunun da erken çocukluk dönemi ile ilişkili olduğunu, bu dönemde yaşanan deneyimler ve beslenmenin beynin gelişimini etkilediğini, gelişimin de bireyin sağlığında yaşam boyu sürecek etkileri olduğunu belirtiliyor. İnsanın bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığı, beyninin gelişimiyle yakından ilişkilendiriliyor. 

Okullarda artan şiddete sebep olarak Mustard araştırmalarında, disfonksiyonel ailelerde büyüyen birçok erkek çocuğun okul sistemine girdiğinde antisosyal davranışlar gösterdiği ve bunların üçte birinin ergenlik döneminde suç işlediğini açıkça gösteriyor. 

Yoksullukta çocuğun gelişme sürecinde görülen en yaygın risk faktörü. Yoksulluğun evrensel olarak kabul gören en önemli ölçütünden birisi, ailenin geliri ile kendilerine yetecek minimum düzeyde besini alamamaları. Beslenme yetersizliği, sosyoekonomik koşullara bağlı ise bu ölçütün gerçekleştiğinin en açık ve en acı göstergesi. 

Bireylerinin yaşam boyu sağlığını korumak, daha yetenekli, zeki, başarılı ve kapasiteli vicdanlı bireyler yetiştirmek, artan şiddet ve suçluluğu azaltmak, sosyoekonomik eşitsizlikleri makul düzeylere indirmek için toplum öncelikle, beynin hızlı gelişim döneminin önemini fark ederek çocukların gelişimini desteklemelidir