Kelimeyi yazarak sunuyorsak kullanmak istediğimiz manasına uygun bazı noktalama işaretleri yetişir imdadımıza. Noktalama işaretlerini doğru kullanabilme yüzdemizde oldukça düşüktür.

‘’YAŞA BAKMAK GEREK’’ cümlesinde, kaç yaşında kaç yıl yaşamış.

‘’YAŞA YA DA KURUYA GÖRE AYIRMALI’’ cümlesinde ıslanmış ya da kuruluğu muhafaza edilmiş,kurutulmuş nesne tarifi.

‘’BENİM İŞLERİM SAĞLAM OLUR,YAŞA GELEMEM’’ cümlesin de konuda bahsi geçen isin çürük,güvensiz bir durumu olduğu vurgusu var.

YAŞA yazıldığı ve noktalama işaretleriyle vurgu yapılsa dahi anlayan anlar, anlamayan bütün anlatım içinde çözmeye çalışır. Anlatım dilinde bu ve benzeri birden fazla anlamı olan kelimeleri kullandığımız da, hangi manada kullanıyor isek vücut dilimizi, mimiklerimizi devreye sokarız. Kelimenin manasına uygun vücut şekillerinde bir standart yoktur. Standart olmadığı için vücut dilini doğru anlamak, anlayabilmekte oldukça zordur.

Bu yazım yazma sanatı, dilbilgisi konusun da değil, zira benimde böyle bir uzmanlığım, yeterliliğim yok. Anlamak ve anlaşılmak temasına vurgu yapmak niyetiyle kelimeler üzerine örnekle başladım. Türkçe kullandığımız dilimiz, sohbetlerimizde, iletişim kurma gerekli hallerimizde kullanıyoruz. Bir mesele anlattığınız zaman anlaşılmak güzeldir. Anlatımlarımız da anlaşılmanın güzel olması fikrin de hemfikir olduğum gibi anlaşılmamanın da güzelliğini savunanlardanım.

Tespitim şöyle; üzücüdür ki, anlaşılmak, anlaşılmamak kadar yanlış anlaşılmak denilen bir üçüncü hali her gün, bir çok kez yaşamaktayız. Bu durumları yok etmek nasıl mümkün olacak, nasıl başaracağız, tam anlamıyla bir kaos.

Üçüncü hal diye kendimce adlandırdığım durum bazı insanlar tarafından tespit edilmiş ve saptırmalarla, zamanın verdiği aksi durumları lehine çevirme şansını kullanmalarını sağlıyor. ’’Ben aslında şunu söylemek istemiştim’’ şekliyle anlatımına farklı bir mana yüklüyor. Edebi yazımlar da bu durum yazım çeşitliliği ve renkliliği diye pozitif getirisiyle kabul görebilir. Devlet yönetimi, bürokrasi, hukuk dilin de ise böyle bir tolerans söz konusu değildir.

Her durum, eğitim, öğretim, sosyal durum vb gibi farklılıklara sahip insanlar dahi azami düzeyde bir birlerini anlamalılar, gereklidir, mecburidir.

Türk dil kurumu, ülkemizin, yazdığım sorun gibi sorunlar dışın da Türkçeyi konuşma ve yazma dili olarak rahatlatma, katkılarıyla kolaylaştırma gereği vardır. Sade vatandaşların dil kurumundan başkaca bir beklentisi olmayacağına göre, dilimizi kullanırken rahatlama, kolaylıklar yaşamak yerine, çok farklı açıklamalar, anlam yüklemelerle kaos hali oluşturulmaktadır. Dil milletin ilk ortak tarafı ve vazgeçilmezidir. Akılcı ve uygulanabilir çözümlerle karmaşanın önleneceği umudumu muhafaza ediyorum.