Gün geçmiyor ki, gazetelerde, milletin başında bulunanlardan, yüksek mevki ve makam tutanlardan, üstelik geçim sıkıntısı çekmesi muhal ve imkânsız olanlardan bâzılarının zimmetine para geçirmek, kanunsuz yoldan çıkar sağlamak, gayri meşru yoldan menfaat edinmek, velhâsıl kısa yoldan köşeyi dönmek gibi; milletin malına, mülküne ve parasına musallat olduklarına dair haberler çıkmasın!
Nitekim: “…Holding’e yönelik başlatılan operasyon çerçevesinde Gümrükler Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu müfettişleri, yalnızca Öncüpınar sınır kapısında Hazine’ye verilen zararın 18 milyon dolar (yaklaşık 12 trilyon 330 milyar lira) olduğunu ortaya çıkardı. Müfettişler çalışmaların sürdüğü Karkamış gümrük kapısıyla birlikte sadece iki sınır kapısında devletin toplam 40 milyon dolar (yaklaşık 27 trilyon 400 milyar lira) zarara uğratıldığını belirlediler.
“Cumhuriyet tarihinin en büyük hayalî ihracat operasyonu olarak nitelenen  ‘paraşüt’  operasyonu çerçevesinde, gümrük müfettişleri hayalî ihracatla ilgili olarak Suriye ile ortak bir çalışma yaptı…
“Pamuk destekleme primi uygulamalarında Güneydoğu’da trilyonlarca liralık usülsüzlük yapıldığı saptandı.” (Cumhuriyet, 26 Ekim 2000 - 1)
“Eski sahibi…tarafından içi boşaltılan Egebank’ın ardından, diğer batık bankalarla ilgili olarak da  ‘çete’  soruşturması hazırlıklarının yürütüldüğü öğrenildi. Bu çerçevede, bankaların hem kendi şirketlerine hem de diğer bankalara usulsüz biçimde aktardıkları krediler üzerinde duruluyor. Özellikle batan bankaların birbirleriyle olan kredi ilişkileri büyüteç altında tutuluyor.
“Egebank  ‘soygununa’  her gün yeni bir halka eklenirken banka aracılığıyla trilyonların aktarıldığı kişiler ve şirketler de bir bir ortaya çıkıyor.
“…Tasarruf Mevduatı Sigorta fonu, Egebank’tan kredi kullanan bazı borçluların tesbit edilen adreslerinde tek kuruş malvarlığı bulamazken trilyonluk krediler kullanan isimlerin banka hesaplarının da araştırılmasının gerektiği ileri sürülüyor.” (Hazal Ateş Çakır, Cumhuriyet, 20 Ekim 2000 - 13)
“Egebank’taki  off-shore  hesaplardan 86 milyon doların zimmete geçirilmesiyle ilgili dosyası ise…” (Cumhuriyet, 19 Ekim 2000 - 5)
“İçi boşaltılan Egebank…”(Ortadoğu, 18 Ekim 2000 - 1)
“…Belediyesi MTA’ya ait araziyi hileli yollarla şahıslara sattı.” (Türkiye, 19 Eylül 2000 - 1)
“Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, el konulan Etibank’ın sahibi…ile Bank Kapital’in sahibi…’nin tüm malvarlıkları üzerine ihtiyati tedbir kararı aldı. Ayrıca,…Grubu’na ait şirketlerin borsadaki işlemleri geçici olarak durduruldu.” (Türkiye, 31 Ekim 2000 - 1)
“Bazı batık bankalarda yöneticilik yapan…’a yakalama emri verilirken 11 kişi için de yurtdışına çıkış yasağı kondu.” (Türkiye,  4 Kasım 2000 - 1)
“Bank Kapital ve Etibank’a el kondu.” (Türkiye, 28 Ekim 2000 - 1)
“Etibank ve Bank Kapital’in devlete maliyeti 600 milyon doları bulacak. Toplam batık banka maliyeti ise 9 milyar dolar. Türkiye’nin nasıl soyulduğu, halkın birikimlerinin bir avuç talancı ve  vurguncuya nasıl peşkeş çekildiği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.” (Finansal Forum, 1 Kasım 2000 - 1)
“Devletçe el konulan…Grubuna ait Etibank ile…Grubuna ait Bank Kapital’in devlete yüklediği zarar riski 415 trilyon lirayı buluyor.” (Hürriyet, 29  Ekim 2000 - 1)
“Bankalar battı, zararı devlete.” (Finansal Forum, 30 Ekim  2000 - 1)
Evet. “Hemen her gün bir yolsuzluk haberi duyuyoruz. Neredeyse birer âdi olay gibi algılayacağız, ciddî  ve  vahim gelişmeleri…Kamu bankalarından usulsüz kredi almalar, bankaların içini boşaltmalar, hayalî ihracat yoluyla alınan vergi iadeleri, uyuşturucu ve silâh kaçakçılığı, ihalelere fesat karıştırmalar, rüşvet, irtikap, görevi ihmal ve kötüye kullanmalar…Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bir de bunlara mafyanın devlete kafa tutmaya başlaması eklenince yurttaşların endişesi, korkusu daha artıyor. Şaşkına dönüyor.” (Ali Serdar  -Sayıştay Üyesi-  Cumhuriyet, 17 Aralık  2000 - 2)
Toplumun geleceği açısından, tehlike çanları hükmünde olan bütün bunlar, duyarlı bâzı kesimleri ve yetkilileri harekete geçirdi. Meselâ:
“…Türkiye’nin uluslar arası rekabet gücü ve AB üyeliğinin tehlikeye gireceğini gören iş dünyası, OECD ve Dünya Bankası desteğiyle  ‘iyi yönetişim’  kampanyası başlattı.” (Finansal Forum, 20 Eylül  2000 - 1)
Yine  “BBDK, fondaki bankaların satışına yönelik eylem plânının ilk adımını, bankalara talip olanların niteliklerini belirleyerek attı. Buna göre, banka sahibinin mali gücü ve ahlâkî değerleri ön plâna çıkacak. Şaibeli işlere karışmamış olacak.” (Finansal Forum, 5 Kasım  2000 - 1)
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, menfaat grupları ile şu anda bir örtülü savaş olduğunu belirterek  ‘bu savaştan milletin galip çıkması’  gerektiğini söyledi. Ve  ‘Bu soyguna dur demek zorundayız.’ Dedi.
Yerel Yönetimler Sempozyumu’nun açılışında konuşan İçişleri Bakanı,  ‘Bireysel çıkarları artık ortadan kaldırmalıyız…’ ‘…idarecilerimizin…zamanlarını, ülkenin menfaatları doğrultusunda harcamaları’  gerektiğini ifade etti. ( Nur Gürel, Türkiye, 2 Kasım  2000 - 13)
Elimizi şakağımıza koyup iyice düşünelim. Bütün bu yolsuzlukları yapanlar; bu devletin, üstelik en iyi okullarında ve en gözde üniversitelerinde okumuş kimseler değil mi?
Öyleyse nasıl oluyor da bu denli alçalabiliyorlar ve milletin bir lokma ekmeğine bile göz dikecek kadar bu denli düşebiliyorlar?
Acaba nerede hatâ ve yanlışlık yaptık da, istenmeyen bu eğitim ve öğretim zayiatiyle baş başa kaldık?
Bu son derece hayatî konunun cevabını, aşağıda naklettiğimiz tarihî hatıratta, bizzat Mustafa Kemâl vermektedir: