Sevgili okurlarım, Önce Vatan Gazetesinde yayınlanan “En az üç çocuk yapın” Başlıklı makalem aynı zamanda Facebook Fan Yazar sayfamda dijital ortamda da yayınlanıyor. Okurum makalemin altına yorum yazmış sizinle yazışmamızı aynen paylaşıyorum. “Birçok gerçeğin farkındasınız, ama gerçekleri saptırmak ve yanlışları savunmaktasınız. Herkes Recep Tayip Erdoğan’ın amacının neler olduğunu biliyor. Bence siz yazdığınız makalenizle taşa tosladığınızın farkında değilsiniz.” dedi.

Öfkeli olduğu kesindi, ama dikkati elden bırakmıyordu: “Makalemde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ı savunmuyorum. Sıradan bir vatandaşın savunmasına da ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Makalemi lütfen bir daha okuyun, ama bu defa yüreğinizle.” dedim. 

Öfkesini ikiye katladı: “Hanımefendi makalenizi okudum. Bende Avrupa’daki ve ülkemdeki çocuk haklarının ne kadar farklı olduğunu biliyorum. Benim ülkemde çocuklar yoksulluktan ve devlet güvencesinden yoksun kaderine terk ediliyor. Devlet sahiplenmediği ve değer vermediği için yoksul aile çocukları koyun gibi servislere doldurulup taşımacılığı yapılıyor aynı zamanda hiçbir şekilde gelecek güvenceleri yok. Devlete teslim edilmiş olan yardıma muhtaç çocuklarsa Devlet kurumlarında tecavüze uğruyor. Yaradan aşkına söyleyin siz neyi savunuyorsunuz?” Dedi. 

Makalemdeki gerçek konuya gelmiştik. Sekiz yıldır Antalya’daydım hatta boşa düşüp gönüllü çalışmak için Antalya Zübeyde Hanım Çocuk Esirgeme Yurduna gönüllü çalışma başvurusu yapmıştım. “Nihayet. Demek ki, ortak değerlerimiz varmış ve savunacağımız değerlerimiz aynı noktada birleşiyormuş.” Dedim.

Makalemi tekrar okuduktan sonra sorularına doğru cevaplar alınca yorumcu okurumla ortak noktamızda buluşmuştuk: “Objektif düşünceler ve yaklaşımlar sorunların çözümüne katkı sunacaktır. Saygılarımla.” Dedi.

Bazı istisnalar hariç bu ülkede güzel olan işte buydu. Bizler yeter ki, anlatmak için istediklerimizi güzel bir üslupla anlatalım anlatıyorken de yüreğimizdeki insan sevgisini ve vatan sevdasını içine katalım başaramayacağımız zorluklar yoktur. Sevdamız ortak noktamız Vatanımız Bayrağımız Devletimiz Milletimiz. Bizler bu dört kavramı kavrayarak hep birlikte yaşama sıkı sıkı sarılırsak hayat kavgası dışında aramızdaki tartışmalar anlıktır kavgaya dönüşmeden öncede sözlerde kalır. Farklı düşünceye sahip olsak da ortak noktalarımızda buluşuruz örnekteki okurumsa ispatımdır!..

Yalnız bilmediği bir şey vardı yorumdaki saydığı bütün olumsuzluklar Avrupa ülkelerinde de vardı hatta çok daha fecisi, ama onlar her olayı haberlerde ekrana taşımıyordu. Türkiye’deki görsel ve yazılı basınımız kadar inanın onlar özgür değiller. Örnek Belçika’da Fransa’da ve Almanya’da terör olaylarındaki görsel ve de yazılı Avrupa basınındaki haberleri bizimkilerle karşılaştırmanız yeterli çünkü onların haberlerinde sansür var. Bizim görsel basınımızda yayın yasağı olunca yeri göğü velveleye veriyoruz ve bu durumun arkasında farklı şeyler arıyoruz. Hiç çekinmeden bulunduğumuz ortamda Devleti suçluyoruz!..

Hani: “El atına binen tez iner.” Diyorlar ya…

Yolda yaya kalmamak için biz önce bize yetmeyi öğrenmeliyiz. Elbette Avrupa ülkeleri bizim ülkemizle karşılaştırdığımızda bizden biraz üstün olabilirler lakin inanın hiç mükemmel değiller. Dünya Devletlerinin arasında dört mevsimiyle taşı toprağı altın zengin ülkeler arasında Anadolu toprakları var. Bizler yeter ki, el ele omuz omuza verip topraklarımızı yavrularımızı ilmek ilmek işleyelim. İşleyen gümüş parlar vatan sevdası parkta çocuklarla oyun oynamaya benzemez. Fikirlerimiz uyuşmayabilir farklı farklı parti destekleyebiliriz fakat 550 milletvekili BMM’de bu ülke için varsa bizlerde bulunduğumuz her alanda olmalıyız dayanışma ruhunu tekrar kazanmak zorundayız. Ülkeyi canavarlara teslim edip kaza kurbanları olmamalıyız!..  

Sevgi ve saygılarımla