Hemen her yıl, her sezon yaşanan Fenerbahçe Galatasaray gerginliği bu sezon çok erken başladı. Bu iki takım arasındaki Süper Kupa maçında yaşananların uzantısı ve de buna bağlı olarak ortaya çıkan gerilim hem kişi hem de kulüpler arasında olanca hızıyla sürüyor.
Soma’da yaşanan kömür madeni faciasında yitirdiğimiz canların anısına bu yıl  Manisa’da oynanan ve tüm geliri felaketzedelerin yakınlarına bağışlanan mücadelede, penaltı atışlarında Volkan Demirel ile Felipe Melo arasında yaşananlar tüm kamuoyunun canını sıktı.
Volkan’ın penaltı vuruşunu gole çeviremeyen Melo’ya yaptığı hareket en hafifinden dengesizce ve tahrik edici bir davranıştı. Volkan’ın bu davranışı profesyonel futbolcu kimliğine de, maçın ambiyansına hiç mi hiç yakışmamıştı. Maç sonrasında Volkan’ın, saha içindeki davranışı yetmezmiş gibi, bir de, mikrofonlara, “Başıboş sokak köpeklerini belediye yok etmeli. Yoksa bu işi benim yapmam gerekecek. Buna mecbur kalmak istemiyorum” gibi, akılcı olmaktan uzak ve de talihsiz açıklaması, olayı daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştu.
Bu olayda baş aktör konumundaki Volkan’ın davranışı ve ondan daha da vahimi, yaptığı açıklama, Türkiye Futbol Federasyonu’nun kendisine üç maç ceza vermesine neden oldu. Hemen ardından Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in Danimarka ve İzlanda Milli maçları için açıklanan kadroya, Volkan’ı çağırmaması olayı farklı bir boyuta taşıdı. Ve bu konudaki son olarak, Galatasaray Spor Kulübü’nün aylık resmi dergisindeki yer alan açıklamayla gerginlik adeta tavan noktasına geldi.
Dergi kapağında Fernando Muslera için, ‘Zeki, çevik ve ahlaklı’ yorumunu yaparak imada bulunurken, iç sayfalarda ise Volkan’a hayli ağır bir gönderme yaptı. 3-2 Fenerbahçe'nin penaltılarla üstünlüğüyle biten maç yazısında, "Kova kaleci bile olamamak" başlığı altında, Fenerbahçe’nin file bekçisi işaret edilerek şu satırlara yer verildi; "Eskiden bu topraklarda müstehzi bir tavrın muhatabı olmayı kaldıracak temiz insanlar giyerdi reusch marka kaleci eldivenlerini ve rakip takım kalecilerin huzurunu kaçıracak tatsız kelime "kova"ydı. Biz büyüdük ve kirlendi dünya hikayesi gibi bu satırların sonu ama futbol değişmedi, rakip takımda yine kaleci var. Uzun boylu, eldivenli, hatta belki de daha yetenekli... Ama bir şeyler eksik diyeceğiz çok naif kalacak. Tam bir tarifi yok, şimdi biz ona kova desek, o güzel insanlara hakarete çıkar bu kelimenin adresi..."
Bu yazının Galatasaraylıları mutlu ettiği kesin. Ancak, gerilimin zirveye çıkması adına da hayli önemli bir rol üstlendi.
Vurgulamayla çalıştığımız gibi, Volkan’ın davranışının hiçbir mantıklı açıklaması yok. Sarf ettiği sözler de, aklıselim bir insanın ağzından çıkacak türden değil. Lakin bu davranış ve sözler, PFDK tarafından kabul görmedi ve üç maçlık bir ceza verildi. Yani bir şekilde suçun cezası kesildi. Umarız bu olaydan Volkan gerekli dersi alır.
Peki, Galatasaray Kulübünün dergine bu durumda ne demeli. Onların yaptığı nasıl açıklanabilir. Toplumu sakinleştirmek, habercilik yapmak gibi bir görev dururken, icraatları fitili ateşleyen, kin ve nefret tohumları atmak değil de nedir?
Hep söyledim, gücüm yettiği, sesim çıktığınca da tekrarlamayı sürdüreceğim; Çok azınlıkta bir gurubun dışında, ülke medyası genel anlamda üzerine düşen görevi gereği ve yeterince yapmıyor. Yapmaktan özellikle kaçınıyor. Birileri ve bir kesime şirin görünmek adına, etik değerler hiçe sayılıp, toplumsal gerilimi tırmandıran bir anlayış süregeliyor. Bu durum yalnızca sporda değil, siyasi kalemler de aynı yolun yolcusu. Gidilen yol kesinlikle doğru bir yol değil. Arabanın tekerleği kırılıp kolda kalması an meselesi. Ferdi olmaktan çıkıp, toplumsal kaos yönünde hızla ilerliyoruz. Umarım silkelenir ve kendimize geliriz. Herkes üzerine düşen görevi hakkınca yerine getirir.
Bu noktada, hepimiz herkes sorumlu ve görevli diyor ve ‘sağduyu’, ille de sağduyu diye de haykırıyorum.
Lütfen yangına körükle gitmeyelim.
Kalın sağlıcaka…