Tek kelime... Darülaceze!

Hayatından memnun olmayanlara terapi niteliğinde. sahip olduğuna değil nelere sahip olmadığına bakanların, sürekli sızlananların Darülacezeye uğramaları yeter de artar bile. Bir tarafta çöplüğe terk edilmiş bebekler diğer tarafta yaşlı hanımlar ve beyler...

Kimi mutmain, gözleri kapalı tespih çekmekte, dalıp gitmiş başka bir âleme. Kimi dalgın kimi uykuda, yüzler genellikle ketum kesavet havasında...

Hiçbir ziyaretçi hiçbir sevimli yüz tebessüm dahi getirmiyor dudaklarına…

Yalnızlıkların sınadığı bir hayat: Bir doktor 84 yaşında, hiç evlenmemiş ama torun hasreti keşkeler döküyor dilinden. Bir anne, oğlunu ve eşini kaybetmiş aynı günde. Kapı önüne konmuş bir ihtiyarcık nine.

Düşünceler içinde bir adam, bir sır gibi kendine sakladığı derdi içini kemirmekte. Türlü türlü yüzler ve yalnızlık öyküleri iç içe.

Biri pencereyi aralar mısın, diyor içerisi karanlık!

Ve güneş, düşüncelerin karanlıkta olduğunu gösteriyor bize:

Geç kalanlar, erken gidenler… Ne kadar çok keşkeleri var! Yaşlılar, çocuklar çektiği yalnızlığa nasıl katlanıyor, diye düşündürüyor insana.

Kurumdan memnunlar memnun olmasına, bakım itina eksik değil ama özlemlerini kim bilebilir?

Darülacezeye sadece bayramlarda değil, her hangi bir günde de uğramak ve gerçekle yüzleşmek; şükretmeyenler, hamd etmeyenler için faydalı olabilir. Hayatın bir hediye olduğunu dair çıkarımlarda bulunabilirler belki de.

Belki de o yaşlı insanların dudaklarından çıkan birkaç özlü söz ile yaşamlarına bir göz atma şanslarına sahip olabilirler, kim bilir?