Yine kızgınım… Ama bir yandan beni kızdıracak olaylar yaşadığım için dua ediyorum. Çünkü öyle olmasaydı, konu bulamadığı için saçma sapan şeyler yazan yazarlardan olacaktım… Malum,  yalnız yaşayan bir kadınım. Yemek, ütü, çocuklar… vs. derdi yok ama bir yandan da başka dertler var. İstanbul kozmopolit şehir kimse kimseyle uğraşmıyor demeyin. Biz meraklı bir milletiz. Meraklı ve konuşmayı seven… Bol bol “boş” konuşan… Bu konuşmalar yüzünden en yakın arkadaşlarımdan biri apar topar evlenip toplum içinde saygın bir yer edindi. (Çareyi böyle yapmakta buldu) Fakat dedikodudan kurtulmak için yapılan bu evlilikler çoğunlukla mutluluk getirmiyor. Bunu biliyoruz…

Neyse…

Bu yazıyı yazmamın nedeni Mahalle Muhtarı ile olan kavgam… Hafta içi çalışmam yetmiyor gibi hafta sonları da bir uzun öykü üzerinde çalıştığımdan apartmanda pek kimseyi tanımam. Sadece görünce selamlaşma ve ayaküstü konuşmalar yaparım… Bilirim ki fazla muhabbet çok dedikodu getirir… Bizim mahalle muhtarı aynı zamanda apartman yöneticisi. Geçen akşam aidat ve diğer giderler ile ilgili tartışıyorduk. Ben borca itiraz edince konu başka bir noktaya geldi.

Bana: “Zaten yalnız yaşıyorsun” dedi.

“Yani?” dedim. “Ne olacak yalnız yaşıyorsam? Konumuzla ne ilgisi var? Ayrıca sana ne?”

Tabii benim gibi bir kadına edilmemesi gereken bir cümle olduğu için cevabını yeterince aldı. Ama burada konu başka! Konu bir kadın yalnız yaşıyorsa başına neler gelebileceği… Zaten milletçe bu namus düşkünlüğümüz bizim birçok konuda geri kalmamıza neden oldu. Başkalarının ne yaptığını zevkle gözetlemekten kendi işimizi yapamaz olduk.

 “Acaba yan dairedeki yalnız kadın ne yapıyor?”

“ Saat kaç olmuş, nereden geliyor acaba?”

 “Vaaay yanındaki kim?”

 “Bak bak kısa etek giymiş”

 Ve birçok anlamsız sorular yığını…

Dönelim benim Mahalle Muhtarına… Yıllardır Bakırköy’de yaşıyorum. Ve kendisi 30 yıldır mahalle muhtarı. Bir gün olsun ne yardımı olmuştur ne de desteği… Ama söz konusu namus muhtarlığına gelince hemen oradayız! Hiç kaçmaz ön sıralardaki gözetlemeler…

Bu arada alın size yeni bir terim: “Namus Muhtarlığı”

Şimdi yazım, taze taze…

Google’a sordum daha önce kimse bulmamış…

Şimdi sorarım size bir mahalle muhtarının öncelikli görevi yalnız yaşayan insanları takip etmek mi? Yoksa mahallede yaşayan insanların ihtiyaçlarını tespit etmek, yenilikler getirmek midir?

Cevabım tabi ki namus taraması yapmaktır. Bizde böyle…

Başka toplumlarda çözüm üretiyorlar. Etkinlik düzenliyorlar… Bizim düşünemediğimiz bir dolu şey… Neden? Yerel yönetimler halkın huzuru ve mutluluğundan sorumlu onun için…

Bizde de yerel yönetimler namustan sorumlu…

Peki ya kadının yalnız yaşaması mümkün mü? Bunu 21. Yy’da başarabilir miyiz acaba?

Tabii ki evet!

Demirden korksak trene binmezdik!

Kim korkutacakmış bizi

Namus muhtarları mı?

Şaşarım aklı perişanınıza!

Haydi, başka kapıya!