Tarihin akışını değiştirecek, dünyanın düzenini ve dengelerini dönüştürecek önemli ve gizemli olaylar için: "Vukuundan önce şüyu bulması" yani böylesi büyük olayların meydana gelmesine yakın, onunla ilgili haber ve yayınların yaygınlaşması ve gündem oluşturması, talihli ve tecrübeli bir alamettir. Son zamanlarda Hz. Mehdiyle ilgili kitapların, yorumların ve kurgu romanların çoğalması da, oldukça önemli bir işaret ve beşarettir.
Hz. Mehdi'nin Türkiye'den çıkacağını, hazırlıkların tamamlandığını ve zuhurunun yaklaştığını ve hatta zuhur ettiğini söyleyen birçok alim bulunmaktadır. Hz. Mehdi ile ilgili birçok şey yazıldı çizildi ancak tam manası ile anlaşılmadı. Mehdiyet devrinde Türkiye çok önemli bir misyon üstlenmektedir. Bu manada Mehdi a.s geldiği zaman hem Ortadoğu’da hem de Dünyada taşlar tam olarak yerine oturacaktır.   Mehdi’nin çıkış noktasında, kahraman Ordumuzun ve Genel Kurmayın bu kutlu Mehdiyet devriminde çok önemli ve şerefli görevler üstlenip başaracağı birçok kez söylenmiştir. Mehdiyet devriminde görev alacak sadıkların, manevi ameliyatlarla çok kısa zamanda akli ve ruhi yönden olgunlaşacaklarını ve çok yüksek yetenekler kazanacakları bilinmektedir. Atatürk'ün; Filistin’de bir çıbanbaşı olarak İsrail'in kurulma hesaplarını önceden sezdiğini ve buna asla izin vermeyeceklerini ve gerekirse "Hz. Muhammed'in bu kutsal emaneti uğrunda seve seve kan dökeceklerini" bütün dünyaya haykırdığını ancak birçok yerde bu tarz haberlerin günümüzde gizlendiği ve ortaya çıkarılmadığı bilinmekle beraber, Atatürk’ün saklanan vasiyeti de bu manada yani Mehdi a.s konusunda önem arz etmektedir. Vasiyetin saklanmasının bir yönüne de buradan bakılmasının yerinde olacağı kanaatindeyim.
Ayrıca konu ile ilgili bazı hususlara da bakmak yerinde olacaktır. Bu hususlar: İstanbul’un Fethinin sembolü olan Ayasofya'nın, yeniden kilise yapılması yolundaki baskıların artacağını, verilen her türlü tavize ve milli haysiyetimizin çiğnenmesine rağmen bizi AB'ye almayacaklarını, Emperyalist ve Siyonist güçlerin Afganistan, Irak, Suriye ve İran'dan sonra asıl Türkiye'ye saldırıya hazırlandıklarını, ama Türkiye'nin bir şekilde kurtulup, insan ve İslam endeksli, Laik ve demokratik eksenli Kuvay-i Milliyeci bir yönetime kavuşacağını, gerçekten milli iradeyi temsil eden yönetimin haysiyetli kararlarının ve cesaretli adımlarının, dış güçleri ve İsrail'i hırçınlaştırıp NATO, BM ve AB gibi sözde müttefikimiz olan oluşumların; düşmanca niyetlerini ve asıl mahiyetlerini ortaya koyacaklarını, Özellikle baktığımız zaman Siyonistlerin günümüzdeki uçak gemilerinin, savaş jetlerinin, nükleer füzelerin, kontrol ve kumanda sistemlerini çok özel bilgisayar virüsleriyle çökertme, yeni ve yüksek bir teknolojiyle elde edilen elektro manyetik dalgalarla; düşman saldırılarını püskürtme ve yılların birikimi olan korkunç tahribata ve tertibatlı silahlarını etkisiz hale getirme" projelerinin uygulanacağını, (Hatta geçtiğimiz günlerde yine ASELSAN’da Manyetik Alan ile ilgili projeler üreten bir Mühendisimiz daha öl(dürül)dü. Bu manada bakıldığında hadise önem arz etmektedir.) Yüzlerce yıldır, Siyonist Yahudi sermayesine ve şeytani heveslerine hizmetkârlık yapmaktan ve tüm dünyanın nefretini kazanmaktan usanan ve uslanan ABD ve AB’deki etkin ve yetkin insanların, İsrail ve Siyonist Yahudiler aleyhinde kampanyalar başlatacaklarını, Amerika'dan kovulan ve kaçmaya mecbur kalan Siyonist Yahudilerin 3. Dünya savaşını başlatmak üzere Mescidi Aksa’yı yıkacaklarını ve sonunda İran ve Türkiye'ye yönelik nükleer saldırı kararını tartışacaklarını ama bunu uygulamaya yanaşamayacaklarını; çünkü İran ve Pakistan gibi İslam ülkelerinin atom bombasına sahip olacaklarını, Hz. Mehdi’nin marifetiyle, bu nükleer silahları kullanmak üzere değil, caydırıcı olmak üzere hazırlayacaklarını, işte İsrail’in, kendisine karşı yönelen ve Yahudilerin de sonu anlamına gelen bu caydırıcı atom füzelerinin korkusuyla nükleer bir savaş başlatamayacağını çünkü Kur'an'ın da bildirmesiyle "ölümden en çok Yahudilerin korktuklarını ve dünya hayatına tapındıklarını,’’ bu esnada Rusya ve Çin'in de, Siyonizm’den ve Komünizmden çıkıp, Türkiye'nin ve Türk-İslam Birliğinin yanında yer alacağını, Siyonistlerin kışkırttığı NATO ve haçlı ordularının Türkiye'ye yönelik saldırılarının boşa çıkarılacağını ve hezimete uğrayacaklarını, bu 3. Dünya savaşını, çok kısa bir zamandan ve en az bir kayıpla kazanan ve kutlu zafere ulaşan Mehdiyet Türkiye'si; Siyonist ve saldırgan Yahudileri, gemilerle Kanada gibi ülkelere yollayacağını ve bölgeyi asıl sahipleri olan mağdur ve mücahit Filistinlilere bırakacağını, ancak İsrail'in Siyonist yönetimine karşı ayaklanan ve zulme karşı çıkan iyi niyetli Yahudilere ise güzel muamelede bulanacağı gibi hadiseler Mehdi a.s döneminde ve yaklaşan Tarihi hesaplaşmada gerçekleşecek muhtemel olaylardır.
Bütün bu muhtemel hadiselerde de görüldüğü gibi Türkiye’nin Mehdiyet konusundaki görevi son derece önemli ve dikkate değerdir. Mehdiyet dönemi ile birlikte her din ve düşünceden bütün insanlığın huzur ve hürriyet içinde yaşayacağı, yeni bir barış ve bereket medeniyetinin kurulacağı ve bu medeniyet, barış ve bereket devrinin merkezinde de Türkiye’nin olacağı unutulmamalıdır. Bu manada önümüzdeki süreçlerde çok çetin bir imtihan bizleri beklemektedir… Bu konu hakkında yazılacak çok husus var lakin yazımı burada bitiriyorum.
Ve son söz: “Allah dilerse, topal bir sinekle Nemrutları ve zulüm saltanatlarını yerin dibine geçirir.”