Yağmurun sesi aşka davet etmiyor, trafiğin çilesine davet ediyor :(

Yolda yürüyenler allı morlu güllü şemsiyelerle salınarak romantik şekilde Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur edasıyla değil de, koşar adımlarla kimi de şemsiye olmadan kaçmak istiyor insan hem de Ocak ayında. Kar kış mevsiminde sokakta konuşmalara bakacak olursak kimi afet kimisi rezalet diyebiliyor. Açıkçası İstanbul'da yağmur yağmaya dursun hayatı felç ediyor, gecekonduları sel basıyor, telefon direkleri şiddetli yağışta yıkılıyor, sel felaketi sonucu can kaybı yaralı sayısı artıyor, gecekondu sahipleri dışarı çıkamaz oluyor, evlerine de sel basacak korkusu ile. Bazen okullar tatil bile oluyor. Çamurlu yağmurlu suların oluşturduğu bataklara girmemek için verilen mücadele belki de madalyayı hak ediyor. Hele otobüslerin arabada kaldırımda yürümeye çalışan yayalara su sıçratmasına ne demeliyiz? İsyan edersin, argo kelime kullanırsın ama nafile :( Metrobüsler desen tıklım tıklım. Binebilirsen şanslısındır. Metrobüste tek ayak üzerinde eve gitmeye çalışan insan bedenleri görünür. Hele de iş saatlerinde izdiham almış başını gider. Sadece cimrilik yapıp yâda bütçemiz kısıtlı olduğundan binsek mi diye düşündüğümüz taksilerin, yağmurlu günler en havalı günleridir. Yağmurlu günlerin en gözbebeği de yollarda satılan şemsiye satıcılarıdır. Aniden belirirler ve sanki önceden yağmur yağacağını hava tahmin raporlarına bakarak bilirler. Gel abla, gel abi 5 Lira 10 Lira benden daha ucuza kimseden alamazsın. Şemsiyesi olmayana şemsiye satmak onlar için çok kolaydır.

Evde oturanlar, miskin miskin yatanlar pür eda ile dışarda yağmur yağıyor pencereye balkona gider yağmuru uzaktan izlerler. Yağmur, sokağı o kadar temizlemiş ki bütün pis kokular ağırlıklar kalkıyor diye düşünür. Yağmurun topraktan alıp havaya karışır o mis gibi koku içine çekilir serinleme olur. Yağmurun sesiyle bütün gürültüler etkisini de kaybeder buda ayrı bir güzellik katar ayrıca Sevgili Dostlarım.