Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da izlediği Türkiye-Yunanistan dostluk maçında, Paris Katliamı’nda yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşu sırasında tribünlerden “tekbir” sesleri yükselmiş ve Yunanistan milli marşı çalındığı esnada da ıslıklar çalınmış. Benzer şekilde; 13 Ekim’de de Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın İzlanda Milli Takımı ile EURO 2016 Elemeleri kapsamında Konya’da oynadığı maç öncesi Ankara’da Emek, Barış, Demokrasi mitingine düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşu sırasında da tribünler saygı duruşunu yuhalayarak tekbir getirmişti...
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre; karşılaşma öncesinde ıslıklı protestoyu başlatanların Başakşehir Ziya Gökalp Mahallesi AK Gençlik üyeleri başta olmak üzere bedava dağıtılan biletlerle stada giren AKP gençlik teşkilatı üyeleri olduğu öğrenilmiş.  Onların ıslık rezaletini başlattığını, birçok seyircinin de bu gruba uyduğu kaydedilmiş
Aslında her şey apaçık ortada, bu girişten sonra başka bir şey yazmaya gerek yok. Ülkemizde son yıllarda gelişen din-mezhep temelli  fanatizmin geleceğimiz için yarattığı tehlikeyi görmek lazım.
Olay dış basında büyük yankı uyandırmış ve, “İstanbul'da çirkin sahneler" ,  "Yunanistan maçı öncesinde Türk taraftarlar Paris'in hatırasına yapılan saygı duruşunu yuhaladı", "Skandal: Türk futbol taraftarları saygı duruşunu ıslıkladı”, "Bir dakikalık sessizlik, bir dakikalık utanca dönüştü"  manşetleriyle duyurup, yaşananları dünyada günün en çirkin 10 olayından bir tanesi olarak göstermişler.
DAEŞ’çi teröristler yüzünden gelişen “İslamofobia’yı” daha da tetikleyecek, özellikle batı ülkelerindeki Türklere ve Müslümanlara karşı nefret uyandıracak bu tür hareketler ülkemiz insanına hiç yakışmadı.
Son yıllarda iktidar tarafından sürekli “ötekileştirici” bir dil kullanılması, “dindar ve kindar nesil yetiştirme” projesi, halka sağlıklı ve kabul edilebilir alternatifler sunamayan muhalefetin başarısıszlığının yarattığı tek parti zihniyeti  insanımızı nereye getirmiş hayret ediyorum. Türk insanının, hoşgörüsüyle, yardımseverliğiyle, ağırbaşlılığıyla, insanlığıyla öne çıkan kimliği bu kadar kolay harcanmalıydı. Bu tip davranışlar hakkımızda sürdürülen çirkin soykırım iddialarına da zemin yaratır. Ne Türkler, ne de Müslümanlar bu kadar ilkel olmamalı.
Kamuoyu araştırmalarında DAEŞ terörüne sempati duyan veya haklı bulanların oranı bir hayli yüksek ülkemizde. Buna bir çare bulmak lazımken siyaset büyükleri hala bizden olan – olmayan ayrımını sürdürmek, yarın için risktir. Aklımızı başımıza almak zorundayız...