Likya uygarlığının dini ve idari merkezi olan Xanthos (Ksantos) Fethiye'ye 46 km uzaklıkta Kınık Köyü'nün yakınında Eşen çayının ayırdığı Antalya Muğla il sınırının Antalya tarafındadır. 1988'de UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne alınmıştır. İlk çağlarda Anadolu insanı tarafından Arnna adıyla deniz kenarına kurulan kent, zamanla Eşen Çayı'nın denizi doldurmasıyla içeride kalmıştır. Daha sonra Xanthos diye anılan kent Likyanın başkentliğini de yapmıştır. Troya savaşına da katılmış oldukları bilindiğinden tarihi MÖ. 1200 yıllarına kadar uzanır.

Xanthos'un onurunu koruduğu yerler artık sera denizi. Xanthos bir felaketler şehridir de anı zamanda. Gücünü aşan büyük savaşlar sırasın düşmana teslim olmamak için toplu ölümleri de tercih edebilmiş onurlu insanların şehridir.

MÖ 545 yılında 5-6 bin kişilik Xanthos ordusu, Perslerin yüz binleri aşan ordusuna karşı kahramanca savaşmış, yenileceklerini anlayınca kadın, çocuk ve kölelerini öldürerek kendileri de bir tek asker kalmayana kadar savaşarak ölmüşlerdir. O sırada orada olmayan 80 aile döndüklerinde kenti yeniden kurmuştur. Tarihin babası Heredot bu hikâyeyi şöyle anlatır.

"Pers ordusu, başında komutanları olduğu halde Xanthos Ovası'na indiği zaman, Xanthoslular bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayı ile dövüştüler, yiğitlikte nam saldılar, ama yenildiler, kentlerine geri atıldılar, kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Öyle ki yangın kaleyi yerle bir etti. Bundan sonra birbirlerine korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana saldırdılar ve Xanthos'ta oturanların tümü de savaşarak öldüler."

Bu savaşla alakalı bir Xanthos tabletinde yazan şiiri de Azra Erhat tercüme etmiş...

Evlerimizi mezar yaptık,

Ve mezarlarımızı kendimize ev…

Evlerimiz ateşe verildi,

Ve mezarlarımız yağmalandı…

Yüksek tepelere sığındık,

Yerin dibine saklandık,

Su içinde gizlendik,

Geldiler ve bizi buldular…

Bizi yaktılar ve yok ettiler,

Bizi yağmaladılar…

Ve biz, Analarımızın uğruna, Kadınlarımızın uğruna…

Ve biz, Onurumuz uğruna,

Ve özgürlüğümüzün…

Biz, bu toprakların insanları,

Topluca intiharı aradık Arkamızda bir ateş bıraktık,

Hiç sönmeyecek…

Xanthos'un başına gelen felaketler ne yazık ki bu kadarla da kalmamış. MÖ 475-450 sırasında şehir büyük bir yangınla tamamen yanmıştır. Kazılarda bu tarihlere ait şehir tamamen kaplayan büyük bir kül tabakası ortaya çıkmıştır.

MÖ. 429 da Atinalı komutan Melesandros vergi toplamaya kalkınca gene bir savaş çıkar. Atinalı komutan ölür ve kentin Atina'yla bağlantıları kesilir. Sonrasında İskender'in işgal ettiği kent onun ölümüyle Ptolemaiosların eline geçer. Onun ardından Suriye Kralı III. Antiokhos'un eline geçen kent bu dönemde büyük gelişme yaşamıştır.

MÖ. 2. yy da Likya Birliğinin başkenti olan şehir MÖ. 42 de Brutus tarafından işgal edilir. Brutus Akropolü yerle bir ederek bütün Xanthosluları kılıçtan geçirir. Ona teslim olmayan halk gene topluca intiharı seçer. Kucağında bebeği ile ateşe atlayan bir kadını gören Brutus askerlerine Xanthosluları kurtaranları ödüllendireceğini söylese de çok geç kalmıştır. Hemen bir yıl sonra Marcus Antoninus ve diğer Likyalı zenginler Xanthos'a yardım ellerini uzatır ve şehri yeniden yaparlar. Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olan kent Arap akınları başlayınca tamamen terk edilmiştir.

Xanthos'u maalesef Osmanlı'nın son döneminde 1838 de Ch. Fellows keşfetmiş ve değerli bütün rölyef ve kabartmaları ve hatta büyük mimari parçaları Patara'ya yanaşan harp gemisiyle İngiltere'ye British Museum'a taşımıştır. Şu anda Müzenin Lykia salonunda sergilenmektedirler. 1950 den beri de kazıları Fransız arkeologlar devam ettirmektedir.

Kentin Akropolis'e açılan Helenistik Döneme ait bir kapısı ve Roma İmparatoru Vespasianus tarafından yaptırılmış olan Güney'de bir kapısı daha vardı. Bu kapının saçaklığında kentin ana tanrı ve tanrıçalarından Apollon, Artemis ve Leto’nun kabartmalarıyla süslü metoplar bulunmaktaydı.

Ne yazık ki bunlardan ikisi şu anda British Museum’dadır. Anıtsal bir “heroon” olan ve günümüze yalnız bir bölümü ulaşabilmiş, üzerinde mermerden bir mezar yapısı bulunan ünlü Nereidler Anıtı, ana kapının kuzeydoğusunda yer almaktadır. Hükümdarın zaferlerini, avlarının kutlanmasını, kurban ve yemek sahneleri gibi konuları içeren kabartmaları ile birlikte üst bölümü British Museum’da bulunan anıtın yalnız temelleri yerinde durmaktadır. Harp anıtı da aynı şekilde bütün kabartmaları götürülmüş, yerine alçıdan yapılmış kopyaları konmuş olarak sergilenmektedir.

Gezdiğimiz diğer antik kentlerin aksine özensiz bir çalışma var Xanthos'da. Gün ışığına çıkartılan mozaikler ortada öylece duruyor. Parçaları gelen turistler ve hava şartları sebebiyle ortalığa saçılmış halde. Keşke kıymetini bilen birileri ilgilenene kadar kazılar hiç yapılmasa diyor insan

Likya antik kentleri gezilirken, mutlaka uğranması gereken bir yer Xanthos. Hikayelerini okuduktan sonra attığım her adımda gözlerimin yaşardığı, tüylerimin ürperdiği şehir.