On yıldır Önce Vatan Gazetesinde ağırlıklı olarak Kadın sorunları üzerine yazıyorum. Bu süreçte çok öfkelenerek yazdığım yazılar oldu. Zaman geçti ama şiddet haberlerinin içeriğinde ya da sayısında bir değişiklik olmadı. En çok ilgincime giden kısım ise bir anda türeyen Feminist yazarlar oldu. Kadın haklarıyla, kadının sorunlarıyla ilgisi olmamalarına ragmen meydanı boş buldukları için ayrık otu gibi çoğalıverdiler. Arada bir belalı şunlu bunlu yazılar yazıp rüzgar yapıyorlar. Sonra sorun yine kaldığı yerden devam ediyor…

Bir yandan da Avusturya'da Türkçe olarak uzun yıllardır yayınlanan Aktüel gazetesinde bir yılı aşkın süredir yazıyorum. Yılın belli zamanlarını geçridiğim bir yer olan Viyana’dan ve orada yaşayan Türkler’den özellikle Türk kadınından bu zamana kadar çok şey öğrendim. Ve öğrenmeye, şaşırmaya devam ediyorum… 

Çok değil bir iki hafta once Türkiye çocuğa şiddet haberleri ile sarsıldı.  Sosyal Medya’da herkes birbiri ardına paylaşımda bulunmaya başladı. Sonra birden yok oldular... Paylaşımlar kesildiğine ve tüm sözde  feminist yazarlar özüne döndüğüne göre sorun çözülmüştür diye düşünüyorum. Yani öyle gözüküyor… Doğru mu? Öyle mi?

Kapalı kapılar ardında birçok küçük kız çocuğunun, engellinin, kadının sesini duyamıyoruz. Kültürümüz ne yazık ki kadınların küçük yaşlarından bu yana katlandıkları cinsel, psikolojik ve fiziksel şiddeti ortaya çıkarmasına, adalete sığınmasına izin vermiyor. Öncelikle fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalanlar başına gelenleri söylemeye korkuyor. Ve daha da kötüsü komşu, akrabağ gibi üçüncü şahıslar böyle bir şiddetten haberdar olunca Polise, savcıya şikayet etmeyi istemiyor. Neden? Çekiniyor ya da korkuyorlar da ondan… Öncelikle  “Rezil oluruz, elelam ne der?, Cinayet çıkar, bilmem kim hapiste yatar…” diye düşünüyorlar. Sonra polis bir çok soru soruyor. Adları afişe olsun, kayıtlara geçsin, birçok kez mahkemeye çıksınlar istemiyorlar… Doğru mu? Toplumsal bilincimiz kör olmuş, kimse rahatından ödün vermek istemiyor.

Peki Avusturya’da bu işler nasıl oluyor? Türklerin en fazla bulunduğu Avrupa ülkelerinden biri… Bir kere bir  komşu şiddet içerikli bir ses duyup da polisi aradığında Kadın şikayetçi ise vay erkeğin haline! Ne oluyor o vakit? Hukuk devreye giriyor. Çünkü  Avrupa’daki hukuk “Guguk” değil! 

Viyana’da yaşayan  Türk bir kadın arkadaşım aynen şöyle dedi: “Kocam Türkiye’ye tatile gittiğimizde beni dövüyor, Viyana’da ise elini dahi süremiyor”

Buyursun yapsın isterse… Hodri meydan! Neden? Çünkü Hukuk! 

Türkiye’de hukuk engel olamadığı için boş buluyor ortamı… Boş bulunca da “Koca statüsünden hallice” allah ne verdiyse işte… 

Viyana’da işi zor.. Viyana’da erkek olmak zor… Çünkü dayak atabilme özgürlüğünüz yok. Yani öyle bir durumda hemen kadını ve çocukları olay mahalinden alıp devletin parasını ödediği ve bizatihi mobilyalarıyla döşediği ayrıca da tüm giderlerini ödediği evlerine yerleştiriyorlar. Psikolojik destek dahil… 

Eğer bir erkek psikopatsa, aşağılık kompleksi varsa, Alkol- uyuşturucu madde bağımlısıyla, ya da hamurunda DNA’sında delilik varsa Viyana’da yaşamak onun için ölümden de beter olur. Bu yüzden böyle bir başlık atmayı istedim. Bizde de AB uyumu için oldukça güzel adımlar var ama daha değil… Daha olmadı yani… 

Kültürümüzü de uyumlu hale getirmemiz lazım. Konuşmamız, şikayet etmemiz, bir birimize arka çıkmamız lazım…

Sonra 8 Martı kutlarız…