Artık kendi kendimize yetemiyoruz.

İşsizliğin artmasına, çalıştırabilecek fazla fazla emektarı ve iş bileni olmasına rağmen bu verimli topraklar çoraklaştı.

Suni tarım gübresi, suni tohum ve yoğun ilaçlar yüzünden yeraltı sularımız bile bozuldu. 

Kısmen ekilebilen topraklarımız, kolay ve pahalı ama doğal olmayan suni gübre ve ilaçlardan dolayı oldukça verimsiz. 

Sonuç olarak tarım ürünlerimiz; tahıl, meyve, sebze ithalatımız bu yıl da bir önceki yıla göre arttı.

2013 yılında ürettiğimizin haricinde, kendimize yetmediği için ithal ettiğimiz bazı ürünlere bir göz atalım;

Buğday 4 milyon ton, mısır 1,5 milyon ton, yulaf 1,5 milyon ton, ayçiçeği 2,5 milyon ton, arpa 300 bin ton, pamuk 1,5 milyon ton, pirinç 220 bin ton, kırmızı mercimek 100 bin ton, nohut 50 bin ton, kuru fasulye 40 bin ton ithal etmek zorunda kaldık.

2014 yılı sonundaki tabloda bu rakamların daha da yukarılara çıkacağını, açıklanan 2014 yılı tarım ürünleri tahminlerinden görebiliyoruz.

2014 yılında tarım ürünleri üretimimizin ortalama %15 azalacağı belirtiliyor.

Yukarıdaki tabloda, 2014 yılında ayçiçeği üretimimizin %8, pamuk üretimimizin %5 artacağı açıklandı. Diğer ürünleri ise artık daha fazla yurtdışından temin edeceğiz.

Tütünü ise ayrıca değerlendirelim. 

2000 yılında 208 bin ton tütün üretmiştik, 2014 yılında 70 bin ton üretebileceğiz. 

Tütün üretiminin son 14 yılda 3 kat azalması sadece ekonomik kriz ya da küresel ısınma ile açıklanamaz. Belli ki politik çalışmaların kurbanı olmuş.

Üretimin azalması, en çok da, insanları daha az çalışmaya alıştırdığı için zararlı, tembelleştiriyor.

Çok büyük bir kesim mevcut mal varlıklarımızı satarak yaşamaya çalışıyor. 

Malı olmayanlar ise bir şekilde devletin kendilerine sunduğu yeşil kart, yoksulluk yardımı vs. uygulamalar ile hazır para kazanmaya çalışıyor. Bu arada malesef suç oranlarında da artış sözkonusu.

Geleceği planlamak, gündemimizin ilk maddesi olmaktan çıktı, şimdi artık daha çok ‘günü’ kurtarıyoruz.

Bu yaşadıklarımızın ilk sorumlusu tabii ki yöneticilerimiz.

Bir insanı göklere çıkartmak kadar tehlikeli bir durum yok.

Göklere çıkartılmış insan, diğer insanlardan uzaklaşır, ayakları yere basmaz olur, kendini bu dünyadan soyutlar.

Her özelliğiyle hâlâ insandır da kendini göklerde, apayrı bir dünyada görmektedir. 

Bu durum hataları doğurur. 

İşte tam da bu sebeple bir insan asla göklere çıkartılmamalı.

Ülke olarak her alanda üretimimiz düşerken, cari açığımız tarihimizin en büyük rakamına ulaşşken, halkın büyük bir kısmı geçim kaygısı yaşarken, yabancı sermaye ülkedeki araştırmalarını birer birer sonlandırıp evine dönerken, “Ayrılıkçı Kürt Partisi” kuruluş için başvuru yapmışken yani toprak bütünlüğümüzün korunmasında sorun varken, bin odalı ve 1 milyar 370 milyon TL maliyetli bir Cumhurbaşkanlığı Ak Saray’ının yapılması başka nasıl açıklanır!

Aynı sebepten muzdarip bir de zeytin var.

Zeytin ve ağacının tespit edilmiş birden fazla faydası vardır. 

Bunlardan bir tanesi ise; zeytin tanesinin çevresinde oluşan nemi emmesidir. 

Bu yüzden etrafı hep kuru ve püfür püfürdür. Hava çok sıcak bile olsa bunaltmaz.

Ülke olarak bu konuda şanslıyız, yeterince zeytin üretebiliyoruz. Bu sayede zeytin ithalatımız hiç yok.

2013 yılında 1,82 milyon ton zeytin üretip, 355 bin tonu zeytin olarak, 950 bin ton zeytini ise 130 bin ton zeytinyağına çevirerek tükettik, kalanı da ihraç ettik.

Üretim rakamları bir türlü aşağılara inmemiş, tarih boyunca Akdeniz uygarlığının sembolü olmuş zeytin ağaçlarının binlercesi göz göre göre kesildi.

Bundan sonra bölgede daha az nem emilecek, bölgenin ekonomisi de havası da vıcık vıcık olacak.