Mumdan kadının fitili yere sarkmış, yanına usulca yaklaşacak ateşin şehvetiyle yanıp erimeyi bekler. Önce saçları tutuşacak, yıllardır ağladığı hüznün imgeleri ateşi söndürmeye yetmeyecek ve gözlerine bulaşacak, oradan da adını sayıkladığı dudaklarına inecekti. Bir kadın daha işte böyle eriyip gidecekti.

  *

Fildişinden yapılı, insana ilk baktığı anda ürperti veren ejderin konsol üzerindeki duruşu iç gıcıklıyordu.

Adam yavaşça ejderi kaldırmış altına iliştirdiği bıçağı usulca arka cebine gizlemişti. 

İçerde yeğeniyle top oynayan kadın başına geleceklerden habersizdi.

Adam sakin bir şekilde  oturdu. Kadın adama, neden o kadar içerde oyalandığını, bir an önce konsere yetişmeleri gerektiğini söyleyip yatak odasına hazırlanmaya gitti. 

Adam odadan çıkıp kadının yeğeninin yanına gitti,  çocuğu kucağına aldı.

Çocuk olacaklardan haberdarmış gibi tedirgindi. Ağlamaya başladı. 

Arka cebindeki bıçağın sivri ucu canını hafifçe acıtıyor, çocuğun her ağlayışı ve hareket edişi canını biraz daha yakıyordu. Hışımla çocuğu yere fırlattı. Uzun zamandır içinde büyüttüğü gizli öfkeyi artık gün yüzüne çıkarmalıydı. 

Kadın içerden sırtını iliklemesi için adamı yanına çağırdı.

Yanına doğru yaklaştıkça adam az sonra olacakların provasıyla aklı fena karışmış, panik ve heyecan tüm zihnini karartmıştı. Elleri öyle çok titriyordu ki bu haliyle ne onu öldürebilirdi, ne de sırtını ilikleyebilirdi. 

Bunu yapamayacağını  düşündüklerinin doğru olmama ihtimali vardır diye kendine bu kısacık zaman diliminde tesellide bulunuyordu. 

Aldattığına dair fazla kanıt yoktu elinde, davranışlarından da bunu sezinlememişti. Hala eskisi gibi sıcak, sevecen ve ilgiliydi.

Ama bu işin içinde başka bir iş vardı. Her şey bu kadar mükemmel olamazdı. 

Bilgisayarda sakladığı o resim kime aitti. Bunu ona soramazdı. Bir erkek bunu bir kadına soramazdı. Gururunu bu kadar yerlere atamazdı.

Düğmeleri bir türlü ilikleyemiyordu.

Kadın bir şeylerin ters gittiğini sezinlemişti. Ama sormaya cesaret edemiyor, alalacele giyinip bir an önce konsere yetişmeye çalışıyordu.

Aylardır bunun hayalini kurmuş, aryanın keyifli huzuruna varmak için harçlıklarını biriktirmişti.

Konser salonuna vardıklarında her yer dolmuştu. Konserin başlamasına dakikalar kalmıştı. Kadın çok heyecanlıydı.

Şatafatlı kırmızı ağır  kadife perdeler yavaş yavaş açıldı. Sahne göz alıcıydı.

Tam sahnenin ortasında kocaman, sapsarı bir  ceviz ağacı vardı.Yapay yeşil çim gerçeğini aratmıyordu.Üzerineki canlı tavşanlar tam bir baharı andırıyordu.

Kadın kentin ortasında ,kalabalığın ve kaosun, her gece olayların yaşandığı muhakkak bir adamın esrarengiz bir şekilde öldüğü yada öldürdüğü evinin bulunduğu semtten uzakta olmanın verdiği huzurla sahneyi izliyordu.

Soprano kadın sahneye çıktığında tüm seyirciler ayağa kalkarak alkışlamaya başladı. 

Arya başlamıştı.Ellerindeki broşürlerde aryaların çevirileri vardı..

Kadının gözleri dolmuştu.Hazzın doruklarındaydı.Adam ifadesiz bir şekilde sırf kadını kırmamış olmak için gelmiş, yanında süs eşyası gibi sabit şekilde oturuyor, onu izliyordu. Loş ışıkta daha da güzeldi kadın.

Hafif kalkık minik burnun üzerine damlalar usulca dökülüyor, kadın elinin tersiyle silip yanaklarını oğuşturuyordu.Dudakları titrek, arada üst ön dişleriyle alt dudağının  bir kısmını ısırıyor, canının acıdığını hissettiği anda bırakıyordu.

Çanlar çalıyordu adamın yüreğinde. 

Binlerce güvercin, kanatlarında da çanları…Her kanat çırpışlarında yüreği ağzına geliyor, dayanamıyordu bu seslere. Adeta beynini tırmalıyorlardı. Hala resimdeki adamı düşünüyor, kim olduğunu sorguluyordu.

Aryanın en müthiş kısmıydı.Soprano tüm içtenliğiyle gözlerini kapatmış,ağaca yaslanıp bir tavşanı kucağına alıp bir yandan okşuyor bir yandan da söylemeye devam ediyordu.

Adam usulca bıçağı çıkardı, bıçağın sivri tarafını hafifce dizine batırıp,  acının keyfiyle sağa sola bakındı.

Her şeyden sıkılmıştı ,ömründe tek sevdiği kadın ona bunu yapmışsa, bundan sonra yaşamasının bir anlamı yoktu.Onu öldürürse bu acı hep içinde kalacaktı. Ani bir manevrayla fikrini değiştirdi.

Arya bitmiş,yarı olmuştu. Perdeler ağır ağır kapanırken ,ışıklar açılmaya başladı.

Kadın adama  baktı. Adam kıpırdamadan oturuyordu.Koyu kırmızı koltukların rengi yere akıyor gibiydi. Salon tıpkı soprano kadının sesi gibi tis bir sesle çınladı…

Sevda kaçsın çayınıza…