Masal değil realite.
Yüzyıllar boyu adı değiştikçe kaderi hep bir yerde tıkalı kalan dünya güzeli şehrim.
Büyüdüğüm, aşık olduğum, canıma can katanlarımla yaşadığım, ekmek teknem, kaderim İstanbul.
Benim gibi hiperaktif , belki de örneklediğim mega şehrim.
Sürekli hareket halinde, hiç uyumayan kentim.
Bize yıllarca hayatın rengini, gerçeğini, dokusunu yaşattın …
Ama artık içinde yaşarken hepimiz endişeli ve mutsusuz. 
Acaba nerede bir terör vakası olacak diye, masum insanların acı sonlarını, onları bekleyenlerin feryatlarını duymaktan çok huzursuzuz.
Bir ring seferi yaşar gibi, acılarımızı sindirmeye, ağıt yakmaya, yas ilan etmeye bile vakit bulamadan dönen bir ring sefer.
Yerde yatan cansız bedenlerin etrafına sarılmış güvenlik çemberi, kimlik kontrolü geçişler, yakınların acı görüntüleri, ekranda saatlerce tartışan, onu bunu itham eden kişiler, olay yeri karanfilleri, mumları, taziye mesajları, adete aynı metni okuyup kınayan büyüklerimiz. Ve yenilerin haberleri.
Nasıl çözümlenecek bilemiyorum. 
Bu sarmaldan çıkmak için bizler sadece iyi temennilerde bulunabiliyoruz. Ama ateş yine düştüğü yakıp etrafını aynı şiddette ısıtmakta. Bugün sen de yarın ben de…
Medeniyetler beşiği İstanbul’un taşı toprağı altındır deyip dünyanın gözünü üzerimizden hiç eksik etmediği bu şehirde yaşamanın  bedelleri de maalesef ağır, çok ağır oldu.
Kızımı büyütürken yaşadığım mega kentin hızlı yaşam kabuslarına, şimdi de nefesini ensemize hissettiğimiz terör belası  bindi. Evet terör dünyanın her yerinde her zaman vardı ama bu kadar dibimize girmesi çok endişe verici…
Bugün;
2017 yılından bir hafta aldık. Değil bir hafta yeni yıl coşkumuz sadece bir saat sürdü.
1 Ocak da yazmıştım. Bir gün de ne değişir, ne diye yeni yıl geldi, yeni yıl geldi debelenirsiniz…
Katil güvenliği geçiyor, Rambo filmlerini aratmayan tavırlarla, ateş saça saça önüne gelenin canını alıyor. Yeniyıl umutları boğazımıza takılı kalmış koca bir lokma gibi. Herkes panik halde köşesine çekiliyor. Yeni bir yılın heyecanı patlak balonlara dönüşüyor korku umutsuzluk sarıyor benlikleri. Suskun yüzlerde dudak kıvrımları yerçekimine doğru…
Psikologlar, terörden de büyük sorunumuzun, akıl temizliğimizin kargaşası diyorlar. 
Zor bu ortamda ama aklımıza mukayet olmalıyız.
Bo.. derken Bo..m demeye başladık.
Acıya, kana  doydu Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Konstantiniyye, İstambul, İstanbul…
Ben vapurda martılara simit atarken şehrin bütün adlarını, içinde yaşayan her din, dil, ırkı görüyorum. 
İnsan görüyorum. Yaşamın sürdürülebilirliği olan aynı oksijeni alan…
Gotama Buda ne demiş; 
“İçinde sevgi barınan için bütün dünya bir ailedir” 
Başka bir ruhani lider mi?
Mevlana; 
“Yaşadığın dünyaya bak; Yüce Tanrı, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin?”
Bir de Yunus Emre’ ye bakalım; 
“KaIem eğri diIIi, mürekkep siyah yüzIü, kağıt iki yüzIü! Şimdi kaIkıp arzuhaIimi yazmaya kimi mahrem kıIayım?