Vatikan denildiği, vakit ilk akla gelen Hollywood filmlerinde ki sırlı olayları veya romanlara konu olmuş figürler veya sahneler akla gelir. Ne hikmetse film ve romanlarda vatkanın sırlarına genel olarak ulaşılmamıştır. Hep bir merak konusu olmuştur. Diğer bir konu ise Vatikan’ın gizli arşivleri, Papa V. Paolo’nun 1612 yılında resmen kurduğu.  Vatikan Gizli Arşivleri, uzun   yıllardır ilgi odağı oldu tabi ki bu arşivlerde ki belgeleri işlerine geldikleri kadarını kamuoyuna açtılar veya sansürlü olarak yayımladılar. 

Vatikan'ın gizli arşivleri, özel havalandırma şartları bulunan bir bölmede saklanıyor. Arşivin  bulunduğu  rafların  toplam  uzunluğu  85  kilometreyi  buluyor. Arşivler, özel  izin çerçevesinde, inceleme  yapmak  isteyen  akademisyen  ve  araştırmacılara  ücretsiz açılıyor. Milyonlarca mektup, yazışma, el yazması kitap, parşömen, harita vs. Şimdi digital laboratuvarlarda bilgisayar ortamına aktarıyorlar. Tabiki bu da ayrı bir konu bu konudan da ilerleyen yazılarımda bahsedeceğim biz konumuza dönelim. Dediğim gibi Vatikan’ın geçmişi sırlarla dolu. 

Kim bilir ne tarihlere ya da   gizli saklı gerçeklere ışık tutacak kaynaklar mevcuttur. O da ayrı merak konusu.

Asıl konumuz Tapınak şövalyeleri.  Tapınak şövalyelerinin hakkında bir takım gizli bilgilerin ya da bu kadar çok rivayet doğmuş olmasının sebebi, örgütün kudüsü korumak dışında bazı "gizli" misyonlar taşımasıdır.  Bir söylentiye göre musanın kayıp sandığının bir diğer söylentiye göre ise 'gerçek' Süleyman Tapınağının izlerinin aranması gibi   onların varlığını yoğun ve mistik bir sis perdesinin arkasında gizlemiştir. Ortaçağ'ın  incil dışındaki  yazılı  eserlerin  sahip  olduğu  bilgiyi  dışlayan  kültürü  içinde, kilisenin  tepkisini çekmemek  için  gizlice  yeraltında  oluşturdukları, binlerce  el  yazmasıyla  dolu  olan kütüphaneler  ve  çeşitli  ezoterik, öğretilerin  paylaşıldığı  tapınak  eğitimleri, Tapınak  Şövalyelerini  özel  yapan  etkenlerdir. Çeşitli  suikastlar, komplolar, yayılmacı  politikalar ve  siyasi  kumpaslarla avrupanın  tarihinde  ciddi  izler  bırakan  Tapınak  şövalyelerinin kaybolduğu  rivayeti  doğru  olmayıp, daha  etkin  olabilecekleri  şekilde  yeniden örgütlendiği  söylenmektedir. Yeni  dünya  düzenine  yön  verenlere  bakılırsa ,yer altına  çekilen  tapınakçılar.  Tavistock ,Masonlar, İlluminati  ve  benzeri  birbirini  peşi  sıra  takip  eden, ritüeller doğrultusunda  belirli  silsile  yoluyla  saydıklarımız  ve  kamuoyuna sızmayan  gizli  yapılar ya da  tüm dünya  da  kök  salmış  gizli   örgütler   tapınakçıların  gölgesinde   örgütlenmiş   durumdadırlar.

Değişik  bir  söylemde  tapınak  şövalyelerinin , kadınlarla  ilişkiye  girmeleri  yasak olduğundan   eşcinsel  oldukları  hakkında  bir  çok  dedikodu  cikmiş  ve  başları  vatkanla derde  girmiş, resmi  görevlerine  son  verilmiş.  Daha sonra varlıklarını gizli olarak sürdürmüşler.

Tapınakçıların inandığı ve yıllarca aradıkları ya da ifa ettikleri görevleri; muhafaza ettikleri kutsal emanetleri, geleceğine inandıkları mesih geldiğinde ona teslim etmektir. Tapınak Şövalyeleri 11.yy. sonunda Hristiyan hacıları korumak amacıyla sivil toplum kuruluşu olarak Kudüs’te kurulmuştu. Kısa sürede Papa tarafından tanınıp tarikat haline geldiler. "isa’nın fakir askerleri" olmakla övünürlerdi. Tarikat  3  asır  sonra  Papa  tarafından  lağvedilip  liderleri  Jacques de Molay  yakılarak  idam  edildiğinde  engizisyon mahkemeleri  tapınakçıların  aslında  hiç de  söylenildiği  gibi  dini  bir  hayır kurumu olmadığını, tarikata  Kabul  törenlerinde  tanrı'yı  ve isa'yı  inkar  etme, incil  üzerine  idrar yapma, kutsal  haç'a  tükürme  gibi  ritüeller  uygulandığını, ingiltere  ve  fransa  dahil  tüm avrupa  krallıklarını  borç  batağında  sürükleyecek  kadar  büyük  bankerlik  yaptıklarını, bu  sayede  siyasilere  hükmettiklerini,  halkı  tefecilikle  ve  baskıyla  sindirip sömürdüklerini ,  kilisenin   koruması   altında  din  kisvesine  bürünerek  şeytana taptıklarını  Ve  daha  nice  sapkınlıklar  yaptıklarını  belgelemişti.  O günün şartlarına göre değerlendirildiğinde dünya’ya hükmedecek kadar güçlü hale gelmiş olmalarına rağmen yargılanmaktan kurtulamadılar. 

Bu ve anlattıklarım gibi birçok söylem veya makale bazında yazılar mevcut. Şu bir gerçektir. Konuşanların bilmediği, bilenlerin konuşmadığı tapınak şövalyeleri Halen varlığını devam ettirmekte olduğu kesin görünmektedir. Çünkü anlatılan yazılan çizilenlere   göre onlarca ton altınlarına ne oldu veya toprak altına gömdükleri değerli kutsallar için dönmeyecekler mi?  

Belkide döndüler mesela! Ama başka surette, at üstünde değil mesela!

Görmesini  bilen, gözler için hiçbir şey görünmez değildir. Düşünüyorum da   Bu kadar çok saldırı ve ülkemize kuşatma yapılırken Tapınakçıların örgütlerinin yer altından çıkıp da icraata geçmeleri mesela!  Ülkemizde çeşitli kuruluşların ve derneklerin emrinde oldukları mesela! 

Yeter ki görelim ve anı yakalayalım uyanık da olalım. An çok önemli bir uyanıklık biçimidir.

Diğer bir soruda şu aklıma düşüyor. Acaba Avrupa ülkelerinde ki soylu, Aileler içinde Tapınak şövalyelerinin soyu olarak devam eden bir yapı mevcut mudur.? Veya   o dönemde Tapınakçıları yargılayan ve mahkûm eden bir yapı kim bilir ne bilgilere vakıftır.?

Acaba o Tapınakcıları yargılayan yapı kimlerden hangi Lord ve soylu karması ailelerden oluşuyor.  Yaşadığımız 21.nci yüzyılda Vatikan bu çağa uygun Tapınak şövalyelerini veya uzantılarını sahaya sürmüş müdür.? Bu da Düşündürücü Tabi ki.

Düşündükçe akıllara neler geliyor görüyor musunuz? Mesela.!

Kaynak: Erkan  MACİT-  Burak İĞLİKÇİ.Makaleleri